Dünya Türklüğünün en güncel, en önemli ve en acil sorunu olan, Doğu Türkistan yani Uygur Türklerinin gördüğü ağır zulme değinerek sözlerine başlayan Nuhoğlu; 30 milyon civarındaki soydaşımız 70 yılı aşkın bir süredir esaret altında yaşamakta olduğunu hatırlatarak son yıllarda artan zulümle, işkenceyle, asimilasyonla, haksız tutuklamayla, aile mahremiyetine ve kutsal değerlere yapılan saldırılarla inim inim inleyen soydaşlarımıza devleti yönetenlerin sesiz kalmasını şiddetle kınadı.

ALINACAK KREDİLER UĞRUNA ZULME SESSİZ KALAMAZSINIZ

Kızıl Çin emperyalizmi hiçbir sese ve tepkiye aldırmadan zalimce uygulamalara devam ettiğini belirten Nuhoğlu; “Ne yazık ki böyle kritik bir süreçte dünyanın birçok ülkesi ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu tepki gösterirken Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin dış Türkler, Türk dünyası ve özellikle Doğu Türkistan konusunda tavrı yoktur. Alınacak krediler uğruna sessiz kalınmasını hatta orada yaşayan soydaşlarımızın rahat ve mutlu olduklarını söyleme gafleti gösterenleri şiddetle kınıyorum. Bilinmelidir ki Türk milleti bütün kalbiyle soydaşlarımızla beraberdir ve onlara destek vermek için fırsat kollamaktadır.” diyerek hükümeti kredi uğruna duyarsız kaldığını ifade etti.

TBMM GÖREVİNİ YERİNE GETİREMİYOR

uygulamalarının tarihsel gelişimine değinen Nuhoğlu parlamentonun asli görevini yerine getirmesine en büyük engelin Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi olduğunu ifade etti.

Nuhoğlu “ Tarihî süreçte halkın haraç ödemekten kurtulup vergi ödemeye geçtiğinden bu yana kamu gelir ve giderlerini belirleme hakkı seçtiği Parlamento aracılığıyla halka aittir. Avrupa ülkelerinin çoğunda kilise ve derebeyilere ait olan vergi toplama yetkileri 1789 Fransız İhtilali'nden sonra kaldırılmıştır. Ülkemizde 1876 Anayasası'yla ilk gelişme olmuşsa da halk adına bütçe hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisine 1924 Anayasası'yla verilmiştir. Bu hak, 2018 yılına kadar hükûmetler tarafından hazırlanan bütçenin Meclise sunulması şeklinde gerçekleşmiştir. Bütçe uygulamalarının denetimi ise Meclis adına Sayıştay tarafından yapılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmuştur. Merkezî yönetim kesin hesap kanun teklifleri ile bütçe kanun teklifleri bütün milletvekilleri ve siyasi partiler tarafından değerlendirildikten sonra Mecliste kabul edilirse güven, edilmezse güvensizlik olarak algılanmış ve hükûmetlerin düşmesine bile yol açmıştır.

Rejim değişip partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra halkın bütçe hakkına sınırlama gelmiştir; güvenoyu anlayışı ve uygulaması da sona ermiştir; Hükûmetin bütçe hazırlama yetkisi de Cumhurbaşkanına geçmiştir. Bu duruma göre halk, Cumhurbaşkanını ve Meclisi seçiyor ama Hükûmeti denetleme hakkını kullanamıyor; icraatları beğense de beğenmese de yetki kullanması söz konusu olamıyor.” diyerek Meclisin bütçe yapamadığı gibi bu sistem sayesinde denetleme yetkisini de kullanamadığını ifade etti.

TBMM VESAYET ALTINDADIR

Plan ve Bütçe Komisyonunun yapısı ve gücü de değiştiğini hatırlatan Nuhoğlu; Plan ve Bütçe Komisyonunda ve TBMM Genel Kurulunda değişiklik önergeleri diye bir olay gerçekleşemiyor. Hepimiz gördük. Bakanların da Cumhurbaşkanı tarafından atanan yüksek bürokratlar konumuna getirilmiş olduğunu belirterek bütçe hakkının bu şekilde sınırlandırıldığını ve bu durumun halkın yönetime olan güvenini sarsarak siyaset kurumunu yıprattığını belirtti.

Nuhoğlu “TBMM’nin yasama görevi sistem değişikliğiyle birlikte vesayet altına girmiş, "tek adam yönetimi" ifadesi partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle örtüşmüştür.” Dedi.

Editör: TE Bilişim