Meral Akşener, İsmet İnönü’nün, "Büyük devletlerle ilişki içinde olmak, ayıyla yatağa girmeye benzer." sözüne atıfta bulunarak, "Yatağa girdiğiniz ayılardan biri, bizi ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyor Sayın Erdoğan. Daha önce yaptığını yine yapacağını söylüyor.” eleştirisi yaptı.

Ne kadınlığı kaldı ne terbiyesi. En ilginç tepki, Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık’tan geldi. Akşener, “Trump isimli ayı ile yatağa girdin.” demek istemişmiş. Dinlerken erkek olarak utanmışmış. Bir devlet insanının ağzı, bu kadar mı sokak ağzı olurmuş?

Bir devlet insanının “Meral Kılıçdaroğlu” sözünden utanmayanlar, nelerden de utanıyor?

Biz, ayıdan, Amerika’yı anladık ama Özışık’ın gözünün önüne bambaşka bir resim gelmiş. Akşener’den utanacağına kendi şuuraltından utansa daha iyi olur.

Teşhis sanatı, çok eski bir edebî gelenektir. Yunanlı Ezop’tan bugüne kadar şâirler, zamanın siyâsî ve içtimâî hâdiselerini rahatça tenkit etmek için bu yola başvurdular. Fabl denilen ibretli masalları anlattılar, yazdılar. Arslanı, sultan yaptıla. Diğer hayvanlara da muhtelif vazîfeler verdiler. Bu ibretli masallar, devlet adamlarının hatâlarına dikkat çekmek açısından çok mühim vazife gördü.

Ben, Meral Akşener’in sözünden şunu anladım. Erdoğan’a diyor ki: “Sen aslansın. Ayıyla iş tutma! Mâdem tuttun, dikkatli ol!”

Ne var bunda?

Fakat Özışık gibilerin zihni, çok başka bir ormana açılıyor. Çok basit ve bayağı bir âleme..

Zarâfetin heykeli dikilse rahmetli Nihad Sâmi Banarlı’nın heykeli dikilirdi. O bile 17 Ekim 1959’da öyle bir ayı masalı anlatmış ki şaşırdım kaldım. Hem de İnönü’den yıllar evvel. Muhtemelen Demokrat Parti Hükûmeti’ni uyarmak için başka çâresi kalmamıştı. Buyurun okuyun:

Hayvanlar arasında, bir silahsızlanma kongresi yapılmış. Tırnaklar, dişler, pençeler.. Hepsi kaldırılmış. Bunlara sâhip olan hayvanlar, kullanmayacaklarına söz vermişler.

Sıra, ayıya gelmiş. Bir ayıdan beklenmeyecek yumuşaklık ve zarâfetle kollarını açarak şöyle demiş:

“Evet, bütün silahları kaldırmalıyız. Yalnız, aşk ve dostluk hareketi olan bu kucaklaşma kalmalıdır.”

Hayvanlar düşünürken bir eşek, “Yaşa! Varol!” diyerek kendisini ayının kolları arasına atmış. Kucaklaşma, o kadar samimi, öylesine harâretli olmuş ki zavallı eşek, cansız yere yığılmış.

Ayı, şöyle demiş:

“Kusura bakmayın! Silahsızlanma ve dostluk heyecanı yüzünden bu sefer böyle oldu. Her zaman böyle olmaz. Fakat mâdem ki eşek öldü, müsaadenizle yiyeceğim.”

Masaldaki eşek kim mi?

Kucak açan her ayıya, “Bu ayı size n’etti?” diyerek atlayan köşe yazarlarını görünce bu masalı hatırlıyorum.