YARGIYI YARGILAMAK

Devlet hukukla ayakta kalır; Bütün eğrileri düzeltecek, haksızlıkları izale edecek   mekanizma hukuktur.

Hukuk yargı kararlarıyla ete kemiğe bürünür. İhtilaflar,çatışmalar,hak gaspları burada karara bağlanır.

İnsanlar yargıya ne kadar güvenirlerse, verilen kararlar o kadar tatmin edici olur. Kimse kendi hukukunu uygulama cihetine gitmez. Yargıya güven sarsılırsa, herkes kendi mahkemesini kurmaya başlar,toplum hızla kaosa sürüklenir,anarşi ahtapot gibi her tarafı sarar.

17 aralık operasyonundan beri,  yargıya dönük ciddi bir yıpratma kampanyası yürütülüyor. Çok değil, birkaç ya öncesine kadar,  ağır darbe davalarının altından başarıyla kalkan  aynı yargıyla övünüyorduk.

Yargıçlar, savcılar da insandır. Kararlarında, içtihatlarında yanlışlar eksikler, isabetsiz yanlar olabilir. Onun için bu hataları düzeltecek kontrol mekanizmaları geliştirilmiştir. Adli yargıda yapılan hatalar Yargıtay denetiminden geçerek, idari yargıda yapılan hatalar Danıştay kontrolünden geçerek düzeltiliyor. 2012 de buna bir de Anayasa mahkemesine müracaat etme hakkı eklenerek, çift  denetimli bir sistem getirilmiştir. AYM kararlarından tatmin olmayanlar için ise, Avrupa insan hakları mahkemesine başvurmak gibi bir imkan daha var.

Bu  bakımdan  soruşturma aşamasında bir savcı bir kumpas kursa bile, bunu ilelebet sürdürebilmesi mümkün değil. Çünkü her aşamada farklı yargıçlar, farklı mahkemeler devreye girerek ciddi bir denetim yapıyorlar. Yargıtay denetimi birkaç aşamalı olduğu için hatalı bir kararın  burada gözden kaçması çok zor. Ceza davaları önce Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı tarafından inceleniyor. Onu geçtikten sonra ilgili  dairede bir tetkik hakimi tarafından süzgeçten geçiriliyor. Son aşamada ise beş hakimli bir heyetin kontrolünden geçerek nihai karara varılıyor. Bütün bu merhalelerin aynı  düşünce ekolü tarafından kontrol edilmesi, tüm hukukçuların aynı  fikri çizgiye mensup olması imkansız. Kaldı ki fikrin, düşüncenin en geri plana atılması gereken alanların başında yargı erki geliyor.Zaman, zaman  bazı  hatalı kararlar çıksa bile, bunun bir organizasyon işi olması imkansız. Çünkü hiçbir gurubun tüm bu yargı aşamalarını kontrol edebilmesi, aynı hedefe yönlendirmesi mümkün değil.

Bu münasebetle,Yürütme ile Yargı erki arasındaki bir kavga da en son söylenecek söz,yargı erkinin bir merkez tarafından kontrol edildiği iddiasıdır. Yukarıda  anlatıldığı gibi böyle bir kontrol mekanizmasını hiçbir güç kuramaz. Hatta onları seçen, atayan siyasi irade bile  böyle bir imkana haiz değildir.Bu mümkün olsa, bunu en çok yapmak isteyenin yürütme erki olacağına şüphe yok.

 Bütün bu bağırış,çığırışların nedeni biraz da bu tesir edememe, yönlendirememe çaresizliğinden kaynaklanıyor. Meydan mitingleri,sert açıklamalar operasyonun maşeri vicdandaki tesirlerini azaltmak için.Yargının taraflı olduğuna toplum ne kadar inandırılırsa, operasyonun  toplum vicdanındaki yansımaları o kadar azaltılmış olacak.

Peki bu yol zanlıları kurtarmaya, bu skandalı örtmeye yeter mi? Yetmez. Hukukun evrensel kurallarından biri olan doğal hakim ilkesi bir tarafa atılarak,yürütmenin taleplerine uygun birkaç yargı mensubu bulunsa bile, basına yansıyan belgelerle vicdanlarda oluşan tereddütleri izale etmek o kadar kolay değil. Her problemi miting meydanlarında, parlak nutuklarla çözeceğini sananlar yanılıyor, bu defa iş çok ciddidir ve meydanlarla çözülecek bir yanı da yoktur.Çözüm, temiz yaşamak, temiz siyaset yapmak,  ve hiçbir yanlışa bulaşmamaktır. Bulaştıktan sonra da  kanunun kestiği parmak acımaz demekten başka çare yoktur. Şeyh Sadi-i Şirazi’nin dediği gibi,kimse zorla bahtını değiştiremez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi