
TEK VATAN BÖYLE Mİ OLUR?
Tek vatan demekle mesele bitmiyor. Vatan coğrafyasının bir kısmını farklı adlarla adlandırmak, tek vatandan vazgeçmekle eş anlamlıdır.
Önce Türklük ekseninde bir tartışma başlatılarak,millet etnik kökenlere ayrılarak tanımlanmaya başlandı. Türk milleti yerine Kürtler, Türkler, Çerkezler, şunlar bunlar denilerek ortak kimlik aşındırıldı. Şimdi de benzeri bir durum vatan algısında yaşanıyor. Yakın bir gelecekte –Türkiye 780 bin km yi kapsayan alanın ismi olmaktan çıkacak, sadece batı’yı içine alan küçük bir toprak parçasının ismi olarak kalacak.
Bir yere Kürdistan dediğiniz zaman, ya içini bizzat size doldurturlar ya da bu işle görevli kiralık isimlerle bu işi yaparlar. Mecliste yaşanan gerilim önümüzdeki günlerde bu doldurma işleminin nasıl ve kimler tarafından yapılacağının göstergesidir.
Yazık ki doğrudan doğruya milli varlığımıza yönelmiş bu çirkin kampanyayı durduracak bir entelektüel ve siyasi irade mevcut değil. MHP’nin gayretleri gittikçe tekelleşme istidadı gösteren medyanın ilgisizliği karşısında kaybolup gidiyor.Kaldı ki bu gayretlerin ne kadar yeterli ve ikna edici olduğu da ayrı bir tartışma konusu.
Sanki buna göre bir siyasi tablo oluşturuldu ve mevcut siyasi aktörler –ortak millet ve vatan algısını- tahrip etmek için özel olarak seçildiler. Meclis Kürsüsünde teröristlerle aynı örgüte üye olduğunu söyleyip, askere hakaret eden milletvekili tipi tarihimizin hangi döneminde görülmüştür? Yeni Türkiye diye takdim edilen süreç kimseye huzurlu, barışık bir Türkiye vaat etmiyor.İdrakleri ağır bir propaganda taarruzu karşısında iğdiş edilen, kafası karıştırılan,iyi ile kötüyü ayırt edemez hale geldiği için tavır alamayan bir kütle haline getirildi toplum. Bütün direnç mekanizmaları, milli refleksleri yok edildi.Barışsilin hapı içirilerek uyuşturuldu. Ufak tefek ekonomik başarılarla milli bünyede açılan gedikler kapatılamaz. Millet bir menfaat topluluğu değildir çünkü. Öyle olsaydı milletle bir sermaye şirketinin farkı kalmazdı.
Türkiye’nin bir parçasına Kürdistan dedikten sonra tek vatan sözünün hiçbir anlamı kalmaz. Geçmişte Türkiye’nin kırmızı çizgileri tarif edilirken tek dil de deniliyordu. Son açılım paketinde tek dil diye bir şey kalmadı. Maalesef insan hakları ile milliyetçi ayrılıkçı talepleri birbirinden ayırt edemeyecek kadar düşünce sağlığımızı kaybetmiş vaziyetteyiz. Her şey iyiye gidiyor diye bir yalan rüzgarı estiriliyor. İyiye giden hiçbir şey yok. 2010 yılına kadar güzel şeyler yapıldı, bu tarihten sonra yapılanların çoğu yanlış. Hükümet eski mirasını yiyerek ayakta duruyor. Komşu ülkelerin hepsiyle problemliyiz. Suriye’de bütün tezlerimiz, beklentilerimiz yerle bir edildi. Kendi elimizle oluşturduğumuz kaos ortamından PKK istifade ederek Suriye’de yeni bir yapılanma kurdu.
Türkiye, Suriye politikasında ne kazandı diye sorabilen bir irade bile ortalarda yok.Şeyh mürit ilişkisiyle yürüyen ve gittikçe yerleşen bir siyaset sistemi kuruldu. Yeni Türkiye, ülkenin ve dünyanın ihtiyaçları,trendleri değerlendirilerek kurulmuyor, bir kişi veya heyetin nefsi ve ihtirasları esas alınarak kuruluyor.Nereden nereye getirildiğimizi anlamak için BDP’lilerin on yıl önceki konuşma ve talepleriyle bugünkü küstahlıklarını karşılaştırmak kafi.Dalkavuklara, menfaatperestlere bakarak doğru yolda olduklarını sananlar, içine düşürüldüğümüz girdap ülkeyi kollarına alınca acı gerçeği anlayacaklardır.Balkanları kaybederken ne ve neleri yaşadıysak, şimdi aynısını siyasi iktidarın kılavuzluğunda ana vatanda yaşıyoruz.Yazık ki meclis kürsüsünde gerçek niyetlerini gizlemeye gerek görmeyen ayrılıkçı unsurların beyanları bile kimseyi uyandırmaya yetmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.