Ortak bir asabiyeye sahip olmayan toplumlar milli felaketler karşısında toplu tepkiler geliştiremezler.Bugün İslam dünyası milletleşememenin sancılarını yaşıyor. Suriye ve  Irak'ta yaşananlar - bu coğrafyalarda- ortak bir asabiyenin olmayışından kaynaklanıyor. Farklı asabiyelerin rekabet içinde olduğu yerlerde  ortak bir kimlik ve buna bağlı bir asabiye oluşturmak zordur.

ABD ile yaşanan son kriz  ortak tepki göstermenin, topluca hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Tepkinin şumulü kendini o kimliğin içinde gören veya o ülkenin parçası olarak düşünen insanların miktarına bağlıdır.Ne kadar çok insanı milli kimliğin içine dahil ederseniz o kadar çok insanla milli meseleleri savunursunuz.

Trump'ın aşağılayıcı tavrına karşı HDP dışındaki partilerin tepki göstermesi  bu asabiye ortaklığı ile ilgilidir. HDP kendini farklı bir asabiyeye dayandırdığı için hiç bir zaman genel eğilime dahil olmadı. Keza, siyasi nedenlerle de bir çok insan ABD'nin tavrına sessiz kalmayı tercih etti. Bu ikinci gruptakiler ortak asabiyeye sahip olmakla birlikte kendini sistemden dışlanmış olarak görenlerdi. ABD ile gerilimi milli bir mesele olmaktan ziyade iktidarla ABD arasında siyasi  bir sorun olarak gördükleri için kenarda kalmayı tercih ettiler. Bu tutumları nedensiz değildi, gerekçe olarak; askerlerimizin başına çuval geçirilirken  iktidarın suskun kalmasını gösterdiler.

Bugün İslam dünyasının yaşadığı problemlerin en önemli nedenlerinden biri  işte budur. Bazıları uluslaşamadığı için parçalanmış, diğer bazılarında ise ulus bilinçli olarak tahrip edilmiştir. Son yıllarda -ümmet-kavramı etrafında yapılmak istenen budur. Ümmet siyasi bir kavram değildir,dolayısıyla siyasi bir birliğin motor gücü olamaz.Bir dayanışma çerçevesidir, aynı dine inananların birbirine yardım etmesini,sahip çıkmasını belirler. Kavram Müslümanları bir bütün olarak ele almasına rağmen İslam dünyasında böyle bir bütüncü görüşün varlığından söz edebilmek mümkün değildir. Zira,Sunni İslam'la,Şii İslamı arasında derin farklar vardır ve hiç biri ötekini bu çerçeve içinde görmemektedir.

Irak bugün Sunni,Şii ve Kürtlük ekseninde bölünmüştür. Hepsi de aynı ümmetin çocukları olan bu toplulukları aynı ümmete mensubiyet bir arada tutamamıştır. Şiilerle Sunniler arasında mezhep asabiyesi, Kürtlerle aralarında da etnik asabiye ümmet  duyarlılığının önüne geçmiştir. Lübnan'da durum daha vahimdir. Toplum din,mezhep ve etnik eksende bir çok parçaya bölünmüştür, ortak bir hukuk sistemi bile yoktur.Ne kadar dini cemaat varsa o kadar hukuk sistemi vardır.Aile hukuku alanında on sekiz  dini cemaat ve dolayısıyla on sekiz ayrı mahkeme ve mevzuat  bulunmaktadır.Farklı hukuk sistemlerinin varlığı tutarlılığı ortadan kaldırmakta,tam bir hukuk karmaşasına neden olmaktadır. Böylece Lübnan  Mezghani'nin deyimi ile tek bir dine bağlı olmamakla birlikte gerçekte onların hepsinin etkisi altında kalan bir devlettir.Arabistan'ın bir anayasası bile yoktur.1 Mart 1992 tarihli temel yasa da kuvvetler ayırımı,onların bağımsızlıklarının tanınması ve yetkilerinin sınırlandırılması yoktur. Bir anayasayı anayasa yapan bu özelliklere sahip olmasıdır.

Milletleşme ile ortak hukuk sistemi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Aynı hukuka tabi olmak,zamanla o hukuk sisteminden beslenen ortak tavırlar ve değerler oluşmasına neden olur. Aynı hukuka sahip toplumları benzeştirir.Millet olmanın dinamosu etnik homojenlik değil kültürel benzerliktir. Ortak hukuk buna hizmet eder.Pakistan Hindistan'a göre etnik olarak daha homojendir ama Hindistan Pakistan'a göre daha milletleşmiştir.Bunun nedeni ortak hukuk ve demokrasidir. İslam dünyasında ilk anayasa  1861 de Tunus'ta  yapılmıştır.Arap dünyasında ilk medeni kanun da  yine 1956 ta Tunus'ta yapılan Şahsın Hukukuna Dair kanundur. Bu yasa ile tek hukuk sistemine geçilmiş,farklı toplum kesimleri ortak hukuk yoluyla birbirine yaklaştırılmıştır.Mezghani'ye göre Arap Baharının sadece Tunus'ta başarıya ulaşmasının arkasında hukuk yoluyla sağlanan bu kısmi milletleşme vardır.

ABD ile yaşanan son gerilim milletleşmenin  ortak tepkiler geliştirmede ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Uluslaşma araçlarından biri de ortak hukuktur. Bunun için tek bir anayasa veya medeni yasaya sahip olmak yetmez,önemli olan  hukukun siyaseti denetlediği, kişi ve kurumların  hukukun üstüne çıkmadığı bir düzenin tesisidir. Hukuki çeşitlilik toplumsal davranışlara da yansır neticede farklı motivasyonlarla hareket eden toplum katmanları oluşur. Onun için yasa ve hukuk her kurum ve kişinin üzerinde olmak zorundadır.

Not.Bu yazıda Ali Mezghani'nin Tamamlanmamış Devlet isimli kitabından yararlanılmıştır. Bütün okuyucularıma tavsiye ederim.