2023 yılının Kasım ayı itibariyle Türk Devletler Teşkilatının, beş asıl ( Türkiye, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ) ve üç gözlemci ( Macaristan, Türkmenistan ve KKTC ) üyesi var. Teşkilatı doğuran Liderler Zirvesinin 1992 yılında, sadece dört ülkeyle başladığı göz önüne alındığında mesafe alındığı görülür.

Fakat bu üye yapısıyla TDT güçlü bir örgüt olamaz. Birlik en kısa sürede bünyesine Tacikistan, Arnavutluk, Kosova ve Bosna-Hersek’i dahil etmelidir. Bu hamle, Orta Asya’nın bütün ülkelerinin TDT’ de yer almasına yani Orta Asya’nın bütünleşmesini sağlar. Tacikleri dışlanmışlık duygusundan kurtarır. TDT, Balkanlarda ve Avrupa’da daha etkili ve güçlü olur. Teşkilatın  yapısında reforma gidilerek,  aynı TÜRKSOY’ da olduğu gibi, özerk devletlerin gözlemci olarak örgüte katılımları mümkün kılınmalıdır. ( TÜRKSOY’ da Gagavuzya ve Rusya’daki özerk cumhuriyetler gözlemci üyedir. )

Teşkilat bünyesinde özerk devletlerin bağlı olduğu devletler için  ayrı bir statü oluşturulmalıdır. Bu yapıldığında hem özerk devletlerin üye olması kolaylaşır hem de teşkilatın kapsama alanı genişler. Bu düzenleme yapılarak, ana devlet olarak; Rusya, Moldova ve Gürcistan, gözlemci olarak ; Gagavuzya, Acaristan ve başta Tataristan, Başkurdistan, Dağıstan olmak üzere Rusya’daki Müslüman özerk devletlerin hepsi teşkilata katılmaya davet edilmelidir.

1992 yılından 2009 yılına kadar  sene de bir yada iki sene de bir toplanan dört lider dünya gündemini ve Türk ülkeleri arasındaki sorunları değerlendiriyorlardı. Her hangi bir kurumsal yapıdan, müşterek hareketten bahsetmek mümkün değildi. Nazarbayev’in önerisiyle liderler zirvesi 2009 senesinden itibaren Türk Keneşine ( Türk Konseyine ) dönüştü. Keneş bünyesinde sekreterya ve komiteler oluşturuldu.

Keneş 2021 senesinde, bünyesinde üç konsey ( Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi ve Aksakallar Konseyi ) teşkil edilerek, Türk Devletleri Teşkilatı adıyla yeniden yapılandırıldı. Teşkilatın başarılı olması için, coğrafi olarak genişlemesinin yanında organizasyonun reforma tabi tutulması ve yeni birimler oluşturulması şart. TDT’ nin başkanlığını dönüşümlü olarak üye ülkelerin başkanları üstleniyor. Bu yöntem, TDT benzeri örgütlerde genel kabul görmüş bir yöntem. Ama bu yöntemde başkan sembolik oluyor. Başkan yıllık olarak değiştiğinden ve kendisinin memleketinde de görevleri olduğundan iddialı projeler ve güçlü icraatlar söz konusu olmuyor.

Oysa TDT’ nin güçlü liderliğe ihtiyacı var. Bu nedenle bu anlayış değiştirilerek, beş yıllık dönemlerle  görev yapacak ve asıl işi TDT’ deki vazifesi olacak başkan seçilmeli. Türk dünyasının Nazarbayev gibi duayen bir devlet adamı var. Hem hiçbir üye ülkenin itiraz etmeyeceği bir isim hem de çok tecrübeli, birikimli. Türk birliğine inanıyor. Vizyoner bir lider. Bu sisteme geçilirse, her beş yılda devlet tecrübesi olan bir lider başkanlığı üstlenirse TDT daha kısa sürede daha çok yol kat eder.

Türk ülkelerinin bütünleşmesi ancak ekonomik entegrasyonla mümkün olabilir. Dünya’da şuana kadar bölünmüş birçok millet birleşme ve bütünleşme girişiminde bulundu. Ekonomik  entegrasyonu sağlayamayan birlikler uzun ömürlü olamadı. Latin Amerika’da bağımsızlık savaşını kazanan efsanevi lider Bolivar’ın kurduğu Büyük Kolombiya Cumhuriyeti kısa sürede altı parçaya bölündü.

Amerika’daki  on üç koloni 1783 senesinde bağımsızlığını kazandı. Her koloni devlet gibi hareket etti.  Ordu kurdular, para bastılar, vergi saldılar. Yurtdışında elçilikler açtılar. Ama üç yıl içinde ya iflas ettiler yada iflasın eşiğine geldiler. ABD’yi kurarak, kolonilerin ekonomik entegrasyonunu sağladılar. Avrupa’da sayıları sürekli değişen yüzlerce Alman devletçiği vardı. Bu devletçikler yaklaşık bin yıl boyunca ismi değişse de aynı imparatorluğa bağlıydılar. ( Roma Germen, Avusturya ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu ) Aynı siyasi birliğin içindeydiler fakat ekonomik olarak birbirlerinden kopuktular. Bu nedenle birleşemediler, ortaya birleşik Almanya çıkaramadılar. 1839 senesinde, Frederik List’in yirmi yıllık gayretinden sonra  Prusya liderliğinde, Alman devletlerinin bir kısmı gümrük birliği kurdu. Birlik üyeleri hızlı kalkınınca diğer Alman devletleri de birliğe katıldı.

1871 senesinde, Avusturya dışında Alman birliği sağlanmıştı. Ekonomik entegrasyon sağlamayan siyasi birlikler sürekli olmuyor, dağılıyor. Siyasi entegrasyonu önceleyen birlik arayışları da başarılı olamıyor. Arap Ligi, Afrika Birliği, BDT, GUAM, BRİCS başarısız, siyaseti önceleyen işbirliği örgütlerinden bir kaçı. Oysa ekonomiyi ana eksen alan NAFTA, ASEAN ve AB son derece başarılı oldu. Ekonomik entegrasyon hedefleyen işbirlikleri siyasi birliktelik hedeflemeyebilir ( NAFTA ve ASEAN gibi ) yada siyasi birlik tesisinde başarılı olamayabilir. ( AB ) Bu tecrübelerin ışığında TDT ekonomik entegrasyon hedeflemelidir. 2023 itibariyle, Türkiye ve Azerbaycan hatta Gürcistan ekonomik olarak entegreler. Türkistan ülkeleri kendi arasında entegrasyon sağlamış durumda. Fakat Hazar’ın doğu yakası batı yakasından kopuk.

  Ekonomik entegrasyon için yapılması gerekenler var. Bunlardan ilki Zangezur koridorunun kara ve demiryolu olarak faal hale getirilmesidir. Bu olduğunda Türk ülkeleri birbirlerine direk ulaşabilecek. Nakliye maliyeti ucuzlayacak. Ticaret kolaylaşacak. TDT üyeleri arasında Gümrük Birliği anlaşması yapılmalı. Bu yapıldığında, Türk ülkeleri birbirlerinin pazarlarında rekabet gücü kazanacak yani Türkler arasındaki ticaret hacmi artacak. AB, benzer imkanı Moldova, Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelere tanıdığından, Türkiye’nin bu açılımını destekler. Türk ülkeleri, söz konusu Gümrük Birliği anlaşması yapılırsa, beş yüz milyonluk Avrupa pazarına vergi ödemeden ulaşabilecekler. Uzun yıllardır konuşulan ama Hazar statüsü netleşmediği için hayata geçirilemeyen Hazar geçişli petrol ve gaz hatları projesine bir an önce başlanmalı.

İlgili ülkelerin tamamı projeye destek veriyor. Proje hayata geçtiğinde Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan’ın petrol ve gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak. Türk ülkelerinin Rusya ve Çin’e olan bağımlılığı azalacak. Hazar bölgesi,  Rusya ve Kuzey Afrika’dan sonra Avrupa’nın üçüncü en büyük tedarikçisi haline gelecek. Avrupa, Rusya’ya olan bağımlılığının yanında yüksek fiyattan kaya gazı almaktan kurtulacak. En az diğerleri kadar önemli olan bir hedefte, Don ve Volga kanalının aktif hale getirilmesidir. Türk ülkelerinin hiçbirinin açık denizlerde kıyısı yok.

Yani deniz yolunu kullanamıyorlar. Suyolu, demiryolu ve karayolundan çok daha ucuz olduğundan, rekabetçi olamıyorlar. Hazar, Volga ve Don nehirleri ve iki nehir arasındaki kanal vasıtasıyla Karadeniz’e bağlanıyor. Karadeniz, Boğazlar yoluyla Akdeniz’e, Tuna ve Ren nehirleri yoluyla Avrupa’nın neredeyse tüm kentlerine ulaşabiliyor. Kanalın aktif kullanımı sağlanırsa Türk ülkeleri global pazarlara minimum maliyetlerle ulaşabilecek.

Türkiye son otuz yılda iki iddialı inisiyatif geliştirdi. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve D-8. Her iki örgütte başarısız oldu. Bunlara göre çok daha iyi hazırlanan, alt yapısı oluşturulan, dinamikleri çok daha güçlü olan TDT gelinen noktada başarılı. Ama daha yolun başındayız.