AKP 28 ŞUBAT’IN ÜRÜNÜ OLAN KURULUŞU KARANLIK, KURDURULMUŞ PARTİDİR

AKP 28 ŞUBAT’IN ÜRÜNÜ OLAN  KURULUŞU KARANLIK, KURDURULMUŞ PARTİDİR
BBP lideri Şehit Muhsin Yazıcıoğlu 2001 – 2009 yılları arasında yapmış olduğu bir çok konuşmada “AKP 28 Şubat’ın ürünüdür.

Ülkücü Camianın en önemli isimlerinden Ülkücü Hareketin tarihini yazan, şehit Muhsin Yazıcıoğlu’na en yakın isimlerden Hakkı Öznur 2001 yılında kurulan AKP’nin kuruluş sürecini ele alan tarihi bir yazı kaleme almış AKP ile ilgili bilinmeyen çok konuyu yazmış ve çarpıcı analizlerde bulunmuştur.

Öznur yazısında AKP’nin kuruluşunun kirli ve karanlık olduğunu, AKP’nin arkasında dünya Finans kapital çevrelerinin ve Neoconların bulunduğunu söylüyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun AKP ve Erdoğan ile ilgili söylediği tarihi sözleri de yazısında yazmıştır.

Yazısında. Erdoğan’ın küresel projelere boyun eğdiğini Muhsin Yazıcıoğlu’nun ise dik durduğunu ,teslim olmadığını söylemiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun Erdoğan için BOP taşeronu dediğini söyleyen Hakkı Öznur “BOP, BİP, BAP gibi küresel emperyalist projelere karşı çıkan Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı Erdoğan asla Cumhurbaşkanı seçilemezdi demiştir.

BBP lideri Şehit Muhsin Yazıcıoğlu 2001 – 2009 yılları arasında yapmış olduğu bir çok konuşmada “AKP 28 Şubat’ın ürünüdür. AKP küresel bir projedir. AKP Amerika, İngiltere ve İsrail’in desteğiyle iş başına gelen atlantikçi bir partidir. Kuruluşu kirli ve karanlık olan AKP’nin her safhasında Neoconlar, CIA istasyon şefleri, TÜSİAD patronları, medya patronları yer almış açık destek vermişlerdir. Yurtdışından AKP’ye bavullarla paralar gelmiştir” demiştir.

Hakkı Öznur’un Türk siyasi hayatı açısından çok önemli olan yazısının tam metni:

AKP KÜRESEL, EMPERYALİST GÜÇLERİN PROJESİDİR

ANAP, 12 Eylül’ün, AKP ise 28 Şubat’ın ürünüdür. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun ifadesiyle “AKP 28 Şubatın ürünüdür küresel para oligarşinin kurdurduğu, dışa bağımlı küresel bir şirkettir”

Muhsin Yazıcıoğlu 2005 yılında yapmış olduğu bir konuşmada “Amerika’nın, AB’nin, Davosçular’ın yahudi lobilerinin, kapitalist enternasyonalin dediklerini yapanlar millete hizmet edemez.

Muhsin Yazıcıoğlu 2001-2009 yılları arasında parti kurullarıyla yaptığı bir çok istişare toplantılarında ve meydanlarda AKP’nin küresel finans kapitalin desteğiyle kurulduğunu yurtdışından çantalar dolusu AKP ye paralar geldiğini ve iktidara getirildiğini açıkça söylemiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, AKP ve Erdoğan ile ilgili çok önemli bilgilere sahipti. AKP’yi kuranları, çok iyi tanıyordu. Çünkü AKP’nin kuruluşunu, ortaya çıkartılışını çok iyi biliyor ve AKP için “küresel proje” diyor ve öyle görüyordu.

Muhsin Başkan, AKP ile iç ve dış politikada çok farklı düşünüyordu. AKP’nin, ABD’nin yeni Orta Doğu planları için tasarlanıp kurdurulduğunu düşünüyordu. Bunu açıkça her yerde ifade etmiştir. Muhsin Başkan öngörülerinde, tespitlerinde hep haklı çıktı.

Muhsin Yazıcıoğlu AKP’nin küresel bir organizasyon sonucu doğduğunu, kuruluşunun çok karanlık olduğunu, AKP’nin arkasında uluslararası güçler olduğunu, dünya kapitalizminin (Davosçuların – Bilderbergçilerin) ve onlarla bağlantılı TÜSİAD çevresinin, tekelci medyanın, AKP’nin kurulmasına ve kurulduktan sonra da büyük destek verdiğini onlarca kez konuşmalarında açıkça ifade etmiştir. Muhsin Başkan terör devleti İsrail ile bağlantılı Neoconların ve küresel baronların AKP projesine büyük yatırım yaptıklarını net bir şekilde söylemiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu’na göre AKP’nin arkasında Atlantik ötesi, uluslararası finans merkezleri, küresel lobiler ve onların yerli işbirlikçileri vardı.

AKP’nin ortaya çıkarıldığı siyasi süreci çok iyi bilmek lazım. AKP yokken, BBP vardı. AKP kurulmadan önce BBP ülke gündeminden düşmüyor ve gündemi belirliyordu. 28 Şubat sürecindeki ilkeli siyasetini, dik duruşunu, Bülent Ecevit’in Başbakanlığındaki 57. hükümet olan ANASOL – M hükümeti döneminde de devam ettirdi. BBP’nin ilkeli siyaseti, milli duruşu takdir topluyordu. İç ve dış siyasetle ilgili çözüm önerileri toplumun birçok kesimlerince beğeniliyorken o süreçte BBP ‘ye katılmalar artıyordu. Toplumda BBP’ye büyük bir yöneliş vardı. Partimizin büyümesi ve yükselişe geçmesi herkesin dikkatini çekiyordu. Genel merkez ziyaretçi akınına uğruyordu.

MUHSİN BAŞKAN TEKLİFİ REDDETTİ VE ONLARA KAPIYI GÖSTERDİ

Bu dönemde bir heyet parti genel merkezimizi ziyaret ederek şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ile bir görüşme yapmıştır. Liderimiz gelen her ziyaretçisiyle, misafiriyle, ilgilenir, onları dinler ve görüşürdü. Muhsin Yazıcıoğlu açık ve şeffaf bir insandı. Liderimiz ile görüşmeye gelen heyettekiler görüşmede önce genel bir siyasi panorama çizmişler, sonra şehit liderimize “Toplumda size karşı büyük bir saygı ve sevgi var. Hakkınızda şaibe yok. Lekesiz, tertemiz bir siyasetçisiniz. Kamuoyu sizi dürüst ve güvenilir bir lider olarak görüyor. Eğer bizimle hareket ederseniz sizi başbakanlığa taşırız. Yazılı ve görsel medya sizin emrinizde olacak, finans sıkıntınız olmayacak” demişlerdir. Bu görüşmenin şahidi olan dava arkadaşlarımız var.

Siyaseti yeniden tasarlamak isteyen bürokratik oligarşi ve tekelci sermaye ile bağlantılı bu çevrelerin heyeti, üstü kapalı bir şekilde genel anlamda şu gayri – milli taleplerde bulunmuşlar:

1. ABD, AB çizgisinden çıkmayacaksınız dış politikada liberal bir siyaset izleyeceksiniz.

2. İsrail ile iyi ilişkiler içerisinde olacaksınız, anti – Siyonist politika yapmayacaksınız ve İsrail karşıtı politikalar izlemeyeceksiniz.

3. Ortadoğu’da ABD ve İsrail politikalarına destek vereceksiniz.

4. IMF politikalarına uyacaksınız, merkez sağ çizgide olacaksınız.

5. Milli bir siyaset anlayışını terk edeceksiniz. Yeni küresel dünya düzenine paralel politikalar izleyeceksiniz.

6. Bölgede haritalar yeniden çizilebilir. Rejim değişiklikleri olabilir. Küresel dünya düzenine uyumlu bir dış politika izlenmelidir.

7- Irak’a karşı bir askeri hareket gündemde. ABD ve koalisyon güçlerinin planladığı bu askeri harekata Irakın işgaline destek vereceksiniz

Küreselleşmeye uygun, yeni dünya düzeni peşinde koşan güçlerle irtibatlı olan çıkar çevreleri, şehit liderimiz Muhsin Başkan’dan BOP ve BİP gibi emperyalist projelere destek vermesini istiyorlardı. Ama yiğit adam, Muhsin Başkan BOP ve BİP gibi küresel emperyalist projelere en sert ve net tavrı koyan, karşı çıkan, büyük Türkiye, lider Türkiye sevdası olan milli bir lider ve devlet adamıydı.

YAZICIOĞLU : KÜRESEL GÜÇLERİN SENARYOLARINA ALET OLMAYIZ, PROJELERİNDE ASLA YER ALMAYIZ

Şehit liderimiz gelen bu heyeti misafir oldukları için sabırla dinlemiş ama daha sonra iç ve dış politikadaki görüşlerini net bir şekilde ifade etmiş, anladıkları lisandan konuşmuş ve onlara tarihi öneme sahip şu sözleri söylemiştir:

“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu. Ben kimseye boyun eğmem, iç odak dış odak tanımam. Ülkemize yönelik küresel siyaset mühendisliği yapılıyor. Küresel iradeye boyun eğmem. Milli iradenin dışında ve üstünde hiçbir vesayeti, gücü, odağı kabul etmem. Siyasi yaşamım boyunca demokrasi dışı arayışlara hep karşı oldum ve karşı olmaya da devam edeceğim.

28 Şubat sürecinde nasıl askeri ve bürokratik vesayete demokrasi adına, millet adına karşı çıktımsa bu gün de küresel güçlerin işbirlikçileri ile sivil siyasete müdahalesini doğru bulmuyorum. Anti – demokratik buluyorum. Ben sadece milletimden güç alırım, vesayetçilerden, kirli yol ve yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalışan iç ve dış mihraklardan değil.

ABD, Batı icazetli, İsrail ile bağlantılı, ilişkili her türlü gayri – milli girişimin yanında ve içinde asla olmayız. Kökten karşısında oluruz ve sonuna kadar mücadele ederiz. Biz BBP olarak her türlü askeri, bürokratik vesayete karşıyız.

ABD’nin AB’nin ülkemizin iç işlerine karışmasına ve siyaseti dizayn etme çalışmalarına bir Türk milliyetçisi olarak şiddetle karşıyım. Küresel odaklara bağlı ve onlarla ilişkili bağımlı, uydu siyaset bizim tasvip ettiğimiz bir siyaset anlayışı değildir. Biz, güç odaklarıyla değil, milletimizle siyaset yaparız ve ancak büyük Türk milletine hizmet ederiz.

BBP gücünü küresel merkezlerden değil yüce milletimizden almaktadır. BBP bir ahlak ve ilke hareketidir. BBP kimseye boyun eğmez, Oligarşik güçlerin ve küresel sermayenin emrine girmez.

Biz BBP olarak bağımsız bir siyaseti, millete dayanan bir siyaseti ilkemiz edindik. Hiçbir odak bizim siyasetimize ve duruşumuza müdahale edemez. Bu milli ve yerli çizgimizden ve milli duruşumuzdan asla taviz vermeyiz. Ben ve dava arkadaşlarım dik duruşumuzu, milli iradeden yana olan demokratik tavrımızı her koşulda gösterdik. Göstermeye her zaman devam edeceğiz.

Bizim için iktidar vizesi değil, Allah’ın rızası önemlidir. Milletin değer ve inançlarıyla çatışan, ötekileştirici, kutuplaştırıcı, çatıştırıcı söylemlerin ve gayri – milli siyaset anlayışlarının bu ülkede milletimizden teveccüh ve destek bulması asla mümkün değildir.

BBP olarak, ABD’nin emperyalist politikalarına karşı çıkmaya devam edeceğiz. Müslüman katili, Filistin’i işgal eden terör devleti Siyonist İsrail ile her türlü askeri ekonomik siyasi ilişkilerin sona erdirilmesinden yanayız. Bize göre bölücü teröre ABD, AB gibi terör devleti İsrail de destek vermektedir. Ortadoğu’da İngiliz – Yahudi oyunu devam ediyor.

ABD ikinci körfez savaşı planları yapıyor. Irak’ı bahane ederek Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesini, değişmesini istiyor. Karanlık güç olan Çekiç Güç eliyle Irak’ın kuzeyinde Barzani – Talabani ikilisine yeni bölge tahsis ettiler.

ABD, uydusu KDP/KYB ile Irak’ın kuzeyinde ikinci İsrail’i kurmak istiyor. Biz BBP olarak terör devleti İsrail’in güvenliği için Ortadoğu’yu savaş alanına çevirmek isteyen Washington ve Londra’nın emperyalist projelerine kökten karşıyız.

Türkiye Amerika’nın, AB’nin sömürgesi değildir. Ben ve dava arkadaşlarım küresel emperyalist projelere alet olmayız, taşeron olmayız. ABD, AB ve İsrail işbirlikçisi asla olmayız”.

ERDOĞAN GÜL İKİLİSİ BERABER OLMAYI TEKLİF ETTİLER MUHSİN BAŞKAN İSE ONLARI REDDETTİ

2000 yılında Fazilet Partisi’nden ayrılıp yeni oluşum çalışmaları yapan Erdoğan ekibinin, ABD ve Batı ile temasları vardı. ABD ve Batı ile bağlantılı iş çevreleri ve liberaller, Erdoğan ve Gül ikilisine büyük destek veriyorlardı.

Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yakından takip eden küresel güçler, çeşitli kirli yol ve yöntemlerle Türk siyaseti hayatına kendi çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışıyorlardı.

Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 28 Şubat’ın öncesi ve sonrasında ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ni yapmış Morton Abramowitz, ABD konsolosları ile ajan diplomatlarla görüşüyordu. Erbakan Hoca’nın altını oymaya çalışıyordu.

“Kravatlı ve çağdaş görünümlü Erdoğan’ı, Erbakan’a tercih ederim”. Bu sözler Erdoğan ve ekibinin AKP’nin öncesinden ve sonrasında görüştükleri Morton Abramowitz’e aittir.

AKP’yi kuran kadro ise içinden çıktıkları Milli Görüş geleneği tarafından “Yahudi Yenilikçi Hareketi” olarak suçlanmış, arkalarında dış odaklar olduğu vurgulanmıştır.

AKP kuruluş çalışmaları devam ederken kendisini birkaç kez ziyarete gelen, daha sonra AKP kurucuları olan ve AKP’de siyaset yapacak olan bazı isimlerin ısrarla, ‘birlikte olalım, hareket edelim’ davetlerine Muhsin Yazıcıoğlu açıkça şu cevabı vermiştir:

“Yeni parti kurmaya gerek yok. Demokrat, sivil, katılımcı ve ötekileştirici olmayan sisteme muhalif olan BBP, Türkiye’nin teminatıdır. Bu ülkenin değerlerine bağlı herkesin siyaset yapacağı kendini bulacağı parti BBP’dir. BBP ilkeleriyle, duruşuyla, programıyla milletin büyük kesiminde sevilen, sayılan bir harekettir.

Ben ve arkadaşlarım başkalarının yazdığı senaryolarda, oluşumlarda yer almayız. Biz, milli ve yerli bir hareketiz. Arkasında Amerika’daki Neoconların, küresel finans çevrelerinin olduğu ve onların dizayn ettiği siyasi yapılanmaları, arayışları doğru bulmayız. Dışarıdan talimatlı ve onların talimatlarıyla hareket edecek bir siyaset tarzı gayrimillidir.

ABD ve Batı’nın Türk siyasetini dizayn etme çalışmalarına alet olmayın. ABD ve Batı projelerinin içinde yer almayın. Küresel emperyalizmin bekçiliğine soyunmayın. Bakın, ABD ve Batılı çevreler ile görüşmeler yapılmış ki, onlara söz verilmiş ki bu küresel emperyalist güçler, yeni parti çalışmalarına destek veriyor.

Şunu açıkça ifade etmek zorundayım. İç ve dış mihrakların istediği ve desteklediği icazetli ve dışa bağımlı parti kurma çalışmalarının bu ülkeye ve millete faydası yoktur. Bundan vazgeçin. Küresel oyuna gelmeyin. Kimlerden icazet alındığına kimlerle nasıl bir yola çıktığınıza dikkat edin.”

YAZICIOĞLU: ERDOĞAN – GÜL İKİLİSİ KÜRESEL PROJEYİ KABUL ETTİ, BEN ETMEDİM, BOYUN EĞMEDİM

28 Şubat süreci ve sonrasında, Başkanlık Divanında, MYK’da görev yapan arkadaşlarımız, İl Başkanlığı görevi yapmış olanlar, parti kurucusu olan arkadaşlarımız, yine Avrupa’daki teşkilatlarımızda yöneticilik yapan birçok dava arkadaşımız şehit liderimizin kendisine edilen teklifleri ve AKP’nin kuruluş süreci ilgili söylediklerinin, konuşmalarının şahididirler. Birçok arkadaşımız Muhsin Başkanın ağzından bazı toplantılarda, özel sohbetlerde bizzat dinlemişlerdir. Sözlerini gayet iyi hatırlarlar. Bazen bu konular gündeme geldiğinde arkadaşlarımız “Muhsin Başkan şunları söylemiştir” diyerek anlatmaktadırlar.

Muhsin Başkan bir kaç kez MYK toplantısında ve başka toplantılarda, sohbetlerimizde hatırladığım kadarı ile şu sözleri söylemişti:

“Evet bana da çeşitli teklifler geldi. ‘Sana başbakanlığa giden yolu açarız’ dediler. Ancak ‘bizimle hareket edersen bizimle işbirliği yaparsan’ dediler. Ben inançlarımıza, ilkelerimize bizi biz yapan yüce değerlerimize ihanet olan küresel güçlerin teklifini nasıl kabul edebilirdim? AKP’yi kuranlar etti, ben etmedim, dış mihraklara ve onların işbirlikçilerine boyun eğmedim. Küresel iradeye boyun eğmem, milli irade dışında irade de tanımam. Ben siyasi yaşamım boyunca kolay yolu hiç seçmedim. Zoru, çileli ama onurlu ve ilkeli bir yolu seçtim. İnançlarımızdan, ilkelerimizden, davamızdan taviz vermedim. Önemli olan zoru başarmaktır.

Makam, mevki, ikbal, koltuk için yola çıkmadım. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine, uluslararası güç odaklarına sırtını dayayarak, onların maşası olarak başbakan olacaksam Allah böyle bir başbakanlığı bana, iktidarı bizlere nasip etmesin. Biz Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle, kimseye diyet borcumuz olmadan, iktidara gelmek ve sadece yüce milletimize, ülkemize, devletimize hizmet etmek istiyoruz.

Bizim küresel güçlerle ilişkili olan çevrelerden farkımız inancımızdır, ahlakımızdır, duruşumuzdur. Allah duruşumuzu bozdurmasın, bizi hak yoldan ayırmasın” demiştir. Daha çok şey söyledi. Birçok dava arkadaşlarımızın rahmetli Muhsin Başkan’dan dinledikleri, akıllarından kalan çok tarihi sözleri, ifadeleri mutlaka vardır.”

Hatta bir toplantıda konuşması esnasında “Güç odaklarının emrinde olan, onların dediklerini yapan onlardan talimat alan bir başbakan olmamı, onların kirli emellerine hizmet eden bir iktidar olmayı kabul eder misiniz? İçinize sindirebilir misiniz? İnancımıza, ilkelerimize, davamıza, misyonumuza aykırı böyle zilleti kabul eder misiniz? diye cümlelerini bitirirken salon “hayır” diyerek inlemişti. Muhsin Başkan yine tarihi önem sahip konuşmalarından birini yapmıştı.

YAZICIOĞLU :ABD’NİN, İSRAİL’İN, KÜRESEL MAFYANIN ADAMI OLMAYI KABUL ETSEYDİM ÇOKTAN BAŞBAKANDIM

Muhsin Başkanımızın yine seçim meydanlarında, salon toplantılarında vb. etkinliklerde bu konuyla ilgili söyledikleri yazılı ve görsel medyada vardır. Videoları sosyal medyada yer almaktadır.

Muhsin Yazıcıoğlu şehadetinden önce seçim meydanlarında küresel projelere, nasıl alet olmadığını, dik durduğunu, boyun eğmediğini anlatmıştır. Sosyal medyada yayınlanmakta olan Afyon- Emirdağ konuşmasında tarihi öneme sahip şu sözleri söylemiştir:

“Eğer, Amerika’nın İsrail lobilerinin, AB fonlarının, küresel mafyanın, Türkiye’yi sömüren sermayenin, çetelerin adamı olmayı kabul etseydim başbakan yardımcısı olurdum, başbakan da olurdum, başka şeyler de olurdum. Ama ben sizinle yürümek istediğim için tenezzül bile etmedim, etmem de. Dış güçlerin dediklerini kabul etseydim, onların projelerinde yer alsaydım, başbakan da olurdum, iktidara da gelirdik. Ben milletin adamıyım iktidara geleceksem milletimin desteğiyle gelirim dış güçlerin, karanlık mihrakların desteğiyle değil.”

AKP’NİN KURULUŞU KARANLIK VE SORU İŞARETLERİYLE DOLU

Fazilet Partisi’nden ayrılıp yeni oluşum çalışmaları yapan Erdoğan ekibinin ABD ve Batı ile temasları vardı. ABD ve Batı ile bağlantılı iş çevreleri ve liberaller Erdoğan ve Gül ikilisine büyük destek veriyorlardı. Bu siyasi sürecin özellikle 1998 – 2002 sürecinin çok iyi bilinmesi lazım.

Bu süreçte, Fazilet Partisi’nde de gelenekçi – yenilikçi kavgası yaşanıyordu. 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan FP 1. Kongresi'nde gelenekçi ve yenilikçi kanatlar arasındaki çekişme su üstüne çıkmıştı.

Erdoğan’ın desteklediği, yenilikçi kanadın adayı Abdullah Gül çok ciddi oy almasına rağmen seçimi Recai Kutan karşısında kaybetmişti. Abdullah Gül 112 oyla Genel Başkanlık seçimini kaybetmişti. F.P deki Kongre sonrası Abdullah Gül ekibiyle beraber partiden koptular. Pınarhisar Cezaevi’nden çıkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da aralarına katılması ile Yenilikçiler hemen yeni bir parti çalışmalarına başlamışlardı.

Pınarhisar Cezaevi’nden çıkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da aralarına katılması ile Yenilikçiler hemen yeni bir parti çalışmalarına başlamışlardı. Erdoğan – Gül ikilisi çok önceden planladıkları alt yapısını hazırladıkları parti kurma çalışmalarını büyük bir hızla devam ettiriyorlardı. Erdoğan kısa cezaevi yaşamında zaten iç ve dış çevrelerle yeni siyasi çalışmalarının planını yapıyordu. Cezaevi günlerinde çok ziyaretçisi vardı. Erdoğan ve ekibi siyasi süreci yakından takip ediyorlardı. Erdoğan ve arkasında onu ileriki süreçte liderliğe hazırlayan güçler Erdoğan’a mazlum ve mağdur rolünü iyi oynattılar.

Refah Partisi ve ardından Fazilet partisinin Anayasa Mahkemesince kapatılması 28 Şubat sürecindeki anti demokratik baskılar ve dayatmalarda Erdoğan’ın karizmasının yükselmesine onu bir umut olarak gören kitlelerin oluşmasına zemin hazırlıyordu.

Fazilet Partisi’nin anayasa mahkemesi tarafından kapatılması ardından bağımsız kalan milletvekilleri yeni parti kurma çalışmalarına başlayınca Mili Görüş çizgisinde daha önce yaşanmayanlar yaşanacaktı. FP kadroları içinde “gelenekçiler” ve “yenilikçiler” diye iki kanat oluştu. Gelenekçi kanat 20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi’ni kurarken yenilikçi kanat da Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustosta ,Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’yi kurdu. İstanbul Anayasa Mahkemesi’nin Tayyip Erdoğan ile ilgili kararının açıklanmasının beklendiği gün New York Times’de bir yazı çıktı. Douglas Frantz imzalı yazıda Tayyip Erdoğan’ın yapılacak bir genel seçimde büyük başarı kazanacağı ileri sürülüyordu.

ABD/AB kapitalist enternasyonalin desteklediği, TÜSİAD vb. çıkar çevreleriyle irtibatlı bazı kesimler, yeni oluşumlar peşindeydi. Yeni Parti kurma çalışmaları vardı. Dış güçlerinde desteklediği yeni oluşum çalışmaları BBP’nin yükselişinin devam ettiği bir süreçte devam ediyordu. Kamuoyunda, BBP’nin yapılacak olan bir genel seçimde, TBMM’ye çok güçlü bir şekilde gireceği, iktidar ortaklarından biri olabileceği konuşuluyordu

2000- 2002 sürecinde gündemde olan BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun tavrı da yakından izleniyordu. Muhsin Yazıcıoğlu, Fazilet Partisi içindeki yenilikçi-gelenekçi tartışmalarını FP’nin iç meselesi olarak değerlendiriyor. kendilerini ilgilendirmediğini söyleyen Yazıcıoğlu, ‘Biz Türkiye ile meşgulüz’ diye konuşmuştu.

Yazıcıoğlu, 2000 yılında, gazetecilerin bir toplantıda ısrarlı soruları üzerine ‘FP nin iç meseleleri bizi ilgilendirmez. Bir siyasi organizasyon var ve başındaki biri olarak başka bir siyasi partinin iç meselelerini değerlendirecek durumda değilim. Doğru da bulmuyorum biz kendi işimize bakıyoruz’ demişti

AKP kurulması en çok Milli Görüş çizgisinin takipçisi olduklarını söyleyen Saadet Partisi kadrolarının tepkisine yol açtı. Milli Görüş Hareketinin önde gelen isimlerinden Adalet Eski Bakanı ve Saadet Partisi genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan’a göre “AKP’yi Amerika kurdurmuştur.” Kazan AKP’ye yönelik zehir zemberek suçlamalarını birçok yayın organlarında sürdürdü. Kazan şunları söylüyor: “Üst düzeydeki AKP kadrosunun Amerika ile irtibat içinde olduğunu biliyoruz. Oranın tasvibiyle hareket ettikleri, oranın hoşuna gitmeyecek birtakım davranışlardan çekindikleri açıkça gözüküyor. İsrail aleyhine bir çıkış yapabildiler mi? ”

AKP’ye yönelik bir suçlama da Alman hükümeti ve istihbaratının AKP’nin kuruluş çalışmalarına sıcak baktığıydı. Başta Almanya olmak üzere batılı ülkeleri dolaşan AKP’nin dışişlerinden sorumlu kurmaylarının, AKP’ye destek istediği ve bu desteği de bazı batılı ülkelerin başkentlerinden aldığı AKP’nin kuruluş sürecinde konuşuluyor ve tartışılıyordu. SP eski Genel Başkanı Recai Kutan da AKP kurucularından Abdullah Gül’ün İngiltere ile ilişkisinin olduğunu iddia ediyordu.

MUSEVİ LOBİLERİ VE İSRAİL AKP’YE TAM DESTEK VERDŞ

Erdoğan parti kurulurken de parti kurulduktan sonrada İsrail ve onun yandaşları ile temaslarını devam ettirdi. İstanbul’da ki Yahudi iş çevreleri ve onların uluslararası kontakları, “Biz ABD, AB, İsrail karşıtı değiliz, biz Batı ile her alanda iyi ilişkiler kurmak isteyen ve din eksenli olmayan bir partiyiz” diyen Erdoğan’a açık destek sunacaklardı.

Bir dönem Erdoğan’ın baş danışmanı olan yurtdışı seyahatlerinde kılavuzluk yapan, küresel ilişkileriyle Erdoğan’a bağlantılar kuran Cüneyt Zapsu yakın arkadaşı Byford Erdoğan’ı 2001 – 2002 yıllarında Amerika’da, Batı başkentlerinde kapı kapı gezdiren adamdır.

Erdoğan ve ekibi ise AKP’yi kurmak için Morton Abramowitz, Richard Perle, Graham Fuller, Marc – Grosman, Paul Wolfowitz, Henry Barkey vb. bazıları Türkiye’de büyükelçilik yapmış, Ortadoğu’da CIA istasyon şefliği yapmış, ajan diplomatlarla görüşmüşler, yurtdışında özel malikanelerde, ofislerde, otellerde, lobilerde bir araya gelmişler ve onlardan aldıkları onayla AKP’yi kurmuşlardır.

ABD ve Batı ile bağlantılı iş çevreleri ve liberaller Erdoğan ve Gül ikilisine büyük destek veriyorlardı. BBP lideri Yazıcıoğlu her zaman AKP’nin kuruluşunun soru işaretleri ile dolu olduğunu, bu parti ile ilgili birçok karanlık ve bilinmeyen hususların olduğunu düşünüyor ve söylüyordu.

SEÇİMLERDE WASHİNGTON AKP YE DESTEK VERDİ

Washington 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi Türkiye ile ilgili uzmanlarına yaptırdığı bir çalışmada AKP’nin tek başına iktidara geleceği toplumda da Tayyip Erdoğan’a yönelik büyük bir ilgi ve destek olduğu sonucu vardı. Washington AKP yöneticilerini adamları vasıtasıyla Amerika’ya çağırdı. Burada baş başa gizli ve karanlık görüşmeler yapıldı.

26 Ocak 2002 günü AKP lideri Tayyip Erdoğan beraberindeki heyetle ABD’ye geldi. Önce Washington’da derin Amerika’yı temsil eden merkezlerle görüşecek ardından bu merkezlerle bağlantılı dünya sermayesini ve para piyasasını ellerinde tutan yönlendiren patronlarla Davos Zirvesi’nde bir araya gelecekti.

Bu ziyaretler çok önceden danışmanı Türk – Amerikan iş konseyi üyelerinden ve dünya ekonomik forumu üyelerinden Cüneyt Zapsu’nun kurduğu ilişkilerle ayarlanacaktı. Zapsu ABD’nin Türkiye ile ilgilenen diplomatik çevreleriyle temasa geçerek AKP ile ABD merkezleri arasında siyasi ilişkilerin üst düzey bir noktaya gelmesi için çaba sarf edecekti. Bu doğrultuda ABD’nin siyasi işlerden sorumlu diplomatı Silver Lawrence ile AKP üst düzey yöneticileri ABD Büyükelçiliği’nde bir toplantı yaptılar.

Türk siyasetini yakından takip eden Washington kendi içlerinde yaptıkları uzun değerlendirmeler sonucunda AKP heyetini Washington’a pazarlayan getiren “Çizmeli Adam” olarak tanınan Grenville Byford’u devreye soktu. AKP Lideri Tayyip Erdoğan’ın danışmanı olan Cüneyt Zapsu vasıtasıyla AKP çevreleriyle tanışan ve onlara Washington ve Davos kapılarını aşan çizmeli adam Washington’dan aldığı talimatlar doğrultusunda gayri resmi görüşmeleri ayarlamaya başladı.

Bu doğrultuda ilk görüşme AKP Heyetinin Washington’a ayak bastıktan bir gün sonra 27 Ocak sabahı “Karanlıklar Prensi” olarak tanınan ABD dış politikasını yönlendiren Ulusal Güvenlik Dairesi’nde ve yine Pentagon’a bağlı Savunma Siyaset Kurulu’nda yıllarca çalışan CIA’nın Türkiye uzmanlarından biri olan Richard Perle ile Perle’nin gözlerden uzak Washington –Maryland eyaleti sınırındaki 3 katlı malikanesinde gizlice görüşüyorlardı. Bu görüşmede Erdoğan’ın yanında hiç ayırmadığı danışmanı Cüneyt Zapsu ile Washington’un muteber adamı Zapsu’nun yakın arkadaşı Çizmeli Adam Grenville Byford vardı.

Ajan diplomat Perle bu görüşmede Erdoğan’a Washington çıkarları doğrultusunda küresel tavsiyelerde bulunuyor ve AKP’nin seçimlerde tek başına iktidara gelebileceğini söylüyor. Bir CIA projesi olan ılımlı İslam projesini en iyi şekilde uygulayacak, Ortadoğu’ya örnek olacak iktidarın AKP hükümeti olacağını düşündüklerini açıkça Erdoğan ve kurmaylarına söylüyordu.

AKP’nin yapılacak bir genel seçimde iktidara geleceğini ve Türkiye’yi yöneteceğini yapmış oldukları kapsamlı çalışmada gören, istihbarat çevrelerinde karanlıklar prensi olarak bilinen Richard Perle ABD’nin Ortadoğu uzmanları ile yaptıkları değerlendirmede çıkan sonuçları Washington yönetimine rapor olarak sundu. “AKP’ye olan desteğimizi devam ettirmeliyiz” dedi.

3 Kasım 2002 seçimlerinden zaferle çıkan AKP’yi kutlayan ABD yönetimi olacaktı. Zaten yaptırdıkları kamuoyu araştırmalarında AKP’nin 1. parti olacağını ve tek başına iktidara geleceğini görmüşlerdi.

ERDOĞAN ERBAKAN’IN ALTINI OYMUŞTUR

Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanı’yken 1991-1994 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ni yapmış Morton Abramowitz ile ABD konsolosları ile ajan diplomatlarla görüşüyordu. Rahmetli Erbakan Hoca’nın altını oymaya çalışıyordu.

“Kravatlı ve çağdaş görünümlü Erdoğan’ı, Erbakan’a tercih ederim”. Bu sözler Erdoğan ve ekibinin AKP’nin öncesinden ve sonrasında görüştükleri Morton Abramowitz’e aittir.

BBP hareketi ilk çıktığı günden beri Anadolu hareketi olarak milletin gönlünde kabul görmüşken, AKP’yi kuran kadro ise içinden çıktıkları Milli Görüş geleneği tarafından “Yahudi Yenilikçi Hareketi” olarak suçlanmış, arkalarında dış odaklar olduğu vurgulanmıştır.

Muhsin Başkan, küresel merkezlerle bağlantılı çevrelerin kirli teklifini, tekliflerini şiddetle reddetti. Onları perişan etti. Küresel ve Oligarşik güçlerle ilişkili malum çevreler Muhsin Başkan’a kabul ettiremedikleri gayri – milli projeyi Erdoğan – Gül ekibine kabul ettirmişlerdir.

Küresel güçlerin Türk siyasetine açıkça müdahale olan siyaseti dizayn etme çalışmalarına “taşeronluk” yapan ve onların küresel emperyalist politikalarını kabul eden, “uyma” sözü veren Erdoğan – Gül ikilisine AKP’yi kurdurmuşlar ve her türlü desteği açıkça vermişlerdir.

MUHSİN YAZICIOĞLU: AKP KÜRESEL BİR PROJEDİR VE DIŞA BAĞIMLIDIR

14 Ağustos 2001 yılında kurulan AKP’nin Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk açıklaması "Biz gömleğimizi değiştirdik" ifadesiydi. Bu söz, Erdoğan’ın AKP’yi destekleyen küresel sömürgecilere, uluslararası güçlere gönderdiği mesajdı. Mesaj alınmış, AKP’ye her yönden büyük destek artarak devam etmiştir.

Muhsin Başkan BBP’nin kuruluş toplantısında ABD emperyalizmine, Siyonizm’e, dünya kapitalist sistemine meydan okuyan milli ve yerli bir duruş ortaya koyarken, AKP Genel Başkanı Erdoğan ise 14 Ağustos 2001’de Ankara Bilkent Otel’de yerli ve yabancı gazetecilerin karşısında kendilerini ve neden parti kurduklarını anlatırken “AB’ye ve NATO’ya bağlıyız, AB stratejik müttefikimiz” diyordu.

AKP Washington’un, Batı başkentlerinin, dünya finans kapitalinin, desteği ile kurulmuştur. Arkasında finans kapital Davoscular, Bilderberg Gruop, Tüsiad ve Doğan medyası vardı.

AKP, ilk baştan itibaren, küresel kapitalist emperyalist sistem tarafından desteklenmiştir. Amerika’daki Neoconlar, AKP’ye yıllarca yön vermişler, yol göstermişler düşünce merkezlerinde ağırlamışlar konuşturmuşlardır.

AKP 28 ŞUBAT’IN ÜRÜNÜ, KURDURULMUŞ BİR PARTİDİR

14 Ağustos 2001 yılında kurulan AKP’nin kuruluşu kirli ve karanlıktır. CIA istasyon şefliği yapmış olanlardan biri olan Fuller, AKP’nin “Yeni Türkiye’sinin” AKP oligarşinin isim babasıdır. Atlantik’in, Ortadoğu’da “Ilımlı İslam projesini en iyi uygulayacak parti AKP’dir” diyen Fuller’dir.

CIA’nın Türkiye uzmanlarından Graham Fuller’in, “ılımlı İslam” modeli olarak gördüğü, tam destek verdiği, “ılımlı İslam’a” öncülük edecek parti dediği AKP ne yerlidir ne millidir. AKP, CIA’nın Türkiye ve Ortadoğu masası şeflerinden Türkiye uzmanlarından Graham Fuller’in çocuğudur.

24 yıl önce “Yenilikçi hareket ılımlı İslâm’a liderlik yapacak” diyen, CIA'nın beyni Graham Fullerin isim babası olduğu parti ve parti devletinin başı ve sözcüleri millilikten ve yerlilikten söz edemez!

YAZICIOĞLU : AKP 28 ŞUBATIN ÜRÜNÜDÜR

Muhsin Başkan, AKP’nin kuruluşuyla ilgili yine şunları söylemiştir:

“Erdoğan ABD’den dönüşünde ‘Ben, ABD ile mutabakata vardım, partiyi kuruyorum ve iktidara geliyorum’ dedi. Bu süreç içinde de Başbakan'ın danışmanlarının beyanatları var. ‘Bunu atmayın, kullanın’ diye. Bence her şey aleni, kapalı bir şey yok. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin siyasi tercihi kara para ekonomisi, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık, kumar ve fuhuş ekonomisi, yolsuzluk ekonomisi ve terör ekonomisidir. Şimdi bu beslendiği kaynaklar bakımından ilişkilere baktığınızda yapısı ortaya çıkıyor”.

11 Ekim 2006 Çarşamba günü yayınlanan “Referans” adlı gazetenin manşetinde Muhsin Başkan’ın şu sözü vardır: “Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı Tamamen 28 Şubat’ın Ürünüdür”

AKP’yi kuranlar ABD ve Batı’dan icazet almışlar “ABD ve Batı müttefikimizdir, IMF ile uyum içinde çalışacağız” demişlerdir. AKP’yi kuranlar ise TÜSİAD patronlarıyla, Doğan Medyası ile toplantılar yapmıştır.

AKP’yi kuranlar dünya kapitalizmiyle ilişkili Koç grubuyla Boğaz’daki yalıda düzenlenen yemeklerde, gizli ve karanlık toplantılarda bir araya gelmişlerdir.

Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, BBP Ümraniye ilçe binasının açılışında AKP’nin küresel sermayenin işbirlikçisi olduğunu şu tarihi sözlerle ortaya koymuştur:

“AKP, dışarının buyruğu altındadır. Dış odakların sayesinde iktidar olmuşlardır! Döne döne siyaset yapanlar, her renge ve her boyaya girenler, her duruma göre yeni bir gömlek değiştirenler, bukalemunlar gibi siyaset yapanlar, güç odaklarının önünde eğilip, kapılar arkasında kirli sermayeyle, kirli medyayla, kirli bürokrasiyle ve dış odaklarla anlaşmak suretiyle iktidar olabilirler ve olmuşlardır da... Ama hiçbir zaman millete hizmet edememişlerdir. Milletin isteğini yerine getirememişler, sadece kendilerini iktidara taşıyan kirli odakların hizmetkârı olmuşlardır. Birtakım odaklarla girdikleri! örtülü anlaşmaların sonucu hükümet olabilmişlerdir.”

Yazıcıoğlu 30 Mart 2004 yerel seçimleri dolayısıyla katıldığı bir mitingde yaptığı konuşmada “Tüccar siyasetin mucidi sayın başbakan, dış politikada ABD’nin iç politikada AB’nin, ekonomide ise IMF ve dünya bankasının distribütörü gibi davranıyor” dedi. Yazıcıoğlu, önceki dönemlerde değişik sıfatlarla anılan başbakanlar olduğunu hatırlatarak şunları söylemiştir:

“Kimine Karaoğlan, kimine mücahit, kimine icazetli, kimine mason, kimine Morrison yakıştırması yapıldı. Tüccar Erdoğan, onlara bir yenisini daha eklemiş bulunuyor: Distribütör başbakan! Küresel sömürü düzeninin Türkiye’deki distribütörlüğünü üstlenen bir başbakan! Aziz vatanın ekonomik kalelerini IMF’nin emrine veren, tersanelerini ve havaalanlarını küresel haydutların üssü haline getiren, Avrupalı ve Amerikalı diplomatların Anadolu’da müstemleke valisi gibi dolaşmasına izin veren, ordusunun itibarına sahip çıkamayan, şahsi menfaatlerini, küresel emperyalistlerin çıkarlarıyla birleştiren gafil bir başbakan!”

Muhsin Yazıcıoğlu, yine bir konuşmasında şu çok önemli tarihi sözleri söylemiştir,

“Adında adalet olan ama şu anda adaleti katleden bir siyasi hareketle karşı karşıyayız. Bugünkü iktidar, ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’ adıyla iktidar olmakla birlikte, maalesef ‘aklı karışıklar partisi’ diyeceğim bir noktada bulunuyor. AKP’ye IMF’den, ABD’den, AB’den, Ofer’den ve küresel sermayeden gelecek akıl lazım. Benim vereceğim akıl, milli akıldır. Bunu sen kullanamazsın. Irak’ın işgalinden iki ay önce bir mektup yazıp uyarmıştım. Ama uyarılar dikkate alınmadı. Alınmadığı için bugün Telafer’de Türkmenler kan ağlıyor, Musul ve Kerkük düşüyor, Irak’ın kuzeyinde bir kukla devlet kuruldu. Sana verdiğim aklı kullansaydın, Bağdat düştükten sonra Türkmenlerin tapu kayıtları yok olmayacaktı. Siyaset, uzağı görmektir. Onu kullansaydın bunlar yaşanmayacaktı. Vatan namustur, namus satılmaz veya kiraya verilmez.”

Muhsin Yazıcıoğlu 2004 yılında Yozgat’ın Çekerek ilçesinde yaptığı seçim konuşmasında: “Vazgeçin Amerika’nın İslam alemindeki Truva atı olmaktan! Bizi yeni bir milli mücadele başlatmak zorunda bırakmayın! Tüccar Erdoğan da çıkmış ‘Diyarbakır büyük Ortadoğu’nun yıldızı olmalıdır’ diyor. Buradan son kez uyarıyorum, gaflet uykusundan artık uyanın! Vazgeçin küresel emperyalizmin taşeronu olmaktan. İç siyasette AB, dış siyasette ABD, ekonomide ise IMF eksenli bir politikanın istikrarlı bir şekilde izlendiğini görüyoruz ve bunu ülke açısından doğru bulmuyoruz” diyerek defalarca AKP politikalarını eleştirmiştir.

BOP eş başkanı olduğunu 34 yerde ilan eden Erdoğan’dır. 4 Mart 2006’da yapılan AKP Bayrampaşa kongresinde “BOP’un eş başkanıyım” demiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu birçok konuşmasında “AKP için küresel bir proje ve BOP işbirlikçisi” demiştir. Erdoğan’a “BOP eş başkanı olmakla övünme, Türk milletinin mensubu olmakla övün” diyen Muhsin Yazıcıoğlu’dur.

Liderimiz 2004 yılında ABD ve bazı batı ülkelerini ziyaret eden Musevi lobilerinden destek alan Erdoğan’ı diplomaside kimileriyle kanka, kimileriyle de ense tokat ilişkiler içinde olmakla eleştirmiş “sofra diplomasi ile iş yürümez” demiştir. Bu sözleri 1 Mayıs 2004 tarihli YENİÇAĞ gazetesinde geniş bir şekilde yer almıştır.

Muhsin Yazıcıoğlu 24 Mart 2014 tarihinde Ankara Siteler’de düzenlenen mitingde “İktidarın başında ABD çuvalı var” demiş yine şu tarihi sözleri ifade etmiştir:

“Amerika AKP’nin sırtını okşayıp bizi yönlendiriyor. Başına çuval geçirilmiş bir iktidarın bölgede herhangi bir yeri görebilmesi ve sağlıklı düşünebilmesi mümkün değil zaten. AKP, ABD’nin taşeronluğuna sunulmuştur. Ey Başbakan kapalı kapılar ardında Washington’a ne sözler verdiniz? AKP ABD’nin BOP projesine hizmet etmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri İsrail’in vaat edilmiş topraklar halinden başka bir şey değildir”

MUHSİN YAZICIOĞLU, KÜRESEL EMPERYALİST SİSTEM VE ONUN İŞBİRLİKÇİLERİYLE MÜCADELE ETTİ

Milli ve yerli lider, milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, ABD ve İngiltere'den oluşan Anglosakson ittifakına ve onun Orta Doğu’daki işbirlikçisi İsrail’in bölgedeki oyunlarına ve küresel proje olan BOP, BİP’e net karşı koyan tek liderdi.

Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, BOP, BİP vb. küresel, emperyalist projelere, bölgemizde ABD, İngiltere, İsrail üçlüsü tarafından kurulmak istenen ikinci İsrail’e karşı çıktığı için şehit edilmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca her türlü emperyalizm, liberal kapitalist sistem ile iç ve dış karanlık mihraklarla daima mücadele etti. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine asla boyun eğmedi.

Küresel merkezlerle irtibatlı, derin odaklarla ilişkili, kapitalist-emperyalist sistemin adamları, Barzanilerin, Talabanilerin altına kırmızı halılar sererler, İmralı ve Kandil hattında “kuryelik-postacılık” yaparlar, Anadolu çocuklarının şehadetini ise küresel bir plan dâhilinde karartmaya, örtbas etmeye ve unutturmaya çalışırlar.

Anglosakson çizgisinin Türkiye ve Orta Doğu’daki kirli ve karanlık oyunlarına, İngiliz/Yahudi fitnesine, Atlantik Konseyi’ne, Atlantik haydutlarına, Atlantik işbirlikçilerine, dünya çete başlarına meydan okuyan Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Kapitalist-emperyalist sistemle mücadele eden, BOP’çuların, BİP’çilerin, Atlantikçilerin “İkinci İsrail projesine” karşı çıkan, lider Muhsin Yazıcıoğlu’ydu. Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere, bölgemizde ABD, İngiltere, İsrail üçlüsü tarafından kurulmak istenen ikinci İsrail’e karşı çıktığı için şehit edilmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, AKP Genel Başkanı Erdoğan ile ilgili şunları söylemiştir: “AKP Genel Başkanı Erdoğan, Orta Doğu'da Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) eş başkanı olduğunu ifade ederek bu yörede asıl proje sahibi olan Amerika Birleşik Devletleri’nin projesine katkı sunuyor. AKP, BOP’un taşeronudur.”

Muhsin Yazıcıoğlu, küresel güç merkezlerine koşmadı. Siyonist merkezlerde konuşmalar yapmadı.ABD, AB ve Davos’ta dünyayı yönetmeye çalışan dünya Kapitalizmden icazet almadı. Yahudi lobilerinden, İngiliz kraliçesinden madalya almadı. CIA istasyon şefleri ile yurt içinde yurt dışında gizli kapaklı görüşmeler yapmadı. Malikânelerde, ofislerde bir araya gelmedi. Sabah kahvaltılarında, akşam yemeklerinde onlarla oturup yemek yemedi.

Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca küresel güç merkezleriyle mücadele etti. Muhsin Yazıcıoğlu’na küresel emperyalist güçler diz çöktürtemedi Bu ülkede, bu coğrafyada. emperyalizme boyun eğenler, işbirlikçiliğini, taşeronluğunu yapanlar oldu. Ancak Milli lider Muhsin Yazıcıoğlu Emperyalizme boyun eğmedi emir ve talimat almadı, dışa bağımlı olmadı, güç odaklarının önünde eğilmedi, küresel diktatörlerin, karanlık merkezlerin emrine girmedi, onlarla kirli ve karanlık ilişkiler kurmadı!

Muhsin Başkan bir konuşmasında şunları söylüyordu:

“Ne loca ne sermaye bizi asla satın alamaz. Hiçbir locanın, hiçbir kirli sermayenin bizi satın alması mümkün değildir. Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde eğilmedik, dik durduk, dik durmaya devam edeceği. Küresel emperyalist projelere alet olmayız, taşeron olmayız.”

MUHSİN YAZICIĞLU: BEN KİMSEDEN EMİR VE TALİMAT ALMAM DİZ ÇÖKMEM BOYUN EĞMEM

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’na 24 Aralık 1995 Genel seçimleri sonrasında daha Refah –Yol hükümeti kurulmadan önce başta koalisyon teklifleri olmak üzere bir çok teklifler geldi. Kilit parti olan BBP’nin lideri ilkelerden, demokrasiden asla taviz vermedi ilkeli seviyeli siyasetini devam ettirdi.

Dış güçlerin bürokratik oligarşinin ve askeri vesayetin baskısıyla düşürülen Haziran 1997 yılında düşürülen Refah-Yol hükümeti sonrasında, kurulan ANASOL-D hükümetinin düşmesinden sonrada Kilit parti olan BBP ye teklifler geldi. Aralık 1998'de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini ANASOL-D hükümetinde Sanayi Bakanlığı yapan Yalım Erez'e vermişti. bürokratik oligarşinin statükocu çevrelerin adamı Yalım Erez Muhsin Yazıcıoğlu’na, “Başbakanlığında kurulacak hükümete destek verirse önünün açılacağını ilerde Başbakan olabileceğini” bir çok bakanlıklarında Partisine verileceğini söylüyordu.

Ülke bütünlüğü konusunda son derece hassas olan Türkiye’nin sigortası Muhsin Yazıcıoğlu. Mecliste kendisini ziyaret eden Yalım Erez’e “TOBB Başkanı olarak hazırlattığınız Güneydoğu raporunun arkasında mısınız?" diye sormuş. "Evet" yanıtını alınca, "Bizim size destek vermemiz söz konusu olamaz" demişti.

Erez için 28 Şubat’ın taşeronu diyen Yazıcıoğlu TOBB’un hazırladığı “Kürt Raporu”na sahip çıkan Yalım Erez’e “etnik ayrımcılığı körükleyen bölücülüğe prim veren ve raporu destekleyen bir zihniyetle hiçbir zaman bir ve beraber olmayız” diyerek milli bir duruş ortaya koymuştu

MUHSİN YAZICIOĞLU YAŞASAYDI ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLEMEZDİ!

15 Nisan 2007 yılında yapılan Ankara’da yapılan BBP 2. Büyük Olağanüstü Kurultayı’nda yaptığı tarihi konuşmada dünyada, Ortadoğu’da, bölgemizde yaşananlara dikkat çekmiş; BOP projesi ile Türkiye’nin bölünmeye çalışıldığını terör örgütü ile müzakere edilerek bölücülüğün meşrulaştırılmak istendiğini, BOP’çu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olamayacağını, böyle bir kişinin devletin başı olmasının ülkeyi felakete sürükleyeceğini daha 18 yıl önce söylemiştir.

Her zaman demokratik parlamenter sistemi ve demokratik siyaseti savunan askeri vesayete, parti vesayetine ve her türlü vesayetçiliğe karşı çıkan adalet ve demokrasi temelli siyaset yapan MuhsinYazıcıoğlu Yaşasaydı AKP Genel Başkanı Erdoğan İki kez cumhurbaşkanı olamazdı

Bir kere ikisi arasında çok temel ve köklü farklılıklar vardır. Muhsin Yazıcıoğlu siyasi yaşamı boyunca tek adam anlayışına, lider sultasına karşı çıkmıştır. Yazıcıoğlu Erdoğan’ın otokratik siyasetini çok tehlikeli buluyordu. Bugünleri yıllar önceden görmüştü.

Daha 2004 yılında yapmış olduğu bir konuşmada Erdoğan’ı tek adamlığa soyunmakla, otoriterizme sapmakla suçlamıştır. Muhsin Başkan’ın siyaset üslubu da seviye, nezaket, naiflik, hoşgörü, diyalog, kuşatıcılık varken; Erdoğan’ın üslubunda ise sorunlar var. Erdoğan tam bir makyavelist, oportünisttir. Muhsin Başkan ise tam bir ilke ve çizgi adamıdır. Muhsin başkan gönül dilini, demokrasi dilini adalet dilini kullanmıştır. Erdoğan ise 28 Şubatçıların antidemokratik dilini, jargonunu yol ve yöntemlerini kullanıyor.

Muhsin Başkan siyasi yaşamı boyunca ülkenin birlik ve beraberliğini savunmuş, kamplaşmaya, cepheleşmeye karşı çıkmış, toplumu kutuplaştırmaya yönelik her türlü yol ve yöntemleri ülke için tehlikeli görmüş, topluma kin ve nefret tohumları ekmeye yönelik anlayışlara millet adına demokrasi adına karşı çıkmıştı.

Muhsin Başkan ötekileştirmezdi. Birleştirici, bütünleştirici ve kuşatıcıydı. Toplumu ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı siyasetleri her zaman tehlikeli bulmuş ve uyarıcı olmuştur. Erdoğan ise siyasi yaşamı boyunca iktidar olmak için her yolu mübah görmüş, güç odaklarıyla iş birliği yapmaktan çekinmemiş, her zaman makyavelist bir tutum izlemiş, ötekileştirici, kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı siyaset izlemiştir. İzlemiş olduğu gerilim siyasetleri sayesinde iktidar olmuş yetinmemiş muktedir olmak istemiştir. Erdoğan ise milleti kutuplaştıran, cepheleştiren kirli politikalarını hala devam ettirmeye devam ediyor.

MUHSİN YAZICIOĞLU KÜRESEL EMPERYALİST SİSTEM VE ONUN İŞBİRLİKÇİLERİYLE MÜCADELE ETTİ

Mili ve yerli lider milletin adamı ABD ve İngiltere'den oluşan Anglo-Sakson ittifakı,ve onun Ortadoğudaki işbirlikçisi İsrailin bölgedeki oyunlarına ve küresel proje olan BOP BİP ve BAP a net karşı koyan tek liderdi

Muhsin Yazıcıoğlu 2007 yılında Birlik akademisinde yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir:

“Küresel diktatör ABD’ Ülkemiz ve Orta Doğu’daki küresel planların İngiltere ve İsrail birlikte yürütmektedir unutmayalım İngiltere, ABD’nin en büyük stratejik müttefikidir ikisinin küresel çıkarları örtüşmektedir”.

Küresel kapitalizmin Anglo-Sakson versiyonunun fikri ve fiili sahibi olan İngiltere’ye, ingiltere ve ABD'nin temsil ettiği Anglosakson çizgisinin Türkiye ve Ortadoğudaki kirl, ve karanlık oyunlarına , İngiliz/ yahudi fitnesine, Atlantik konseyine dünya çete başlarına meydan okuyan Muhsin Yazıcıoğlu idi.Atlantik haydutlarıyla, Atlantik işbirlikçileriyle kararlı bir şekilde mücadele eden Atlantik’in “İkinci İsrail” projesine” karşı çıkan teki lider Muhsin Yazıcıoğlu’ydu.

MUHSİN YAZICIĞLU HASTANE KÖŞESİNDE ÖLMEDİ KEŞ DAĞLARINDA ŞEHİT DÜŞTÜ

Muhsin Yazıcıoğlu hastane köşesinde ölmedi, Keş dağlarında şehit düştü.PKK açılımı, Oslo rezaleti, İmralı ve Kandil’le görüşmeler kirli pazarlıklar, yaşanan Habur rezaletleri, Barzani ve Şivan Perver hainine gösterilen karşılama ve ağırlama, Erdoğan’ın Kürdistan yaklaşımı bölücülerin hem mecliste hem sokaklarda küstahlaşması, PKK’nın siyasallaşmasının sağlanması, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin ortaya çıkması bunların hepsi milli lider , Milletin adamı Muhsin Başkan’ın şehadetinden sonra oldu.

Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı “çözüm süreci” denilen ihanet süreci “habur” rezaletleri, Oslo ve Brüksel’de İngiltere’nin himayesinde PKK terör örgütü ile yapılan kirli ve karanlık görüşmeler İmralı ve HDP/ DEM ile yapılan müzakereler gerçekleşmezdi. Gerçekleştirmek isteyen siyasi iktidarı perişan ederdi.

AKP/ SARAY REJİMİ MUHSİN YAZICIOĞLU’NU İSTİSMAR ETMEK İÇİN HER YOLÜ DENİYOR

İlkesiz ve omurgası olmayan, ahlaksız, oportünist AKP zihniyeti ne zaman ülke gündeminde önemli gelişmeler olursa hemen Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismini anıyor onu kendi siyasi çıkarlarına alet etmeye çalışıyor. AKP/ Saray rejimi Muhsin Başkan’ı 16 yıldır istismar etmeye devam ediyor.

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi “Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı bizimle omuz omuza olurdu” ifadelerini kullanmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Mart 2018 günü Trabzon kongresinde " “Şayet kendisi yaşasaydı eminim ki tüm adımlarda yanımızda olur ve bizimle birlikte omuz omuza mücadele ederdi. “gibi akıl ve izan dışı ifadeler kullanmıştır. Erdoğan konjoktürel ve hesabi konuşmuştur.

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu Erdoğan’ın çizgisini ve siyaset anlayışını her zaman açıkça eleştirmiş ve tenkit etmiştir. AKP’yi kuran kadrolar AKP’yi kurmak için ABD’ye, Davos’a, Brüksel’e İngiliz Kraliyet sarayına koşmuşlardır Washington- Londra ve Pensilvanya’dan aldıkları icazetle küresel şirket olan AKP yi kurmuşlardır.

Musevi lobilerinden ve İngiliz Kraliçesinden ödül alanlar, yani küresel emperyalist- kapitalist sistemin taşeronu olanlar elbette diz çökerler, teslim olurlar rehin alınırlar.

Bir kez daha söylüyoruz: AKP ne Milli’dir Ne Yerli’dir!

HAKKI ÖZNUR

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.