Nagihan Alçı ısrarla Kürdistan kavramını kullanıyor. Bazıları ne var bunda diyebilir. Bu kavramı PKK ve türevleri de kullanıyor.

Günümüzde sınırlar isimler ve dillere göre çiziliyor. Bir toprak parçasına verilen isim aynı zamanda sahibinin kim olduğunu da gösterir. Bir toprak parçasına Türkiye dediğiniz zaman Türklerin, Rusya dediğiniz zaman Rusların olduğu anlamına gelir.

Anadolu coğrafyasında hiç bir zaman Kürdistan olmadı.

İlk Kürt tarihi olarak kabul edilen Şerefname'de Kürdistan denilince sadece bugünkü Tunceli'nin ilçesi olan Çemişgezek'in kasdedildiği anlatılır. Bu da etnik bir adlandırmadan çok o bölgede Alevilerin Kürtlükle özdeşleştirilmelerinden kaynaklanan bir durumdur.

Daha sonra 1840'lı yıllarda Vilayet Kanunnamesi çıkarılmış, Diyarbakır, Van, Hakari gibi şehirlerle bir Kürdistan eyaleti oluşturulmuş, 1860'larda bunun yanlışlığı anlaşılarak vaz geçilmiştir.

Öcalan ve takipçileri, buradan hareketle bölgeyi Kürdistan diye adlandırmışlardır.

10 asır Türkiya veya Türkmania olarak adlandırılan bu coğrafyanın Türkiye olarak adlandırılmasına nedense bu tarihi derinlik yetmemekte ama Kürdistan isminin bir kaç yıllık kullanımı bölgenin bu isimle adlandırılmasına yetmektedir.

Daha önemlisi bu coğrafyada sadece Türkler yaşamıyor diyerek Türkiye ismini neredeyse ırkçılıkla özdeşleştirenlerin, aynı sebepler Güneydoğu için de geçerli olmasına rağmen Kürdistan ismini rahatlıkla kullanmalarıdır.

Bu basit bir isimlendirme değildir, açıkça bir tapu devir faaliyetidir. Güneydoğu'nun tapusundan Türk ismini silip başka isimler yazmaktır. Nihai hedef, şartları oluşunca- bölge zaten isminden de anlaşılacağı - üzere Kürtlerindir diyerek uluslararası mekanizmaları devreye sokarak vatan coğrafyasını parçalamaktır.

Hiç bir ülke bölünmenin psikolojik alt yapısını oluşturmaya çalışan bu tip yazarlara kalemini kılıç gibi kullanma hakkı vermez. Ne yazık ki bu ülkede böyleleri revaçta. AKP kurulduğu günden beri hep bu tip yazarlarla çalıştı. Dış seyahatlere -özel davetli- olarak bunlar götürüldü.Milli bütünlüğümüz için Necip Fazıl'ın ifadesiyle, yüreğinden kan çekerek yazanlar bir kenara atıldı. Bu biraz da ümmet mantığının siyasi bir kavram gibi anlaşılıp, millet ve milliyetle çeliştiği düşüncesinden kaynaklanıyordu. Ne yazık ki, ne İslam'ı doğru anlayabildiler, ne de millet ve milliyet kavramını öğrenebildiler. Devleti yaz-boz tahtasına çevirdiler.

30 AĞUSTOS

"30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir," diyen Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, gelen tepkiler üzerine sözlerinin cımbızlandığını söyledi. Aslında cımbız mımbız yok, konuşmayı izleyenler Aktaş'ın aynen bunları söylediğini görüyor. Bu iflah olmaz Atatürk ve milli mücadele düşmanlığının bir sonucudur. Bu vatan toprağında yaşayan herkesin bu vatanı bize emanet edenlere minnet duyması gerekir. Görüşlerimiz, düşüncelerimiz farklı olabilir ama bu coğrafyada sahipliğimizi perçinleyen bir zaferden ancak onun mağlupları üzüntü duyabilir.

Atatürk ve silah arkadaşlarının yerinde Alinur Aktaş olsa acaba ne yapardı,halkın tamamını ilgilendirmiyor dediğine göre farklı mı davranırdı?

Bu savaş zaten herkesin desteği ile kazanılmadı, bir tarafta Yunan ve ona direnmeyi küfür addeden zavallılar vardı, bir tarafta da çiftini çubuğunu bırakıp en büyük cihat vatan müdafaasıdır diyerek cepheye koşanlar vardı. Ne yazık ki, her zaman olduğu gibi kanlarıyla o destanı yazanlar unutulmuş, Türk milletine en küçük aidiyet hissetmeyenler ödüllendirilmiştir. Bu ülkenin biraz vicdanı olsaydı bu kişi o lafları söylediği gün kulağından tutup kapı önüne bırakılırdı. Ama önce vicdanımızı aldılar, şimdi de aidiyetlerimizi yok ediyorlar.