Geçenlerde -dini bütün- bir siyasetçi, devlet görevinde liyakat imandan önce gelir dediğinde  tepeden tırnağa sarsıldım. O siyasetçi bunu  özel bir sohbet ortamında söyledi. Muhtemelen aynı sözü kürsüde söyleyin deseniz söylemeye cesaret edemezdi. Çünkü sözün değerini tartacak bir din ve devlet algısı yok ortada...Ben de  bir iki sohbette -tepki çekerim endişesi ile- sözü biraz yumuşatarak, liyakat dindarlıktan önce gelir diye söyledim. İmanla dindarlığa yer değiştirdim.

Yüce dinimiz doğru anlaşılabilse belki bugün yaşadığımız sıkıntıların hiç birini yaşamak zorunda kalmayacaktık.Din,dindarı kayırmaz,devlet  işlerinde ehliyet arar.Görevin ehil olmayanlara teslim edilmesi demek Yüce Peygamberin ifadesiyle kıyamete davetiye çıkarmak demektir. Muhaddisler,kıyametten kastın karışıklık, kötü yönetimin sebep olduğu kargaşa hali olduğunu söylemişlerdir.Dindarlık kulun Allah'la ve öteki insanlarla münasebeti  açısından önemlidir.Ehliyet ise, bir iş için gereken vasıfları taşıyor olmaktır.

Geçtiğimiz dönem liyakatin yerini parti,cemaat,tarikat mensubiyetleri aldı. Bizden-ondan ayrımı  her türlü vasfın önüne geçti. Netice de milletin kurumları millete çalışmak yerine parti,cemaat,tarikat  üçlüsüne çalışmaya başladı.Geldiğimiz nokta ortada. Kadro seçiminde hala aynı zaaf devam ediyor. Soru çalanların yerini -mülakatları- bizden/ondan olanları tefrik etmek için  yapanlar aldı.Dün cemaat mensubiyeti bugün parti mensubiyeti prim yapıyor. Liyakat yine kimsenin gündeminde yok. Üstelik kurumlarda ki yönetici profili gittikçe düşüyor. Keşke yüce dinimizin -işi ehline vermeyi emreden- mesajını doğru anlayabilmiş olsaydık. O zaman devlet yönetiminde liyakatin imandan önce geldiğini de anlamış olurduk.

TEK TİP ELBİSE

Cumhurbaşkanı ;  önümüzdeki günlerde FETÖ'cülere tek tip  tulum,terör suçlularına ceket-pantolon giydirileceğini söyledi.

12 Eylül darbecileri  de tek tip elbise giydirmeyi denemiş,Sıkıyönetim kalktıktan sonra uygulamadan vaz geçmişlerdi.

37 yıl sonra  aynı noktaya dönülmesi -aradan seneler geçmesine rağmen-zihniyette önemli bir değişikliğin olmadığını gösteriyor.

Lafı eğip biçmeden söyleyeyim,kime yapılırsa yapılsın tek tip elbise uygulamasını doğru bulmuyorum. Uygulama, hem -insan hakları- açısından sorunlu, hem de yeni problemlere sebep olacak  mahiyettedir. 12 Eylül'de uzun süre cezaevi yatmış ve bu uygulamayı bizzat yaşamış biri olarak -bunun doğru bir karar olmadığını düşünüyorum.İnsanın kendi bedeni üzerinde bile tasarruf etmesine müsaade etmemek,giyimine kuşamına müdahale etmek işkencenin başka bir şeklidir. Düne kadar ABD'nin Guantanamo'da  yaptığı uygulama, bugün iktidarda olanlar tarafından eleştiriliyordu. Şimdi aynı uygulama  -ton farkıyla- Türkiye'ye taşınıyor. Üstelik hedef darbe zanlıları olduğuna göre  uygulamaya -tutukluların da- dahil edileceği anlaşılıyor. Cezası kesinleşmediği müddetçe masumiyet karinesi geçerli olduğuna göre bu peşin peşin insanları cezalandırmaktır.

 Muhtemelen FETÖ tutukluları  bu elbiseleri itirazsız giyecekler, PKK, DHKP-C gibi örgüt militanları ise itiraz edeceklerdir. Bu da idareyi -zorla- elbise giydirmeye mecbur edecektir. Zorla dediğinizde içine dayak,jop,hücre her türlü işkence girer.Rica ile teröristlere elbise giydirmek mümkün olmayacağına göre geriye zor kullanmaktan başka çare kalmıyor. Zorun da arkasından boykotları,açlık grevlerini,isyanları gündeme getireceğine şüphe yok.

Devlet kin ve nefretle hareket etmez,ceza  vermekten amaç, yok etmek değil ıslah etmektir.Oysa bu uygulama insanı kimliği,kişiliği olmayan bir eşya  haline getiriyor. Bize yapıldı başkalarına yapılmamalı.