Hasan Oktay, Suudi Arabistan’da futbol maçı Atatürk; dinsiz mi, müçtehid mi, müceddid mi? Başlıklı yazısında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

Kafkassam sitesinde yer alan yazı şöyle:

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılını doldurduğumuz şu günlerde hâlâ kurucu lider ve kurucu değerler üzerinde tartışma bitmiş değil. 10 Kasım 1938 tarihinden bu güne 85 yıl geçmiş ve cumhuriyet kazanımları içerisinde bağımsız hür ve istiklalini elde etmiş bazı insanlar arasında Atatürk ile ilgili müthiş bir tartışma, hatta karalama kampanyası artarak devam etmektedir. Bilindiği üzere Galatasaray Fenerbahçe kupa maçı Suudi Arabistan’da oynanacak ve müthiş bir tartışma aldı başını gidiyor. Suudi’ler stadda Atatürk resmini istemediği ile ilgili haberler yayınlanmakta

Dünyadaki Lider Örnekleri

150 metreden uçuruma düştü burnu bile kanamadı 150 metreden uçuruma düştü burnu bile kanamadı

ABD’nin kurucusu George Washington hakkında Amerikalıların herhangi bir olumsuz yazı yazması, düşünmesi mümkün değilken Türkiye’de Atatürk hakkında bırakın eleştiriyi, iftira ve hakaret tufanı kopmaktadır.

1871 Alman siyasi birliğini sağlayan Otto von Bismarc hakkında Alman genel olarak olumsuz düşünmez, Almanya’yı küllerinden doğuran adam olarak görürler. Bırakın Bismarc’ı birçok Alman Hitler hakkında bile kötü düşünmez. Ama bizde özellikle dindar insanlar arasında müthiş bir Atatürk eleştirisi vardır.

İtalyan Birliği’nin üç büyük mimarı Viktor Emmanuelle Hasan Oktay: Suudi Arabistan futbol maçı

ATATÜRK; DİNSİZ Mİ, MÜÇTEHİD Mİ, MÜCEDDİD Mİ?,

Kont Cavour ve Garibaldi hakkında İtalya’da çok şeyler yazılır çizilir ama hakaret, saygısızlık veya iftira atılmamıştır. Türkiye’de ise neoislamcı aydınlar başta olmak üzere bazı dini çevrelerde müthiş bir Atatürk eleştirisi ve yalan kampanyası sürüp gitmektedir.

Japonya İmparatoru, Japonya İmparatorluk Ailesi’nin başı ve Japonya’nın sembolik hükümdarıdır. İmparator, Japonya Anayasası’na göre “ülkenin ve halkın birliğinin sembolü” olup aynı zamanda tarihsel olarak Şinto dininin de en yüksek otoritesidir. Japonya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok büyük bir değişim yaşamasına rağmen bu anlayış hiçbir zaman değişmemiştir. Bizde ise Atatürk demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, halkın seçme ve seçilme hakkına sahip bir sisteme geçmiş olmasına rağmen adeta hakarete ve iftiraya maruz kalmaktadır.

Rusya’da çarlıktan sovyet sistemine geçen Lenin, sovyet sisteminden federasyon sistemine geçen Yeltsin eleştirilir ama hakaret, iftira ve aşağılanmaya hiçbir şekilde maruz kalmamışlardır. Türkiye’de ise neoislamcı zihniyet tarafından Atatürk ve silah arkadaşları iftira hakaret ve aşağılanma ile sürekli gündeme taşınmaya çalışılıyor.

Güney Afrika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanı Nelson Mandela vermiş olduğu müthiş mücadele ile Güney Afrika halkının adeta kurtarıcısı olarak hiçbir hakarete, aşağılanmaya maruz kalmadan tarihte yerini almıştır.

İngiliz Kraliçesi demokrasi çağında monarşinin temsilcisi olarak öldüğünde başta Türkiye olmak üzere birçok İslam ülkesinde yas tutanları çok olmuştur. İngilizler İslam dünyasının en büyük belası olarak 300 yıldır İslam dünyasına karşı mücadele etmekteler. Monarşinin son temsilcisi olan İngilizler kralları veya kraliçelerine saygı ve hürmette kusur etmezler. İngiliz imparatorluğu, üzerinde güneş batmayan dünyanın yenilmez armadası İngiliz İmparatorluğu 1915’te Çanakkale’de yenilmiştir. Neoislamcıların Atatürk düşmanlığının kaynağı bu yenilgi olabilir mi?

Rus – İngiliz İttifakı

Türklerin kurduğu tüm beylikler, devletler ve imparatorluklar bir mantık üzerine inşa edilmiştir. Türk düşünce mantığı devletin işleyişinin her bir noktasına yayılır. Bilge Kağan; “Aç halkımı yedirdim, çıplak halkımı giydirdim.” derken sosyal devlet olgusunun ilk temellerini de atmıştır. Bu işleyiş Türkleri sürekli hâkim kılmış ve dünyayı yönetmiştir. Osmanlı, Safevi ve Babür İmparatorluklarının hâkim olduğu coğrafya ve Türkistan hanlıkları Rus İngiliz ittifakı ile hedef noktası hâline getirildi. Osmanlı İmparatorluğu hem İngiliz ve hem de Rus Çarlığı ile mücadele ederken kurulan bu Rus – İngiliz İttifakı sadece Osmanlı’yı değil, Safevi/Kaçar İmparatorluğu’nu ve Babür İmparatorluğu’nu da yıkmayı hedef alıyor böylece Türk Dünyası coğrafyası Ruslara İslam dünyası da İngilizlere kalacak şekilde bir paylaşım söz konusu olmuştu. Osmanlı’ya bağlı İslam dünyasında İngilizler yavaş yavaş ilerlerken Ruslar da Türkistan coğrafyasına doğru ilerliyordu. Hedef ise Türksüz bir dünyaya doğru Rus – İngiliz birlikteliği idi.

İşte bu ittifak 1915’te Çanakkale’de durduruldu. İngilizler müttefikleri Çarlık Rusya’sında baş gösteren Bolşevik isyanını bastırabilmek, yardım edebilmek için Çanakkale üzerinden hareket etmek isteyince olan oldu ve bu direniş Çarlık Rusya’sını devre dışına bıraktığı için İngilizlerin planları bozulmuş ve Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı, işgal ve milli mücadele serüveni ile Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşmüştür. İngiliz – Rus İttifakı Türksüz, İslamsız bir dünya kurgularken kontrol dışında genç bir cumhuriyet ortaya çıkmıştır. İşte bu İngiliz – Rus ittifakının emellerini tarihin çöplüğüne gömen İslam dünyasını Türk dünyasını yeniden ayakları üstünde durmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıdır.

Manastır’da askeri lisede yetişen kadro yeni ve genç cumhuriyeti bütün dünyaya kafa tutarak ayakları üstünde diriltmişlerdir. İngiliz sömürüsü Rus boyunduruğu altındaki Türk ve Müslümanlara baktığımızda bağımsız Türkiye’de yaşayan halkın nasıl bir cendereden kurtulup bağımsız olduğu ve bunun gerçekten de Atatürk ve silah arkadaşlarının o müthiş mücadelesi ile olduğu görüldüğünde İngilizlerin Atatürk’ten Rusların ise Enver Paşa’dan niye nefret ettiği daha iyi anlaşılır.

İngiliz İslamcılığı

Atatürk ve silah arkadaşları milli mücadele ile İngiliz – Yunan işgaline karşı mücadele ederken İstanbul, İngiliz işgali altında yaşıyordu. Milli mücadele bittiğinde ve genç cumhuriyet ilan edildiğinde saray erkânı İngiliz gemileri ile İstanbul’u ter etmek zorunda kaldılar. İngilizler tarafından bir kısım ulema Mısır’a yerleştirildi ve orada Türkiye’ye karşı müthiş bir ideolojik ve propaganda ortamı oluşturuldu. Son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri üzerinden sürekli Türkiye’ye karşı dini söylem üzerinden eleştiri yapılıyordu. İşgal altında yaşamaya alıştırılan bir İslam anlayışı ile Osmanlı’nın son döneminde özellikle Bektaşi tekkeleri kapatıldıktan sonra ortaya çıkan türedi mollaların bu tekkeleri ele geçirerek manasız, derinliksiz ranta dayalı bir anlayışı halka din olarak dayatılarak oluşturulan dünyaya söyleyecek hiçbir şeyleri olmayan anlayış ile Mustafa Sabri’nin ürettiği propaganda ürünleri buluştuğunda ortalığa İŞİD vahhabi anlayışı gibi bir yobazlık çıkmıştır. Artık ne tekke tekkedir ne molla molladır ve ne de din diye halka sunulanlar dindir.

İngiliz neoislamcılığının ana hareket noktası dini söylem üzerinden İngilizlerin İslam dünyasına hâkim olmasının psikolojik bilinçaltını oluşturmaktı. Bu İngiliz hegemonyasına Atatürk ve silah arkadaşları Türkiye’de Enver Paşa ise Türkistan’da verdikleri mücadele ile müthiş bir başarı elde etmişlerdir. İngilizlerin elinde oyuncak haline getirilen Arap coğrafyasındaki İslam anlayışı dinin yeryüzünden silinmesine sebep olmak üzeredir.

Kerbela ve Türkler

Kerbela vakası İslam dünyasının kanayan yarasıdır. İki Arap akraba aşireti arasında çıkan kavga ve rekabet yüzünden İslam dini adeta silinme noktasına gelmiş ve Arap asabiyesine yenilmek üzeredir.

Kerbela vakasından sonra dinin yeryüzünde yayılmasının ve yaşanmasının önünün kesilmesine Allah müsaade etmezdi. Çünkü Allah’ın son din İslam’ı “Ben indirdim ben koruyacağım.” vaadi bilinen bir gerçektir. Bu vaad gereği Türkleri İslam coğrafyasına hareket ettirerek Türkler üzerinden dinin yeniden yaşanması, yayılması süreci yeniden gerçekleşmiştir. Kerbela vakasından sonra Türklere büyük bir yük yükleyen Allah, İngiliz – Rus ittifakı neticesi bitme noktasına gelen dinin yeniden ve daha sağlıklı bir şekilde yaşanması için de Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına başarı nasip etmiştir. Atatürk dinsiz değil bilakis müçtehit, müceddittir.

Bugün TÜRKÇE’ye Türk’e, Atatürk’e hakaret edenler din dışı mahlûklardır İngiliz etki ajanlarıdır. Vefatının 84. Yılında bağımsızlığın sembolü camilerde Atatürk ve silah arkadaşlarına Fatiha okumayanlar, onun adını anmayanlar İngiliz işgal kuvvetlerinin yapamadığını yapmaya çalışanlardır.

Atatürk Müçtehittir, Müceddittir.

Müçtehit İslam hukukçusu olarak bilinmesine rağmen aynı zamanda alim, fakih ya da din düşünürü olarak da ifade edilir. Günümüzde Türkçede çok fazla kullanılmayan bu kelime İslam’ın yeniden yaşamasına zemin hazırlanması anlamına da gelir.

İngiliz emperyalizminin kontrolüne giren Arap âleminin din âlimleri bağımsız olmadıkları için İngilizlere göre bir İslam anlayışı geliştirdiler ve bunun çıkmaz sokağının İŞİD vahhabilik olduğunu hep birlikte görmüş olmamıza rağmen hâlâ İngiliz İslamcılığı kafası Mustafa Sabri’nin Türkiye’deki uzantıları üzerinden “Din elden gidiyor.” diye Atatürk ve silah arkadaşlarına hakaret edilmektedir. İşte bu noktada Atatürk’ün şahsi imanı, itikadı, ibadeti ne olursa olsun, üzerinde kim ne derse desin Atatürk dini İngilizlerin elinden kurtararak yeniden yaşanmasını sağlayan bir iklim oluşturduğu için müçtehit, müceddit yani dinin yeniden yaşanmasını sağlayan kişidir.

Editör: Habererk Habererk