TÜRKİYE'NİN İNTİHARI

 AKP’den kurtulmak için HDP’yi yükseltmeye çalışmak ülkeyi daha büyük bir tehlikenin kucağına atmaktır.

Anketler, yeni bir iktidarın ancak dördüncü bir partinin baraj aşmasıyla mümkün olacağını gösteriyor. AKP’nin yarattığı kamplaştırıcı, düşmanlaştırıcı ortam, HDP’nin politikalarına hiç katılmayan insanları HDP’ye yöneltiyor. Hubbu Ali’den ziyade buğzu Muaviye durumu bir defa daha gerçekleşiyor.

Aslında, iktidarın değişmesini isteyenlerin HDP den medet ummayacağı şartlar vardı. MHP çatısı altında bir MHP/BBP ittifakı HDP’ye ihtiyaç kalmadan bu iktidarın gitmesine yetiyordu. Gezici ve bir çok anket şirketinin böyle bir ittifaka verdikleri asgari oy oranı yüzde 22, milletvekili sayısı ise 130 civarındaydı. Aynı kamuoyu araştırmaları CHP’nin de 140 civarında milletvekili çıkaracağını ön görüyordu. Sadece bu iki partinin milletvekili sayısı 270’i buluyordu. Buna bir de bugün iktidar değişsin diyerek HDP’ye yönelen oyların MHP veya CHP'ye yöneldiğini ekleyin, ortaya çok farklı bir tablo çıkardı. HDP, neye mal olursa olsun iktidarın değişmesini isteyenlerin kerhen destekledikleri bir parti olamazdı.

Beğenelim beğenmeyelim HDP siyasi dengelerden, gerilimlerden en çok yararlanmasını bilen parti. Aşırı politize olmuş tabanını kaybetme korkusu olmadığı için, kolaylıkla taktiksel manevralar yapabiliyor. AKP’nin oluşturduğu çatışma ortamı ve ötekileştirme siyasetinden kurtulma yolunun HDP’den geçtiğine toplumu ikna edebiliyor. Otuz yıl yüzde 6’lardan bir milim yukarı çıkamayan bir parti, bugün mevcut gerilim ortamından yararlanarak kendini iktidarın alternatifi olarak gösterebiliyor.

Barajın altında bir partinin kendini iktidardan kurtuluşun adresi olarak gösterebilmesi bir başarıdır. Fakat bunun Türkiye için ne kadar doğru olduğu tartışılır.  Dün Siirt Valisi ile Tugay komutanını köyünde ağırladığı için bir korucu başı PKK tarafından şehit edildi. HDP,PKK’nın silahla yaptığını siyaset yoluyla yapmaya çalışıyor. Hedef aynı , sadece yöntem farklı. HDP’nin bugüne kadar Türkiyelileşme istikametindeki beklentileri karşılayacak hiçbir açıklaması, hiçbir taahhüdü olmadı. Bir partinin söylemediğini, vadetmediğini onda vehmetmek ciddi bir yanılgıdır.

Seçim yaklaştıkça HDP’nin daha da parlatılacağı anlaşılıyor. Öngörüsüz siyaset HDP nin önünü açarak yeni mevziler kazanmasına neden olmuştur. Bu elbette bugünün problemi değil, çözüm süreciyle başlayan yanlış ve hataların sonucudur. Şimdi sn Cumhurbaşkanı masanın bir tarafında devlet, bir tarafında PKK yok, böyle bir şey devletin çöküşüdür diyor. Peki masanın etrafında kim vardı? MİT başkanı Hakan Fidan,Yalçın Akdoğan,Efgan Ala ,Beşir Atalay gibi isimler kimi temsil ediyorlardı? Üç yıl önce biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor diyen kimdi? Devlet görüşmüyormuş… bu adamlar kendi adlarına mı Apo ile görüştüler, Hakan Fidan Tanzanya devletini mi temsil ediyor? Bu sözler icapları yerine getirilmedikçe hiçbir anlam ifade etmez.

Bir iktidarın çözüm yalanı ile bölücü bir partiyi umut haline getirmesi ne kadar yanlış ise, insanları bölücü bir partiye koşacak derecede kendinden nefret ettirmesi de o kadar düşündürücüdür. Çare, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak değil, MHP,SP,CHP gibi meşru zeminde siyaset yapan partileri güçlendirmektir. Aksi, intihardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi