Bunlar sadece durum tespiti. Ne övgü nede yergi.
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde diye başlar masallar.
Benim bazı anlattıklarım şu anki yaşayan bazılarına masal gibi geliyor.
Her devir kendi masalını yaşıyor aslında.
Kendi yaşadığımız zamanı beğenmeyip eski zamanları bildiğimiz için masalımsı özleriz. Geleceği bilemediğimizden belki geçmişi yâd eder dururuz.
Öyle bir masalın içinde yaşıyoruz ki insanlık (içi boşalan) olarak sanki sınav üstüne sınav veriyoruz.
İlerde masal mı anlatacaklar kâbusu mu oda bilinmez ya.
Dünyayı saran SALGIN bize, eski değerlerimizi hatırlattı HEPİMİZE.
ZAMLAR ise eskiden nasıl ve nelerle yaşadığımızı gözden geçirmemize neden oluyor.
Şimdiki nesil de kendi adına haklı tepki veriyor genel olarak gençlik yaşadığını bilir. Eski yaşantılardan nereden haberleri olsun.
Gaz lambası, çıralık, kör lamba lüks nerden bilsinler.
Her devir kendi yaşadığı zamanı sorgular. Ama yaşlıların tecrübelerinden de faydalanmak gerekir. Devlet, millet de TARİHİNDEN YOL ALMALI. Bir kez daha acı tecrübesini yaşıyoruz.
***
Atalarımız yaşadıklarını bize aktarırken sözler bırakmışlar. SERVET gibi bize ATASÖZLERİ, DEYİMLER bırakmışlar. Başımıza bir şey gelince hatırlayıveriyoruz.
Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde gelmez diye öğütlerdi büyüklerimiz bize. Her daim kendi çareni bul kimseye muhtaç olma diye de eklerlerdi.
Şimdi ki çağda tüketimi öğrettik bizim yetiştirdiklerimize. Suçluyuz! Tüketim, tüketim ve her şeye alım gücüyle ulaşırız diye bildirdik. Nasıl üretildiğinden bahsetmedik. Tarlada ürünü görmediler.
Zamanımız bize bunun kötü sonuçlarını yaşayarak çatır, çatır da öğretiyor.
Kendimiz yapmadığımız, üretmediğimiz her şeye ulaşmak için yüklü bedeller ödemek zorunda kalıyoruz ve de bulamıyoruz.
Sadece birey olarak değil devlet, millet olarak yaşıyoruz bunu.
Kışın ortasında üşüyoruz, dışardan enerji bekliyoruz. Sobaya muhtaç oluyoruz. Buğday üretmeyince de aç kalıyoruz.

Çin’den mal gelmeyince yenisine para yetiştiremez olduk. Zaten zorunlu ihtiyaçlara yetemiyoruz.
Dünya bir KITLIĞA doğru gidiyor, biz insanlar dünyayı çok hor kullandık, sonuçlarını iklim değişiklikleriyle, felaketlerle, hastalıklarla çekiyoruz, çekmeye de devam edeceğiz. Görünen o.
Bir aile nasıl geleceğini düşünmek zorunda ise devlet de milletini düşünmek zorunda.
Bütün geleceğini milli değerlerinden faydalanarak kurmak zorunda, hazırlığını da öncelikle kendi üreterek karşılamak durumunda olmalı.
Veee kendi beyin takımımızı kendi içimizden kurmalıyız.
Elin adamına bağlı kalırsak kendi bağımızdan koruk yedirmezler. Sonra kışın donarız, karanlıkta kalırız, aç kalırız. Hiçbir tekerlek ve çark dönmez olur.

Tedbirli başa kar yağmaz demiş atalarımız. Eskisi olmayanın yenisi de olmaz diye eklerdi.
Biz kendimiz yaparsak kimseye muhtaç, kul köle olmayız.
Savunma sanayimizde yapabildiysek her alanda bunu yapabiliriz. Gücümüz de var kaynağımız da yeter ki kullanmayı bilelim. Kimsenin oyununa gelmeyelim. Kimseye kul olmayalım.

Sen her işi öğren bir kenarda dursun zamanı gelince eline yapışır, bize de dua edersin aklına gelirsek derdi yaşanmışlıklarını aktaran büyüklerimiz.

Biri yapsın da ondan faydanlayım düşüncesinin sonuçları onlara muhtaçlıkla bitiyor. Maalesef.
Kendimiz ürettiğimiz kadar güçlü oluruz ancak.

Aslana ensen neden kalın diye sorduklarında kendi işimi kendim yaparım da ondan demiş diye de bize yol gösterdiler.
Biz yetirdiğimiz nesle bunları ve birçoğunu öğretemedik galiba.

Sakla samanı gelir zamanı diye de tembih ederlerdi. Bir kenara mutlaka bir şey ayırın zamanı gelir ihtiyacınız olur derlerdi.
Hiçbir şeyi küçümsemeyin, ihtiyacımız yok demeyin, atmayın diye de bazen azarlarını yerdik.
Şimdilerde pahalılığın getirdiği kısıtlamalar bize kendi muhasebemizi yapmaya mecbur ediyor. Ne dersiniz?
Hep başkalarını suçlayacağımıza bir de kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu?
Zamlar bize TUTUMLULUĞU öğretiyor. Elektrikle yapacağımız işlerde elimiz düğmelere gitmekte zorlanıyor. Mesela, fazladan yanan ışığı koşup söndürüyorum, suyu kaynatacaksam ölçüyorum, ısınırken üşüyorum nerdeyse.

Eskisi gibi modayı izleme yerine dolapları döküyoruz. Kışın soğuğunu yiyince dolapları dökmeye başladım. Ne çok şey almışım yıllar içinde birikmiş.
Bu sene hiçbir giyecek almadım. Dolaplar zaten dolu imiş.

Ne kadar BOL KESEDEN tükettiğimizin farkına vardık mı acep? Dolaplar ağzına kadar doldurmuşuz ama hala yetinemiyormuşuz. Elimizdekileri kullanırken en verimli değil en kolay şekilde bolca tüketmişiz.
Aldığımı unuttuğum veya bir kenara attığım ne çok eşya varmış. Şimdi onları çıkardım giyiyorum, kullanıyorum.
Saklamışım zamanı gelmiş demek ki.
Hele bir deri kaban buldum ki kışın belini kırar valla.
Mutfakta elim bol keseden Kullanmayı bırakmayı da öğreniyorum, mesela yağı döke saça kullanamıyorum artık, ocağın başında bekliyorum tüp çok yanmasın diye.
Kahveyi bol keseden suya katmıyorum, eskiden bu kadar kahve içmediğimizi hatırladım.
Kâğıt havluları kullanırken yarım yarım kullanmaya başladım. Eskiden mutfak havluları vardı yıkar yıkar kullanırdık dedim kendi kendime.
Elimizi düğmelerden uzak tutuyorum. Fazla ışık yakınca suçlu hissediyorum. Gözümün gördüğü aydınlık yeter oldu.
Tabaklarda artık yemek kalmıyor, dökmüyorum. Nasılda döke saça kullanmışımım diyorum
Zamlar buna zorluyor çünkü.
Biraz da kendimize bakıyoruz, eskiden neler yapardık diye. Çoğunu da çoğumuz unutmuşuz. Acıtarak hatırlatıyor. Olmayan zamanlardaki duruma tutunuyoruz sanki.
Aşırı tüketiyormuşuz da zamlar farkına vardırdı.
Şimdi senin tuzun kuru da ondan diyebilirsiniz. Değil… Hepimizin fazlalıkları mutlaka vardır.
Artık bir şeyi atarken iki kez düşünüyorum. Bir işe daha yarar mı diye.
Aşırı tüketerek de dünyanın canını çok yakmışız.
Zamlar bizi yakarken bununda fark ettirdi.
Olmasa da olur dediğimiz, diyeceğimiz ne çok şey varmış meğer.
Şimdi şapkayı önümüze alıp düşünme zamanı.
Başkasına muhtaç olursak, birilerinden beklersek;
Ne bağımızdaki koruğu yiyebilir,
Ne dağımızdaki odunu yakabilir,
Ne tarlamızdaki buğdayı biçebilir,
Ne Sanayi bacalarımız tüttürebilir,
Nede kaynaklarımızı kullanabiliriz. Tekerlek dönmezzzz… Nede, nede, nede…
Önce kendi beyin takımımıza sahip çıkıp, çağın masalını kendi dilimizde, kendi değerlerimle geleceği şekillendirip, kendi hâkimiyetimizi kurup kimsenin yönetimine ve aklına ihtiyaç duymamalıyız.
Bunu yapacak her türlü gücümüz hem de fazlasıyla ülkemizde ve de milletimizde VAR!!!
Kalın Sağlıcakla Kendi Gümümüz Var__Meyrem’ce