YENİ TÜRKİYE YOLSUZLUKLAR ÜZERİNE İNŞA EDİLEMEZ!

 Tarihimizde darbe dönemleri dahil hiçbir cemaatle bu kadar uğraşılmadı. İktidar bunu devleti sahiplenme hassasiyetiyle yaptığını söylüyor. En son Konya’da yardımsever iş adamlarına operasyon yapıldı. Her biri 70-80 yaşında olan insanlar göz altına alındı. Kimse bu yaştaki insanların devleti nasıl ve niçin ele geçirmek isteyeceğini sorgulamıyor. Çünkü öyle bir algı oluşturuldu ki , aksini düşünmek  imkansızlaştırıldı. 

Devlet hassasiyeti önce hukuka saygıyla başlar. Hukukun, yasanın olmadığı yerde devlet de yoktur. 17/25 Aralık’tan sonra bir hukuk devletinden bahsedebilmek mümkün değil. İçişleri eski bakanı açıkça Anayasa’yı paramparça edeceklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Anayasa’nın kesin tarafsızlık emrine rağmen şehir şehir dolaşarak parti mitingi yapıyor. Anayasa’yı çiğnerken yine anayasayı kendine payanda yapıyor. Cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında yargılanamazlar, yani vatana ihanet dışında her istediğimi yaparım diyor. Anayasa’yı yine anayasanın bir hükmünü mesnet göstererek çiğniyor.

Devlet hassasiyetinin bir diğer boyutu da ülkenin bütünlüğü, devletin tekliğine sahip çıkmaktır. Bazı bölgelerde asker, polis devre dışı bırakılarak bölgesel otoriteler ortaya çıkarıldı. PKK vergi topluyor, yargılama yapıyor, öz savunma birlikleri kuruyor devlet olmanın icaplarına göre müesseseler oluşturuyor ama cemaate operasyonu devlet hassasiyetiyle izah edenlerde en küçük bir tepki yok. Çözüm süreci boyunca ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğü masaya yatırıldı. Hala da öyle. Apo’nun deyimi ile devlet oyalanarak, örgüte bölgede varlığını derinleştirmek için önemli bir zaman kazandırıldı. Bütün bunlar olurken devlet hassasiyetinden bahsedenlerin hiç sesi çıkmadı.

Aslında ülkenin geleceği kimsenin umurunda değil. İktidarın bazı unsurları içine düştükleri rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık batağından kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Cemaat ne kadar hırpalanır, ne kadar itibarsızlaştırılırsa 17/25 Aralık operasyonları o kadar etkisizleştirilmiş olacak. İddia sahibinin komplocu olduğuna toplum inandırılırsa, iddiaların muhatabının kendisini aklamasına gerek kalmayacak. Bütün bu operasyonlar, yargıda, emniyette yapılan kıyımlar ülkeyi değil, kendi paçalarını kurtarmak için.

Bu yöntem kısa vadede başarı getirse de sonunda bumerang gibi dönüp sahiplerini vurur.17/25 Aralık’ta yapılan savunmaların tamamı bugün çökmüş durumda. Süleyman Aslan’da yakalanan milyon dolarlar için İmam Hatip inşaatına toplanan paralar diye savunma yapılmıştı. Süleyman Aslan o paraları devletten faiziyle birlikte geri aldı ama bir kuruşu bile herhangi bir İmam hatip okulunun inşaatına gitmedi. Gitti diyen varsa belgesini gösterir biz de, vatandaş ta ikna oluruz. Sıfırlama kasetlerinin dublaj veya montaj olduğu söylendi. Bugüne kadar herhangi bir bilirkişilik kurumundan o tapelerin montaj olduğuna dair bir rapor alınamadı. Dublajsa bunun yolu basittir, tarafsız uluslararası bir bilirkişilik kurumundan rapor alınır, milletin karşısına işte masumiyet belgesi diye çıkılır. Buna ne teşebbüs ne de cesaret edildi.

İktidar bugün yolsuzlukları örtmeye çalıştıkça daha çok teşhir ediyor. Yanlışı yanlışla kapatmaya çalıştıkça içinden çıkamayacağı bir batağa doğru hızla sürükleniyor. Kuranın bile siyaset meydanlarında bir rekabet aracı haline getirilmesi bunun göstergesi. Allah’ın bütün kainata gönderdiği kerim kitap, AKP mitinglerinde bir propaganda broşürüne dönüşüyor. Suçu örtmenin, sorumluluktan kurtulmanın yolu asla bu değildir.Yeni mağdurlar yaratmak suç dosyasını kabartmaktan başka işe yaramaz. AKP içine düştüğü suç batağından kurtulmak istiyorsa önce içindeki safralardan kurtulmalı, yeni Türkiye’yi çalan çırpan, bölen unsurlar üzerine değil, hukuk ve adalet üzerine inşa etmelidir. Adaletin eleğinden geçemeyenler yeni bir Türkiye kuramazlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi