Akşener, görüntülü mesajında 30'uncu bağımsızlık yıl dönümlerinde Türk dünyası ile iş birliğinin gerçekçi ve somut projelerle yürütülebilmesi için, 9 temel ilke ve hedefin hayata geçirilmesinin bir zorunluluk olduğunu söyledi.

Özelikle (Dokuz) 9 maddenin olması dikkatlerden kaçmadı.

Akşener, iktidarı bu ilke ve hedefler doğrultusunda gerekli adımları atmaya çağırarak şunları söyledi:

"Bundan 30 yıl önce 1991 yılında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yeni dünya düzenine etki edebilecek önemli bir gelişme yaşandı.

Türkiye Cumhuriyeti ile tarihi, sosyal ve kültürel açıdan kadim bağlara sahip olan Türk Cumhuriyetleri peş peşe bağımsızlıklarını elde ettiler.

Ortaya çıkan bu yeni vizyonun bir parçası olarak bazı federe cumhuriyetler, bölge ve topluluklar da dünya yönetim sahnesinde yerini aldı.

Bu kapsamda 10 milyon kilometrekareden fazla toprağı, 200 milyonu aşan nüfusu ve zengin kaynakları ile Türk Dünyası gerçeği kendisini göstermiş oldu.

Söz konusu bu ilk süreçte Türkiye, yerinde bir kararla, kardeş Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığını tanıyan ilk devlet oldu.

Fakat belirli yıllar sıçramalar yaşansa da fırsatların zamanında ve yerinde değerlendirilemeyişi sebebiyle; geçen 30 yıllık süreç içerisinde bu potansiyel hak ettiği seviyeye maalesef taşınamadı.

Özellikle ülkeler arasındaki ekonomik iş birliği ve dış ticaret seviyesi beklentilerin oldukça gerisinde kaldı.

1992 yılında başlayan Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveler sürecinde, kurumsallaşma adına önemli bir adım 2009 yılında atıldı.

Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı sayın Nursultan Nazarbayev’in teklifi, ilgili ülkelerin de kararıyla, Türk Konseyi yani Türk Keneşi 2010 yılında hayata geçti.

Özbekistan’ın daimi üyeliği ve Macaristan’ın gözlemci üyeliği ile de Türk Konseyi kapsamını genişletmiş oldu.

Türk Akademisi ve diğer ortak kuruluşlar olan; TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Kültür ve Miras Vakfı yapısal kazanımlar olarak faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Gelinen aşamada, gerek bölgesel gerekse küresel güç mücadelesindeki yönelim, Covid-19 salgınının gün yüzüne çıkardığı yeni tedarik zincirleri ve Azerbaycan’ın haklı mücadelesiyle Karabağ’da elde ettiği tarihi zafer; Türk Dünyası’nın önüne yeni ufuklar ve iş birliği imkânları çıkardı.

Ancak bu ufuklara ulaşabilmek, bu iş birliği imkânlarını hayata geçirebilmek için Türkiye’nin dönemsel gelişmelerden arındırılmış, etkin ve uzun vadeli bir Türk Dünyası politikasına ihtiyacı var.

30. Bağımsızlık yıl dönümlerinde Türk Dünyası iş birliğinin gerçekçi ve somut projelerle yürütülebilmesi için, 9 temel ilke ve hedefin hayata geçirilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanıyor ve iktidarı bu ilke ve hedefler doğrultusunda gerekli adımları atmaya çağırıyorum.

Bir:

Türk Dünyası’nın iş birliğinde; “mevcut kazanımların korunması”, “egemen eşitlik” ve “karşılıklı anlayış” ilkeleri ilişkilerin yürütülmesinde vazgeçilmez bir öneme sahip olmalıdır.

Türk Dünyası’nda bütünleşme sürecinin ilerletilmesi diğer uluslararası organizasyonların bir alternatifi olarak değil, bağımsız bir medeniyet ve ekonomik yükseliş projesi olarak tasarlanmalıdır.

“Dilde, Fikirde, İşte birlik” anlayışıyla, üye ülkelerin ortak ve karşılıklı çıkarları esas alınarak

her alanda ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenmelidir.

İki:

Türk Dünyası’nın ekonomik potansiyelini harekete geçirebilmek ve etkili bir güzergâh hâline gelebilmesi için Trans-Hazar Koridoru’nun işlerlik kazanması büyük önem taşımaktadır.

Bu doğrultuda öncelikle söz konusu koridorun tüm ülkeler açısından bütünleştirici ve katkı sağlayıcı olabilmesi sağlanmalıdır.

Bu hedefe uygun olarak nakliye ve gümrük konuları başta olmak üzere sahada yaşanan problemler bir an önce giderilmeli ve gerekli kararlar alınmalıdır.

Üç:

Türkiye’nin dış politikadaki hataları, Türk Dünyası ilişkilerinden uzak tutulmalı ve bu ülkelerin hassasiyetlerini zedelemesine asla izin verilmemelidir.

Bu doğrultuda üye ülkelerle olan projelerin etkinliği ve ülke içerisindeki kurum ve kuruluşların koordinasyonu açısından ivedilikle bir “Türk Dünyası Bakanlığı” kurulmalıdır.

Böylelikle dağınık hâldeki tüm işler ve paydaşlar tek çatı altında uyumlaştırılmalıdır.

Dört:

“Türk Dünyası 2040 Vizyonu” çerçevesinde, “Türk Devletleri İşbirliği Örgütü” yaklaşımı resmiyet kazanmalıdır. Buna bağlı olarak Türk Konseyi’nin genişleme stratejisi Türk dili ve ortaklığı üzerinde şekillenmelidir.

Buna uygun olarak ilk aşamada Türkmenistan’ın yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Konseyi’ne dâhil edilmesi girişimi başlatılmalıdır. Ve yine Avrasya bölgesinde dil akrabalığına sahip olduğumuz diğer devletlerle ilişkilerimiz Türk Konseyi çerçevesinde yeni bir evreye taşınmalıdır.

Genişleme eğilimi sürecinde iş dünyasının da potansiyelini harekete geçirebilecek ve karlılık, verimlilik temelinde faaliyet gösterecek “Türk Ekonomik İşbirliği ve Yatırım Fonu” oluşturulmalıdır.

Beş:

Salgınla mücadele sürecindeki tecrübeler, ülkelerin sağlık alanında iş birliği yaparak olası krizlere hazırlıklı olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu konudaki öncü ülkelerin Ar-Ge çalışmalarına ayırdığı bütçeler her sene artarken Türk Dünyası söz konusu alanda da potansiyel imkânlarını bir araya getirmelidir.

Tarihsel birikimi, bilimsel altyapısı ve insan kaynağı ile Türk Dünyası’nın bu hedefe ilerlemesi mümkün gözükmektedir. Türk Konseyi ile ilişkili kurumlardan biri olarak “Doğal Afet ve Salgın Hastalıklarla Ortak Mücadele Merkezi” ile “Biyoteknoloji ve İnovasyon Merkezi” kurulması düşünülmelidir.

Bununla birlikte, ekoloji ve çevre sorunları göz ardı edilmeyerek başta su kaynakları olmak üzere diğer tüm kaynakların ortak ve yerinde kullanımı meselesi de masaya yatırılmalıdır.

Altı:

Bu kapsamda birbirini tamamlayacak şekilde Türk Dünyası Dil Kurultayı, Türk Dünyası Bilim ve Teknoloji Kurultayı ve Türk Dünyası İktisat Kongresi’nin en uygun ve en kısa zamanda düzenlenmesinin ilişkilere her alanda ivme kazandıracağını düşünüyoruz.

Yedi:

Siyasi ve ekonomik ilişkilerin yanı sıra eğitim ve kültür alanında değişen koşullara uygun ve yeni nesilleri gözeten inşa edici projeler deveye konulmalıdır.

Eğitim ve öğretimde müfredat uyumunu nihai hedef alarak ve pilot uygulamaların ötesine geçilerek Türk Akademisi ve üye ülkelerin Millî Eğitim Bakanlıkları’nın iş birliği ile ortak Tarih, ortak Coğrafya dersleri tüm okullara uyarlanmalıdır.

Türkiye’nin 90’lı yıllarda başlattığı Büyük Öğrenci Projesi’nde olduğu gibi kapsamlı değişim programları uygulamaya konulmalı ve Türkiye’nin mevcut kontenjanları iki katına çıkarılmalıdır. Gerekli tüm hazırlıklar ilgili ülkelerle ve onların hassasiyetleri gözetilerek eş güdüm içerisinde gerçekleştirilmelidir.

Sekiz:

Son dönemde yeniden gündeme gelen “Dil ve Alfabe Birliği” konusundaki çalışmalar bilimsel zeminde devam ettirilmeli ve Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı yol haritasına uygun şekilde geleceğe taşınmalıdır.

Buna göre halkların birbirini daha yakından tanıması için ülkeler arasındaki turizm hareketliliği artırılmalı, medya ve iletişim alanında ortaklaşma desteklenmeli ve ortak bir televizyon ivedilikle kurulmalıdır.

Ayrıca her gelir düzeyine uygun ortak tur paketleri hazırlanmalı ve seyahat maliyetinin azaltılması için havayolu şirketleri öncülük etmelidir. Ortak bir sosyal medya platformu geliştirilmelidir.

Dokuz:

Türk Dünyası iş birliği, sadece üye ülkeler arasında değil, çok daha geniş bir coğrafyada barış ve huzurun tesisini sağlayan etkili bir mekanizma niteliği taşımalıdır. Buna dayalı olarak başta Doğu Türkistan ve Kırım olmak üzere Türk Dünyası coğrafyasında yaşanan insan hakları ihlalleri konusunda diplomatik adımlar atılmalı ve etkili çalışmalar yapılmalıdır.

Mevcut iktidar önerilerimizi görmezden gelse de; İYİ Parti iktidarında bu ilke ve hedefleri hayata geçirecek adımları süratle atacağız.

Çünkü İYİ Parti olarak bizler; paydaş ülkelerin birbiriyle yakın iş birliğinde olduğu, güçlü bir Türk Dünyası’nın hem ülkemizin hem de kardeş ülkelerimizin kalkınmasında kritik öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.

Güçlü Türk Dünyası’nın, güçlü Türkiye demek olduğuna inanıyoruz.

Bu 9 ilke ve hedef doğrultusunda atılacak adımların, bu yolda önemli kilometre taşları olacağını biliyoruz.

Sözlerime son verirken bu vesileyle tüm Türk Dünyası’nın, 3 Mayıs Türkçülük Günü’nü kutluyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum.

Yüce Allah, Türk’ü korusun ve yüceltsin!" 

Editör: TE Bilişim