TAYAD'ın yaptığı bir eyleme destek verirken göz altına alınan üniversite öğrencisine yapılan tacizin yankıları sürüyor. Olay nereden bakılırsa bakılsın bir skandaldır. Böyle bir çirkinliğin savunulacak tarafı olamaz.

Ama asıl çirkinlik, olayı normalleştirme yönündeki çabalardır. Bu tacizin kendisinden daha vahim bir durumdur. Bir kişinin babası veya bir başka yakınının şu veya bu örgütle ilişkili olması tacizi meşrulaştırabilir mi? Soylu, tacize uğrayan öğrenciyi proje kadın olarak nitelendirdikten sonra babasının FETÖ'den ihraç edildiğini, kardeşinin de DHKP-C'li olduğunu, bu olay üzerinden polisi ezdirmeyeceğini söylüyor.

Proje dediğiniz zaman, bu kadın kendi kendini -taciz ettirdi demiş oluyorsunuz. Arabaya ite kaka bindirilirken bir insan kendi kendini nasıl taciz ettirebilir? Böyle bir tezgah için iki kişiye ihtiyaç vardır, bir tacizci, iki tacize uğrayan. Yani tezgahın içinde iki kişinin olması lazım. Bu durumda tacizi yapan da projenin bir parçası olmuyor mu?

Soylu'nun ifadeleri örgütçü yakını olanlara tacizi meşru ve normal gören bir zihniyetin izlerini taşıyor. Yarın yargı önüne çıkan bir tecavüzcü, kurbanım falan örgüte mensuptu dediğinde aferin diyerek alkış mı tutacağız? Doğru olan aynı gün o çirkinliği yapan polisin kapı önüne bırakılmasıydı. Bu polisimizin itibarı için de şarttır. Soylu'nun dediği gibi polisi ezmek değil, üç beş çürük yumurtanın polisin imajını bozmasına müsaade etmemektir.

Bu ve benzeri olaylar toplum olarak ne büyük bir ahlaki tereddi içinde olduğumuzu gösteriyor. Zira falan örgüttense her şey mübahtır tavrı bir çürümüşlük ifadesidir. Siyasi rekabet asla bizim gibi düşünmeyenlerin canına, namusuna, onuruna uzanacak noktalara varmamalıdır. Devlet ,kinle, nefretle hareket etmez, yasa ve kurallarla hareket eder. Yasaları çiğneyen kim olursa olsun yine kurallar içinde gereği yapılır. Bu tavır devlete itibar kazandırmaz, tam aksine ona olan güveni örseler.

Benzer bir taciz olayı da geçen hafta Antalya'da yaşandı. PKK'lı denilerek saldırıya uğrayan Cizreli sporcuları seyircilerin elinden polis ancak zırhlı araçlara alarak kurtarabildi. Sosyal medyada Cizre Spor'un antrenörü Yusuf Tokuş'un canhıraş çığlıklarını binlerce insan izledi. Tokuş'un Ben Türküm, biz Cizre'de misafirlerimizi saygı ile karşıladık, kendi araçlarımızla hava limanına götürdük, bu yapılır mı, şimdi bende Kürdüm, şeklindeki sözleri kayıtlarda duruyor. Bir tarafta kardeşiz diyoruz öbür tarafta bütünlüğümüzü bozacak her yanlışı yapıyoruz. Bir avuç seyircinin bu sözde milliyetçi gerçekte bölücü tavrıyla verdiği zararı PKK bin eylemle veremez. Stadyumlar kavga yeri değildir, hele siyaset yeri hiç değildir. Biz birbirimizi alkışlar, kucaklarsak bütünleşiriz.

Son bir iki yıldır bölücü teröre karşı ciddi bir mücadele veriliyor, başarılı operasyonlar yapılıyor. PKK giderek militan bulmakta zorlanıyor. Bu mücadelenin zaferle taçlanması bölge insanının kucaklanmasına, kazanılmasına,PKK'dan koparılmasına bağlıdır. Onu bölücülerin kucağına iten her söz ve davranış örgütün kar hanesine yazılır. Ne yazık ki, bu konuda teskin edici, vatandaşı sahiplenici bir dilin kullanıldığını söylemek mümkün değil. Bazen neredeyse hadi sizde PKK'nın yanına geçin sizinde icabınıza bakalım anlamına gelecek çok kışkırtıcı bir dil kullanılıyor. Tıpkı tacize uğrayan öğrenci olayında kullanılan dil gibi. PKK büyük darbeler alırken HDP'nin küçülmemesi, oyunu muhafaza etmesi işte bu itici dil yüzündendir. Vatandaşı kazanmak istiyorsak daha olumlu, daha yapıcı bir dil kullanmak zorundayız.