
TERÖRÜN SON KURBANI
Terörün son kurbanı Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi oldu. Terörün muhatabı kim olursa olsun -görüş farklarından dolayı- bir cinayet oh olsun tavrıyla karşılanamaz.Çünkü böyle bir tutum terör örgütlerinin amaçladığı duygusal kopuşa hizmet eder. Halbuki, terörle mücadelenin en önemli rüknü birlik ruhunu sürdürmekten geçer. Bu bakımdan doğru tavır, kurşunu yiyene değil atana tavır almaktır.
Yazık ki, 30 yıldır devam eden teröre rağmen hala bu basit gerçeği kavrayamayan çevreler var. Elçi'nin yerde yatan cansız bedeni üzerinde bazıları duygusuzca tepinmekten imtina etmedi. Elçi'nin," PKK bir terör örgütü değildir," sözleri üzerinden cesedi linç edildi. Üstelik bu milli-İslami bir tavır olarak lanse edildi.
Elçi'nin PKK ile ilgili görüşlerine katılmıyorum. Ama ortada bir kurban var ve bu kurban içimizden bazılarımız için önem taşıyan biri. Bu gibi durumlarda doğru olan öleni bile istiskal ederek nefretleri çoğaltmak değil,ona yönelen silahlara tavır koyarak terör örgütünün bizden uzaklaştırdıklarını yakınlaştırmaktır.
İnsanı kazanmadan hiç bir mücadeleyi kazanmak mümkün değildir.Elçi olayında terör örgütünün attığı kurşunlara paralel, söz ve ifade kurşunları atarak onun cansız bedenini hedef alanlar bilerek veya bilmeyerek onu vuranlarla aynı amaca hizmet etmiş oldular. Terör örgütünün kurşun yağdırdığı bir hedefe, sözlü saldırılarda bulunmak terör karşıtlığından çok teröre hizmet eder. PKK'yı en çok bu ayrıştırıcı, nefret ettirici tavır besliyor.
BAHÇELİ'NİN TAVRI
Bu olayda dikkat çeken bir başka nokta da MHP genel başkanı Bahçeli'nin tavrıydı. Seçimden önce patlayan Ankara bombasında 102 vatandaşımız ölmüş,Bahçeli -terörle ilgili bilgi vermek isteyen Başbakan'ın görüşme talebini- kabul etmemişti. Seçim bitip AKP tek başına iktidara geldikten sonra aynı Bahçeli Başbakan'ın Elçi olayı ile ilgili görüşme teklifini kabul etti ve her iki lider mecliste görüştüler.
Doğru olan ülke millet meselelerinde negatif bir tutum takınmak yerine pozitif muhalefet yaparak her türlü diyaloga açık olmaktır. Kaldı ki siyaset sözle yapılan bir sanattır. Fikirleri, düşünceleri taşıyacak başka bir vasıta yoktur.Konuşmazsanız kendinizi nasıl ifade edeceksiniz?
Burada dikkat çekmek istediğim husus, niçin seçimden önce hayırcı, toplumu AKP ye itici bir siyaset izlenirken, seçimden sonra faklı bir siyaset izlendiğidir. O hayırcı siyasetin MHP ye faturası meclisin en küçük partisi olarak dönmüştür. Seçimden önce izlenen akıl dışı kapalı siyaset biçimi ile MHP ye umudunu bağlayan kitleler AKP'nin kucağına atılmış,seçimden sonra da o politik duruş unutularak tam tersi bir tutum alınmıştır.Niçin seçimden önce AKP ile görüşmemek doğru bir tavır olarak lanse edilirken, şimdi görüşmek doğru bir siyaset olarak savunulmaktadır?
Fikri tutarlılık,politik tutarlılığı beraberinde getirir. Fikri tutarlılığın olmadığı yerde politik tutarlılık da olmaz. MHP böyle,böyle inandırıcılığını,ikna ediciliğini kaybetti.Toplumla yeni bir başlangıç yapmanın yolu, yeni bir liderlik ve kadrodan geçmektedir.Mevcut yönetimin toplumla arasında oluşmuş güvensizliği onarması mümkün değildir.Türkiye'nin güven veren bir MHP'ye ve onun liderliğine ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.