Bir gurbete yollanıyorken yeniden/

Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize/

Bir kemiğin ardından saatlarca yol giden/

İtler bile gülecektir kimsesizliğimize..

**

2012 yılında yayınladığım yazının aynısını Türkçü, milliyetçi şair ve yazarımız rahmetli NİHAL ATSIZ'IN aziz hatırasına hürmeten hiç değiştirmeden yeniden yayınlamak lüzumunu hissettim.

**

NİHAL ATSIZ (1905- 11.12. 1975 )

Atsız Hoca; yazar,şair, tarihçi ve fikir adamıdır. Aynı zamanda büyük Türk Milliyetçisi Nejdet Sancar'ın ağabeyidir.

İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) Edebiyat Fakültesinde okudu. Bir süre liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. Orhun dergisini yayımladı.Daha sonra kendi adıyla Atsız Mecmuası yayına girdi.

Dergilerinde ve yazılarında, Türkçülük Ülküsü'nü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacına hizmet etti.

İkinci dünya Savaşı'nın namüsait ortamında, Sovyetler Birliğinin, Türkiye üzerindeki tehtid ve cüretkar tutumunun olumsuz etkileri bilinmektedir..

Hükümet zamanın şartlarında bu tehtidleri en aza indirmek politikasının güden politika izlediği bilinmektedir.

Hükümetin Yüksek Öğretimde, Ülkücü / Turancı düşüncede ki öğrencilere uygulanan baskılarına karşı ve okul kitaplarında sistematik olarak işlenmeye çalışılan "sol " düşünceye karşı şiddetli bir fikir mücadelesine girmiştir.

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na hitaben yazdığı açık mektuplarda, Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel’in istifasını istedi...

Atsız Hoca, büyük Türk Milliyetçisidir, Türkçüdür. Fakat antropolojik manada asla ırkçı olmamıştır.

Toplumda yanlış tanımalarla veya kasıtlı olarak IRKÇI olmakla itham edilen milliyetçilerden bir tanesinin bile "Irk" tanımına, antropolojik bir mana vermedikleri sabittir.

Bunlardan birisi de Atsız Hocadır. Şiirlerinde, mektuplarında, yazdığı makalelerinde Irk kelimesini, "TÜRK MİLLETİ " yerine koyduğu anlaşılacaktır.

Onun Türklük sevgisi, kozmopolit ve sulandırılmış millet sevgisinden çok daha öte ve şahsiyetine uygun bir ülkü sevgisidir.

Irkçılıkla suçlanan Atsız Hoca'nın TÜRK IRKI İÇİN ESAS ALINAN BAZI FİZİKİ KISTASLARA GÖRE, TÜRK MİLLETİNİ TARİF ETMİŞ OLDUĞU YÖNÜNDE VE BU FİZİKİ ÖLÇÜLERE UYMAYANLARI DA TÜRK SAYMADIĞINA İLİŞKİN BİR ANLAYIŞ TARZINDA OLMAMIŞTIR...

Kendisini ırkçı sayanlara karşı Atsız Hoca'nın, TÜRK'Ü NASIL TARİF ETTİGİNE BAKALIM.

"TÜRK, TÜRK URUĞUNDAN GELENLERLE, TÜRK URUĞUNDAN GELMİŞ OLANLAR KADAR TÜRKLEŞMİŞ KİMSEDİR."

Eğer birileri Türk Milletine mensub olmanın şuurunu ; onun göz renginde, ten renginde, boyunda, elmacık kemiğinde, kafatası uzunluğunda veya kafatası genişliğinde olanlar Türk sayılır diyorsa işte bunlar ırkçıdır...

Vatan Şairi Namık Kemal;

"FITRAT DEĞİŞİR SANMA BU KAN YİNE O KANDIR" demekle ırkçılık mı yapmıştır?

Samih Rıfat;

" Irkım doğudan koptu, dört bucakta savaştı/

Altay'dan attığım ok, Alp Dağları'nı aştı.." derken ırkçı mıydı?

Hayatının büyük kısmını, kavmiyetçilik, ırkçılık ile mücadele vererek geçiren büyük şairimiz MEHMET AKİF ERSOY:

"Sana yok ırkıma yok ebediyen izmihlal/

Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celal" ... mısralarında Akif ırkçılık mı yapmıştır?..

Atatürk; "Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur" derken , kastetmek istediği kanın maddi yapısında ki özelliklerden mi bahsediyor?.

Şunu açıkça söylemeyi de kendimize borç biliyoruz.

Türk Milliyetçileri/ Türkçüler, ırkçılık esasına dayanmadan bir dünya görüşü olan ve Türk Milletine mensup olmayı, fiziki özellik şartlarına bağlamayı reddeden görüşün adıdır.

Milliyetlerini , soylarını sevmişlerdir. Tarihimizin ve muhteşem mazimizin varlığı, bu sevmeyi bizlere hak ettirmiştir.

İki Cihan Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin;

" HUBBÜL VATAN - MİNEL İMAN , Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz." ve EL-HÜCÜRAT SURESİ 13. Ayet' de geçen ilahi emirlere de müdrikiz..

Evet Atsız Hoca Türkçüdür. Ona göre Türkçülük; Türk milliyetçiliğinin ve Türk'ü sevmenin adıdır.

Türkçülük bir ülküdür. Ülküler, milletlerin manevi gıdasıdır. Ülküsüz milletlerin en talihlisi dahi silik ve sönük kalmaya mahkûmdur.

Ülküler, gerçekle hayalin karışmasından doğmuş olan , düne bakarak yarını arayan, milletlere hız veren ve uğurunda ölünen büyük dilekler ve büyük davalardır.

Milletler , ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptirler.

Bir millet yükselme iradesini taşımazsa, kendine güvenini yitirmişse , başkalarını taklitten başka bir şey yapmıyorsa, geçmişiyle gurur duyamazsa, başkalarından üstün olmak istemezse, ülküsü için ölümü göze almazsa, savaştan korkarsa, o millet içinden çürümüş demektir...

Kendilerini Türk milletine mensup olma şuurundan yoksun hissedenler, bu duygularla donanmayanlar, Türklük şuurunu küçümseyenlerin, perde arkasında ve zihin köklerindeki düşüncelerin şifrelerini bizler çok iyi bilmekteyiz.

Son olarak bir Rus gazeteci ile Nihal Atsız arasında geçen şu anekdotla bitirelim.

Rus gazeteci, Nihal Atsız'a, " Türkler tıpkı Almanlar gibi ırkçı bir millettir. Siz ise gördüğüm en büyük ırkçısınız" demesi üzerine, Nihal Atsız hemen cevap verir.

"Almanları bilmem onlar ırkçı olsa da, yine yenilmeye mahkumdurlar. Ama TÜRK EVLADI IRKÇI OLSAYDI, CİHANDA TEK BİR DEVLET BIRAKMAZDI..."

Atsız için, söylenecekler buralara sığmaz. Ölümünün 45. yılında, büyük dava adamını rahmetle ve minnetle anıyoruz. Allah (C.C) mekânını cennet eylesin, taksiratlarını affetsin.