SUÇSUZ OLAN YARGIDAN KORKMAZ

Rahmetli Özal bakanı İsmail Özdağlar’la ilgili yolsuzluk iddialarını duyar duymaz hem yakalatmış hem de gereğini yapmıştı.

Dün yapılan operasyonlarda da beklenen buydu. Yapılması gereken hukuk devletinin gereklerine göre davranarak en azından gölge etmemekti.

Ama tam tersi oldu, operasyonu yürüten beş emniyet müdürü görevden alındı. Üstelik iç işleri bakanı Muammer Güler operasyon emrini ben verdim demesine rağmen.

Hukuk devletinde kimse hukukun denetimi dışında değildir. Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler hariç idarenin bütün iş ve eylemleri hukukun denetimi altındadır.

Ergenekon, balyoz gibi davaların operasyonları başladığında –genelkurmay başkanlarına, kuvvet komutanlarına uygulanan göz altı  uygulamasını eleştirenlere o zaman –hukuk devleti- vurgusuyla cevap verilmişti. Dün askerlere karşı hukuk devleti argümanına sarılanlar bugün, balyozcuları, ETÖ’cüleri savunanlarla aynı çizgiye gelmiş bulunuyorlar. Operasyonun hükümet-cemaat gerilimine tesadüf etmesinden yararlanarak soruşturmayı etkilemek, sonuçsuz bırakmak istiyorlar. Daha düne kadar hükümete yakın bazı kalemler yargı ve emniyetten cemaatin tasfiye edildiğini yazıyordu. Operasyon başlar başlamaz tam tersini dillendirmeye başladılar.

Gerçekten de üç dört yıl içinde cemaate yakın bürokratlar planlı bir şekilde yargı ve emniyetten tasfiye edildiler. Etkili makamlarda tek bir cemaat mensubu bırakılmadı.Zaten taraflar arasında başlayan gerilimin temel sebeplerinden biri de buydu.Şimdi yargı yönünü bu tarafa  dönünce, birden bire yeniden cemaat ipine sarılarak bu operasyonun cemaat tarafından organize edildiğini söylemeye başladılar. Maksat operasyonla ilgili mümkün olduğu kadar soru işareti yaratarak, en az yarayla kurtulabilmek.

Ancak polis müdürlerinin görevden alınmasıyla birlikte bu savunma mekanizması çökmüştür.Operasyona tereddütle bakanlar bile  bunun bir intikam veya hesaplaşma olmadığını düşünmeye başlamışlardır. Şimdi muhtemelen bu soruşturma, cemaate operasyon yapmanın gerekçesi haline getirilerek sağda solda kalmış cemaat kadroları da tırpanlanacaktır. Bu hükümetin aldığı yarayı kapatmaya yeter mi, yetmez.

Keşke olay akışına bırakılsa, her hukuk devletinde olduğu gibi yargıya güvenilseydi.Bu tip operasyonların çap ve muhatabı kim olursa olsun, son sözü söyleyecek olan yargı’dır. İnsanları peşin olarak suçlamak ne kadar yanlışsa, daha delilleri görmeden masum ilan etmek de yanlıştır. Göz altına alınanlar sadece şüphelidir.Suçlu olup olmadıkları yapılan soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır. Bu tip durumlarda yapılması gereken yargının işini kolaylaştırmak, susmaktır. Bunu cemaat operasyonu diye nitelediğiniz an, bu ülkede her türlü rüşveti, yolsuzluğu meşru hale getirmiş olursunuz. Çünkü cemaatçi yaftası yememek için yargı mensupları görevlerini yapmada çekingen davranacaklardır.Kaldı ki, hırsızlıkla mücadele herkesin görevidir.

Bu operasyonu yapanların zihniyetleri ne olursa olsun yaptıkları iş alkışlanacak bir iştir. Doğru bir iş cemaat veya başka bir gurup yaptı diye değerinden bir şey kaybetmez.Temiz siyaseti savunanların herkesten çok bu operasyonlara destek vermeleri gerekirdi.Lakin takınılan tavır tam tersi olmuştur.Bu korkuyu, bu panik halini bir tarafa not etmek lazım. Toplum psikolojisi suçluyla masumu, davranışlarına bakarak tefrik eder.Masum olanın yargıdan ne korkacağını ne de kaçacağını düşünür. Bir yerde örtme gayretleri varsa, orada suçun psikolojik tezahürleri de var demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi