Geçen yazımda, BBP'nin evet diyeceğini yazmıştım,keşke yanılsaydım,BBP Genel Başkanı Destici Referandumda evet diyeceklerini açıkladı.

MHP'de olduğu gibi bu açıklamanın ardından, BBP tabanından da büyük tepkiler geldi.

BBP Sivas il başkanlığı, bu karar hükümsüzdür,dedi.

Kahramanmaraş il başkanı, bu kararın istişarelerde alınan sonuca uygun olmadığını, -bu karara uymayacaklarını-belirtti.

Yüksek İstişare kurulundan istifalar oldu. BBP yönetimi  isyanın büyümesini engellemek için çareyi  İl başkanlarını toplantıya çağırmakta buldu.

Parti yönetimi ile aynı düşüncede olmadığını ifade edenler MHP ile BBP'nin  tabanlarından ibaret değil. AKP tabanında da düzenlemeye büyük tepki var. Biraz okuyan, değişikliklerin içeriğine bakan tehlikeyi sezerek hemen pozisyonunu değiştiriyor. Siyasi tarihimizde ilk defa parti tabanları sürü olmayı ret ederek,kendi bireysel iradeleriyle hareket ediyorlar.

İki hafta kadar önce, hala AKP'de siyaset yapan eski bir milletvekili ile konuştum.Uçakla  Ankara'dan İstanbul'a giderken yanına bir bakanın düştüğünü ve yolculuk esnasında referandumda ne oy vereceğini sorduğunu söyledi. Eski milletvekili ,-hayır-oyu vereceğini söylüyor. Bu cevabı alan bakan çok memnun olduğunu,bu kararını değiştirmemesini, evet çıkması halinde ülkede demokrasinin,meclisin,yargının biteceğini belirtip,kendisinin de hayır oyu vereceğini ,ama  ismini kimseyle paylaşmamasını söylüyor.

Bakanın korkusu, belki bulunduğu mevkiyi kaybetmemekten kaynaklanıyor. Aynı korku toplumda da var. Toplumdaki korku, işini kaybetmekten,içeri alınmaktan,takibata uğramaktan kaynaklanıyor. Onun için  hayır oyları kamuoyu araştırmalarına bile eksik yansıyor. MHP muhalefeti gittiği yerde saldırıya uğruyor.Tutulan salonlar baskı ve tehditle iptal ediliyor. Halka güvendiklerini söyleyenler halk referandumun içeriğini öğrenmesin diye her türlü engellemeyi yapıyor. Buna rağmen kimsenin tercihinde bir değişiklik meydana gelmiyor. 16 Nisan'a kadar önemli bir provokasyon olmadığı takdirde evetle hayır arasındaki bu makasın kapanması mümkün değil.

Referandumun muhtevası ile evet oylarının artmayacağını iktidar da biliyor. Onun için Almanya ile Hollanda krizi üzerinden bir mağduriyet yaratılmaya çalışılıyor.Suni çatışmalardan, gayri ciddi meydan okumalardan medet umuluyor.

Batı ile münasebetlerin bu noktaya gelmesinin nedeni Almanya veya Hollanda'nın Erdoğan karşıtlığı değil,Türkiye adına konuşanların üslubudur. Bir süre önce Sn Cumhurbaşkanı AB Parlamentosu başkanı Shultz'a  kameraların önünde terbiyesiz demişti. Shultz, 550 milyonluk AB'yi temsil ediyor.Shultz'a yapılan her hakaret, bu 550 milyonluk kitleyi hedef alıyor. Almanya ile meydana gelen krizde yine sn Cumhurbaşkanı Almanya'ya Nazi göndermesi yaptı. Bugün Almanları en çok rahatsız eden ve kurtulmak için çaba sarf ettikleri suçlama Nazi suçlamasıdır. Bize yapılan Ermeni soykırımı suçlaması bizim açımızdan ne kadar rahatsız edici ise onlar açısından da Nazi suçlaması o kadar rahatsız edici. Bu üslup problem çözme üslubu değil,sorunu büyütme,köpürtme üslubudur. Diploması  kavga alanı değildir, diyalog,konuşma ve  bir uzlaşma alanıdır. Ona hakaret,buna hakaret böyle bir ülke nereye gider. Bu üslup bile -başkanlık sisteminin- bizi nereye götüreceğini göstermeye yetiyor.

Engellemelere,yasaklamalara rağmen anayasa değişikliğinin bir başkanlık sistemi değil,tek adam düzeni olduğunu toplum görüyor.

Başkanlık sistemlerinin neredeyse tamamının eyalet veya federalist bir yapılanmaya evirildiğini biliyor.

Başkana verilen  şehirleri, idari birimleri birleştirerek yeni idari birimler kurma yetkisinin -eyaletleşmenin- alt yapısı olduğunu görüyor.

Kendini tek taraflı medya saldırısının etkisinden kurtaran herkes bu düzenlemeye evet demenin demokrasiden,insan haklarından,kuvvetler ayrılığından vaz geçmek olduğunu idrak ediyor. Onun için onca gürültüye rağmen evet oylarında bir kıpırdanma olmuyor.

Toplum, -parti ve liderlerin arkasında  sürü olmayı ret ettikçe,partiler ve liderler tabanlarını pazarlayan birer ticarethane  ve tacir olmaya cesaret edemeyeceklerdir. Bu referandum sürecinin şimdilik en büyük kazancı budur;parti ve liderlerin peşinde sürü olmayı ret etmek.