Son seçimler –milliyetçilerin- birliğinin ne kadar elzem olduğunu gösterdi. CB seçimini HDP oylarına bağlamanın yanlışlığı ortaya çıktı.

Ama bugün ülkenin bir federasyona dönüşmesini isteyenlerin bugün mecliste daha büyük bir yekün teşkil ettiğini görmemiz lazım.Bu, önümüzdeki haftalarda, aylarda ayrılıkçı taleplerin daha çok gündeme geleceği anlamına geliyor.
Milliyetçilik PKK/HDP karşıtlığına indirgenemez. En az bölücülük kadar tehlikeli başka tehditler de var. Eğer bunları görmezsek, bir tarafa yığınak yaparken öbür taraftan ülkenin zayıflatılmasını, yanlış yerlere götürülmesini göremeyiz.
Son yıllarda milliyetçilik HDP karşıtlığına indirgendi, halbuki şu sığınmacı politikası en az PKK terörü kadar büyük bir tehdittir. Bu ülkeye hiçbir aidiyet hissi olmayan milyonlarca insan Türkiye’ye dolduruldu. Bay Binali Yıldırım bir açıklamasında sığınmacı politikamız için, “Sığınmacıları burada tutarak Avrupa’nın güvenliğini biz sağlıyoruz” diyordu. Bu açıklama aslında sığınmacı konusunun sadece Ensar muhacir,insani bir mesele olmadığını aynı zamanda bir güvenlik meselesi olduğunun itirafıdır. Madem sığınmacı işi bir güvenlik meselesi bu ülkenin güvenliğinin Avrupa’nın güvenliği kadarda mı önemi yok?
Sorunlarımız her geçen gün büyüyor. Arap toplumu ırkçıdır. Hz.Peygamber’in aralarından çıkması onlara yersiz bir gurur ve ona bağlı olarak –ırkçılık- vermiştir. Kendilerini diğer Müslüman milletlerden üstün görürler. Tarihte Arapların dışında Müslüman olan toplumlara mevali demeleri, onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmaları, cizye almaya devam etmeleri, erkeklerinin Arap kadınlarıyla evlenmesine müsaade etmemeleri hep bu ırkçı bakışın dışa vurumlarıdır. Böyle toplumları entegre etmek zordur. Nitekim hemen her yerde Türklerin aralarına karışmak yerine ayrı mahallelerde toplanmayı tercih etmişlerdir.
Ekonominin bozulması, ülke kaynaklarının çarçur edilmesi, kayırmacılık, adaletin işportaya düşmesi de en az PKK kadar büyük bir tehdittir. İnsanlar ekonomik sıkıntıya düştükçe milli meselelere duyarsız hale gelirler. Vatanın müdafaası ikinci plana düşer. İşte bu yüzdendir ki ilkeleri ve inançları uğruna can verenler bugün farklı partilere çok kolayca belli pazarlıklar sonucu geçe biliyorlar ! Bugün Türkiye hızla o noktaya   Yani duyarsızlığın en üst noktasına doğru gidiyor. Bu çoklu tehdit ve tehlikeler karşısında milliyetçi duyarlılığın son derece diri olması ve çoklu bir koruma şuuru taşıması gerekir. PKK’ya karşı psikolojik bariyerler kurulurken soyguna, yolsuzluğa sağır olmak milliyetçilik değildir. On milyonluk bir sığınmacı topluluğu artık sığınmacı değil, azınlıktır ve o ülke için ciddi bir baş ağrısıdır.
Son seçimde milliyetçiler iyi bir sınav veremedi. Dağınık bir tablo çizdiler. Önümüzdeki günlerde HDP ve benzer yönelimlere sahip partilerin sistemi daha çok zorlayacaklarını söyleyebiliriz. Yeni anayasa başlığı altında yapılmak istenen de budur. Mesela çift dilli eğitim konusunda HDP ne düşünüyorsa Babacan da aynısını düşünüyor. Erdoğan, birçok konuşmasında tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan vurgusu yaparken hiçbir zaman tek dil vurgusu yapmadı. Davutoğlu’nun da ana dilde eğitim meselesinde farklı düşündüğünü sanmıyorum. Yarın bu konular gündeme geldiğinde milliyetçilerin hiçbir engelleme gücü olmayacaktır. Tehdit ve tehlike küçülmemiş büyümüştür. Bütün bu gerçekler milliyetçilerin bütünleşmesinin ne kadar önemli ve hayati olduğunu göstermektedir. AKP’nin gölgesinde milliyetçilik olmaz. Milliyetçiler birleşmeli ve onun bunun askerliğini bırakarak bu ülkeyi yönetmeye ve içinde olduğumuz gerçekliği dikkate alarak siyaset yapmaya başlamalıdırlar. Bütün bunlardan dolayı Türk milliyetçilerinin vatanseverlerinı birleştirecek sarı partilere değil gerçek sivil bağımsız kişiliklerden kurulmuş siyasi bir yapılanmaya ihtiyaç hala devam etmektedir.