Sözcü yazarı Uğur Dündar , “Salgınla mücadelede tarihin en büyük maskelemesi yapıldı!..” başlığıyla kaleme aldığı yazısında önemli bilgiler paylaştı.

Dündar’ın yazısı şu şekilde:

Sevgili okurlarım,

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, “Bakanlığın açıkladığı tablo, günlük koronavirüs vakalarını tam olarak yansıtmıyor” iddialarını cevaplarken “Biz testleri pozitif çıkan ama semptom göstermeyen kişileri değil, hastaları açıklıyoruz” dedi ve böylece vaka sayısını maskelediklerini kabul etmiş oldu!..

Bakan büyük eleştiri alan bu sözleriyle, İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı Dr. Aytun Çıray'ın, yaklaşık 6 ay önce, 18 Mart günü bu köşede yayımlanan söyleşimizdeki iddialarını, -çok gecikerek de olsa- doğruladı.

Zira Dr. Çıray, ülkemizde ilk resmi vakanın açıklandığı 11 Mart tarihinden çok önce, henüz 31 Ocak'ta bir açıklama yapmış ve “Alınan tedbirler yetersiz” demişti.

Ben de kendisine “Bu tespiti nasıl ve hangi verilere dayanarak yaptığını” sormuştum.

İşte o tarihi söyleşiden çarpıcı bölümler:

AYTUN ÇIRAY (A.Ç): Öncelikle uzmanlık alanımın dahiliye olduğunu belirtmeliyim. Bu nedenle burada iki şapkamla konuşacağım. Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı olarak kriz yönetimini yorumlayacağım. Ancak “Koronavirüs” diye bilinen “Covid-19” hakkında söyleyeceklerim, genel tıp bilgimle birlikte, İntaniye ve Mikrobiyoloji uzmanlarından sürekli aldığım raporlardan edindiğim bilgilerle olacak.

UĞUR DÜNDAR (U.D): Evet. Başta sorduğum soruya dönelim; “Alınan tedbirler yetersiz” derken neyi işaret etmek istediniz? Zira Sağlık Bakanı'nı krizin yönetiminde başarılı bulanlar var.

(A.Ç): Nesi başarılıymış? Her konuda geciktiler, gecikiyorlar. Sağlık Bakanlığı öncelikle salgının küresel boyutunu değerlendiremedi. AKP iktidarının hep yapa geldiği gibi, pandemiyi (küresel salgın) bir halkla ilişkiler aracı olarak gördüler. Tarihin en büyük maskelemesi yapıldı. Örneğin; İran'ın saklamasına rağmen ocak ayında bu ülkede “Koronavirüs” vakaları olduğu duyuldu, bizimkiler sınırı kapatmak için 23 Şubat'a kadar beklediler. Irak ve Ermenistan bizden önce sınırlarını kapattılar. Başta İtalya olmak üzere virüs, Avrupa'da yayıldığında Sayın Bakan hâlâ uçak seferlerinin durdurulmasını talep etmedi. “Covid-19” pandemisi var ama bizde hiç yok! Mümkün müydü? Bu bioistatistik bilimine aykırıydı. Bunun üzerine, “Bu bir pandemi. O halde Türkiye'de de hasta var” dedim. Bu açıklamam üzerine geç saatte Sayın Bakan, “Türkiye'de bir ‘Koronavirüs' vakası var” diye açıklama yaptı. Sadece teşhiste değil tedbirlerde de hep geriden geldiler.

★★★

(U.D): Müsteşarlık yaptığınız için bilirsiniz, bu konularda Sağlık Bakanlığı'nın yetkileri neler?

(A.Ç): Kuruluş kanunu der ki; “İlgili kurum ve kuruluşların insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörler ve sosyal belirleyicilerle ilgili uygulamalarına ve düzenlemelerine yön verir, bunu teminen gerekli bildirimleri yapar, görüş bildirir ve müeyyide uygular…” Yani bugün patron Sağlık Bakanlığı'dır. Politikaları o belirler.

(U.D): Sağlık Bakanı'nın açıklamalarına güveniyor musunuz?

(A.Ç): Hayır. Milleti kandırıyor!.. Baştan beri vaka sayılarını doğru vermediğinden itibar etmiyorum. Nitekim “Hasta sayısı 6 kişi ve hepsi aynı aileden” dediğinde de doğru bilgi vermiyordu. Çünkü o, bu açıklamayı yaparken tanı almış bir arkadaşım hastanede yatıyor ve “Benden söz edilmiyor, kaçıncıyım acaba?” diyordu. Nedenini söyleyeyim mi? Vaka sayısını düşük göstermek için. Halbuki hasta ihraç ediyoruz. Bu insan canının bile kendi siyasal çıkarları için hiçe sayılabileceğinin açık göstergesi. Değer mi? Hipokrat yeminine aykırı bu! Üstelik bunlar duyuldukça hükümet güvenini yitirir bu iyi bir şey değildir.

(…) Çünkü son günlere kadar hiçbir şey yapmadıkları gibi kaderci davrandılar. Bir şey olmaz yaklaşımıyla zaman kaybettiler. Bildikleri tek şeyi yaptılar: Algı yönetimi!..

★★★

(U.D): Bunlar eleştirileriniz. Peki önerileriniz nedir?

(A.Ç): …Suriye sorunu ile birlikte değerlendirildiğinde bu salgın bir Milli Güvenlik sorunudur. Buna uygun bir bakanlıklar arası koordinasyon gerekir. Devletin sahiplerine önerim; tedbirleri bütünsel olarak anında almalarıdır. Derhal 14-21 gün her yer tatil edilsin. Bütün basın yayın organları ellerinde, oralara şaklabanları değil ciddi bilim insanlarını çıkararak, bu zorunlu tatilde herkesin hayati ihtiyaçlar dışında evden çıkmamaları ve nasıl bir korunma sağlamaları gerektiği anlatılsın. Tüm illerde tahlil ve tarama imkanları sağlansın. Güvenlik güçleri bu mücadele için yeniden organize edilsin. Şeffaflık çok önemli. Gizlenenler gizlenemez şeyler ve ortaya çıktıkça güven kaybına neden olur. Bu şimdi, bu iktidar için bile isteyeceğimiz bir şey değil.

★★★

(U.D): Ya vatandaşlarımız için ne söylemek istersiniz?

(A.Ç): … Sağlık Bakanlığı'nın önerdiği ve web sayfasında yer verdiği 14 kural mutlaka uygulanmalı. En az 1 metre olan sosyal, fiziki mesafeyi arttırarak, maske takarak, salgının yayılma ağından bir zinciri koparacaklarını unutmasınlar. Alacağımız her tedbir, uyacağımız her kural, sağlıkla normal hayata dönüşümüzü kolaylaştıracaktır…”

★★★

Özetleyerek alıntıladığım Dr. Çıray'ın önerileri dikkate alınmış ve eksiksiz uygulanmış olsaydı, bugün virüsle mücadelede çok önemli mesafeler kazanılmış, hızla yayılması önlenmiş ve hepsinden önemlisi, bu kadar canımızı kaybetmemiş olacaktık.

Dr. Çıray'a bu tarihi röportaj için bir kez daha teşekkür ediyor ve salgının başından beri şeffaflık konusundaki kuşkuları gideremeyen Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca'ya “Hakikatin topallayarak da olsa, hedefine mutlaka ulaştığını” hatırlatıyorum.

Editör: TE Bilişim