Sapanca’daki yavru köpek haberi, günlerdir köşe yazılarına konu oldu. Böyle bir vahşet ne zaman gündem olsa târih bilenlerin aklına 1910’da ittihat Terakki yönetiminin yaptığı köpek katliâmı gelir.

Habertürk yazarı Murat Bardakçı’nın da aklına gelmiş ve “Bize Bir Hâller Oldu” başlıklı yazısında bu menfûr hâdiseyi şöyle hatırlatmış.

“Bizde hayvanlara karşı devlet eli ile yapılan ilk sistematik eziyet 1910’da, İttihad ve Terakki’nin güçlenmeye başladığı günlerde başladı ve İstanbul’da 30 bin kadar sokak köpeği zamanın Belediye Reisi Cemil Paşa’nın (Topuzlu) emri ile Marmara’daki Hayırsız Ada’ya gönderilip birbirlerini parçalamaya yahut açlıktan ölmeye mahkûm edildi.

Paşa, “80 Yıllık Hatıralarım” isimli kitabında bizzat yaptığı köpek katliamını iftihar ederek anlatır!”

Açıkçası konuya vâkıf birisi olarak şaşırdım kaldım. Murat Bardakçı’nın hâfızası çok kuvvetlidir. Doğum târihine baktım. Daha 63 yaşında ama üst üste bu kadar hatâ çok tuhaf. 2001 yılında doların yüzde 300 arttığını yazdığını öğrendiğimde de çok şaşırmıştım.

1910 yılında Hayırsız Ada’ya gönderilen köpek sayısı 80 bindi ve zamanın belediye reisi de Cemil Paşa değil, Suphi Bey’di. Cemil Paşa 1912’de belediye reisi oldu ve kalan 30 bin köpeği başka yollarla katletti.

Bunu nereden mi biliyorum? Bardakçı’nın 1998 yılında, yine bir köpeğe yapılan zulüm sebebiyle Hürriyet’te yazdığı şu satırlardan:

“Sonra aradan seneler geçti, 1910'a gelindi ve köpek meselesini çözmeye bu defa da İstanbul Şehremini, yani Belediye Başkanı Suphi Bey soyundu: Haziran başında İstanbul'daki bütün köpeklerin yeniden Hayırsızada'ya yollanmasını emretti, iktidardaki İttihadçılardan da destek aldı ve birkaç gün içinde 80 bin civarında köpek çatanalara yüklenip yeniden mecburi bir ada yolculuğuna çıkartıldı.

……

Suphi Bey'in ortadan kaldıramadığı köpekleri yok etmek, sonraki belediye başkanlarından birine, Operatör Cemil Paşa'ya (Topuzlu) düştü... Paşa seneler sonra çıkarttığı ‘‘80 Yıllık Hatıralarım’’ başlıklı kitabında kendi dönemindeki köpek kıyımını ‘‘Meşrutiyetin ilânından sonra, İstanbul'daki köpeklerin büyük bir kısmı toplatılarak Marmara'daki Hayırsız Ada'ya gönderilmişti. Bununla beraber belediye başkanlığına tâyinim sırasında 30 bine yakın köpek buldum. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim. ...Süprüntüleri sabahları kapılarının önüne bir çöp kabı içinde koymayıp sokağa atanların çöplerini tekrar evlerinin içine döktürdüm’’ diye övünerek anlatacaktı.”

İşte böyle. İki yazı da Murat Bardakçı’nın. Eğer Bardakçı’nın hâfıza sorunu yoksa okuyucuya saygısı yok demektir.

MAHMUT ÖVÜR’ÜN DOKTORA İFTİRÂSI ORTADA KALDI

Sabah yazarı Mahmut Övür’ün, Akşener’in doktorası hakkındaki yazısı tam bir fiyaskoydu. Hatırlarsanız Mahmut Övür’ün bu tuzağa nasıl düştüğünü sormuştum.

Övür’ün yazısı yayınlandığı gün hiçbir yerde bu konu gündeme gelmedi. Normalde Akşener karşıtlarının havada kapması gerekirdi.

Lütfen google’a “Mahmut Övür, Meral Akşener, doktora” yazın ve ne çıktığını görün. Ne bir alıntı ne bir yorum! Sâdece Övür’ün yazısı ve benim itiraz yazım.

Gâliba aklı başında birileri, Övür’ün ne yaptığını fark etti ve meseleye vakitlice el koydu.

Şimdi Övür’ün, “Yanıltıldım” diye özür dilemesi lâzım değil mi?

Dilemediğine göre geriye tek ihtimâl kalıyor. “Ya tutarsa?” diye salladı.

DEVLET ADAMI, KEDİ KÖPEK BESLER Mİ?

Vaktiyle danışmanlık yaptığım (daha doğrusu yapamadığım) kurumda bir toplantıda kurumun yöneticisine, “Havalar çok soğuk. Köpekler aç kalınca ölüyorlar. Sosyal sorumluluk örneği olarak kurumun kapısına sokak hayvanları için yemek koysanız ve twitterda paylaşsanız ne iyi olur.” dedim. Başka bir danışman ise sanki “Akşamları E-5’e çıkın” demişim gibi, ağız burun bükerek böyle bir şeyi nasıl teklif edebildiğimi sordu? Teklifim güme gitti. Kimse ilgilenmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir köpeğe salatalık verdiği fotoğrafı görünce bir devlet adamına her şeyin tavsiye edilmeyeceğini öğrendiğim bu edep dersini hatırladım.