Milliyetçilik giderek bir" kullanım" ideolojisi haline getiriliyor. Bunun son örneği Kavala davası. İktidar bu dava üzerinden - milliyetçi refleksleri- harekete geçirmeye çalışarak, mahkeme kararının getirdiği olumsuzlukları, tereddütleri izale etmeye çalışıyor.Bir mahkeme kararı üzerinden ideoloji yapılıyorsa o mahkeme kararının yasal dayanakları zayıf demektir. İdeoloji ile o zayıflık, eksiklik izale edilmeye çalışılır.

Aslında siyasete malzeme olan her değer bir kullanım aracı haline gelir. Buna din de dahildir. Son yıllarda İslam üzerinden yapılan siyaset bunun açık örneğidir. İslamcılık bir dindarlık çağrısı değil, bir siyasi tercih çağrısıdır. En büyük zararı dine verir.En basit örneği faizde nas var ifadesidir. CB Erdoğan, "faiz sebep enflasyon sonuç" dedi ve faizleri yükseltmeyi reddetti. Faiz düşürüldü, aylar geçti ama enflasyon düşmek şöyle dursun, o tarihtekinin iki katına çıktı. Şimdi soruyorum; nas mı suçlu, onu böyle ulu orta kullananlar mı? Nas üzerinden yapılan bu siyasetin nassa olan güveni sarsmayacağını, genç dimağlarda şüphe ve tereddütlere neden olmayacağını kim söyleyebilir?

Kavala hakkında kaynağı belirsiz, daha çok istihbarat kokusu gelen yazılar dolaşıma sokuldu. Bu yazılarda Kavala'nın solcu, Komünist, PKK sempatizanı, bölücü, Sorosçu olduğu iddia ediliyor. Milliyetçi duyarlılığı harekete geçirecek ne varsa Kavala'ya yükleniyor.

Bunların bir kısmı doğru olabilir. Hukuk insanın mensubiyeti, fikri, siyasi tercihleri ile ilgilenmez, suç işleyip işlemediğine bakar. TCK'da Sorosçuluk diye bir suç yoktur. Soros' la Kavala'nın bir ilişkisi var mıdır bilemiyorum. Şimdiye kadar bunu ispat edecek bir belge yayınlanmadı. Eğer bu bir suçsa onunla konuşan, masa kuran başkaları da var, en başta sayın Erdoğan. Bir kişi için suç olan herkes için suç olur.Böyle davranamıyorsanız onun suç olduğuna da inanmıyorsunuz demektir.

Solculuk, Komünistlik bugün suç değil. Ceza yasasında da böyle bir suç tipi yok. Cumhurbaşkanının baş danışmanı Mehmet Uçum da eski bir TKP'li. Suçlamaya başlayacaksak oradan başlamamız gerekir.

Kavala'nın HDP'ye bir yakınlığının olduğu belli. Geçen yazımda da yazdım, 2013'te Öcalan'a haber gönderip başkanlık sistemine destek vermeyin dediği basına da yansıdı. Başkanlık sistemine karşı olmak bir suç değil, siyasi ve fikri bir tercihtir. HDP sempatizanlığı ise suç olan bir eyleme dönüşmedikçe ceza hukukunun konusu olamaz. Bu tip hukuk dışı tasarruflar birçok sempatizanı militan haline getirir. Bölücülükle mücadele ettiğinizi sanırken onun değirmenine su taşımış olursunuz.

HDP sempatizanlığında maksat ülkenin birliğine zarar vermekse, Kavala'nın yaptıkları "çözüm sürecinin" yanında solda sıfır kalır. Pervin Buldan, boşuna mı " bizi kızdırmayın, çözüm sürecinde bize hangi sözleri verdiğinizi açıklarız" diye tehdit ediyor..Gerçekten hangi sözleri verdiniz, bir açıklayın da kimin suçu daha büyük görelim.

Bu tip olaylarda kişinin kimliğine bakılmaz, hukuk ihlali var mıdır, yok mudur ona bakılır. Kavala ile hiç bir hissi ve fikri yakınlığım yok. Çok farklı düşünce kutuplarındayız. Ama haksızlığa uğrayanı kimliğine göre ayırırsak hep birlikte o cürmün bir parçası oluruz.Devletle vatandaşı birbirine bağlayan bağ adalettir. Amaç devleti korumaksa, devlet ancak adaletle korunur.Milliyetçiliğin bir veçhesi de devleti korumaktır. Adaleti katlederek devlet korunmaz, böyle bir milliyetçilik de olmaz!

Bütün bu açıklamalar şunun için, milliyetçilik bir namluya mermi sürme, toplumu siyasi amaçlar için kullanma, seferber etme veya linç doktrini değildir. Böyle yapmak milliyetçiliğe en büyük kötülüğü yapmaktır.Siyasete meze edilen bir milliyetçilik gerçek rolünü oynayamaz, toplumu bütünleştiremez. Etnik farklar üzerinden milliyetçilik(etnikçilik) yapmak toplumu nasıl parçalarsa, ideolojik farklar üzerinden milliyetçilik yapmak da toplumu ideolojik kabileleşmeye götürür.Onun için ideolojik milliyetçilik yerine, yeni bir yorumla milletin bütün renklerini kucaklayan "milli duyarlılık" biçiminde bir milliyetçiliği tercih etmek daha doğru olur diye düşünüyorum. Bu düşüncem tabii ki tartışmaya açıktır. Böyle devam edilirse korkarım ki milliyetçiliği itibarsızlaştırmakla kalmaz, onu siyasetin bir kırbacı haline getiririz ki bu da milliyetçiliğin intiharı olur.