Yolsuzluğun, rüşvetin her şekli kötüdür.
Zira zararı toplumadır, çalınan her şey toplumdan çalınmaktadır.
Fakirleşmenin, hayat pahalılığın arkasındaki sebeplerden biri de budur!
Rüşvete giden her kuruş, maliyetlere yansır. Beş liraya mal olacak bir iş rüşvet ilavesi ile on liraya mal olur. Bu da vatandaşın cebinden çıkar.
Yolsuzluğun, rüşvetin üzerine gitmek hukukun, devlet olmanın gereğidir. Devletin varlık nedeni hukuk ve adalettir.
Hukukun olmadığı yahut herkesi denetleyemediği yerlerde keyfilik ve çürüme başlar. Kimse yarınından emin olamaz. İnsanlık, bu tecrübeden yürüyerek hukukun üstünlüğü prensibine ulaşmıştır.
Hukukun üstünlüğü demek, herkesin, her kurumun iş ve işlemlerinin hukukun denetiminde olması demektir. Hukukun denetleyemediği kişi veya kurumların olduğu yerlerde devlet o kişi veya kurumların oyuncağı olur. Keyfiliğe meydan vermemenin yolu kişi yerine yasaların yönettiği bir düzen oluşturmaktır.
Yolsuzluğun birçok şekli var; devlet gücünü taşıyanların bu güçten yararlanarak aldıkları hediyeler de bu kapsamda değerlendirilir.
Hediyeleşmek iyidir lakin bu hukuksuzluğa kapı aralamak için olduğunda iyi olma vasfını kaybeder, hukuksuzluğa giden yolun anahtarı olur. İslam bu tip yolsuzluğu da menetmiş, şiddetle yasaklamıştır. Tarihte bunun sayısız örnekleri vardır: nitekim bir gün, bir memur topladığı zekâtı getirip Hz. Peygamber’e sunarken’ bu zekât, bu da bana hediyedir’ der. Bunun üzerine şanlı Peygamber halkı toplar ve şunları söyler:” görevli gönderdiğim kimseye ne oluyor ki, şu sizin malınız( zekât) şu da bana hediyedir diyor. Babasının evinde oturmuş iken de ona hediye gelir miydi? Asla! Diye sorar ve bunun doğru olmadığını ifade eder.
Onun bu çıkışı, hediyenin hangi şartlarda rüşvet veya yolsuzluğa dönüştüğünün bir ifadesidir. Hz Ömer de Bahreyn’e vali olarak gönderdiği Ebu Hureyre’nin büyük bir mal varlığı ile döndüğünü görünce, yarısına el koyarak devlet hazinesine aktarmıştır.
Bu örnekler bir makamı kullanmak için verilen şey hediye olmaktan çıkar, hukuksuzluğa giden kapıyı açan bir maymuncuğa dönüşür.
Bu hakikate rağmen iktidarı elinde tutanları korumak için bu tip hediyeleri meşru görüp fetvalaştıranlar olmuş, bu da devlet işlerinin - hediyesiz- yapılmasını zorlaştırmıştır.
Her türlü yolsuzluk, devlet ve toplumu çürütür. Fukaralığı derinleştirir, devletle millet arasındaki mesafeyi açar, devlet görevini bir soyma ve zenginleşme aracı haline getirir. Bunu engellemenin yolu, hukuku hâkim kılmak, kapsama alanı dışında kişi veya kurum bırakmamaktır. Bir ülkede bir kişi bile hukukun denetimi dışında kalıyorsa o ülke hukuk devleti değildir. Hele bu bir kişi olağan üstü yetkilerle donatılmışsa…