Türk yetkililerinin her defasında “müttefikimiz” dedikleri Amerika, Türkiye için en büyük tehdittir. Türk-Amerikan ilişkileri, müttefiklik üzerine değil, Amerika’nın Türkiye için en öncelikli ve en büyük tehdit olduğu üzerine yeniden kurgulanmalıdır. Amerika ile yapılan bütün anlaşmalar gözden geçirilmeli, İNCİRLİK ve KÜRECİK ÜSLERİ derhal kapatılmalıdır. Türkiye’nin Milli Güvenlik doktrini de müttefiklik üzerine değil, Amerika’nın ülkemiz için tehdit olduğu düşüncesiyle yeniden kurgulanmalıdır.

Türk-Amerikan ilişkilerinin son 40 yılına bakıldığında görülecektir ki, Türkiye Amerika ile hep müttefiklik ilişkileri üzerine politika geliştirmesine rağmen, Amerika düşmanca tutum ve davranışlarından vazgeçmemiştir. Bütün bunlar bilinmesine rağmen Türk yetkililerinin Amerika’yı hâlâ müttefik addetmesi düşündürücüdür.

Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bölge ilan edilerek, Amerika, İngiltere, Fransa’nın ortaklaşa kurduğu çekiç güce Türkiye’nin “evet” demesi en büyük yanılgısıydı. Saddam’ın zulmünden kaçan Kürtleri koruma bahanesiyle kurulan çekiç güç zamanla PKK’ya her türlü silah, mühimmat, lojistik desteği sağlar duruma gelmiş, Irak’ın bölünmesinde büyük rol oynamış. Irak’ın kuzeyinde bölgesel Kürt yönetiminin kurulmasını sağlamıştır.

O tarihlerde de çekiç güce “evet” diyen siyasiler, şimdi Suriye’nin toprak bütünlüğünün yanayız dedikleri gibi, Irak’ın toprak bütünlüğünün yanındayız tezini savunmaktaydılar. Güya Saddam ve İran’dan gelebilecek tehdit üzerine Kürecik’e Amerikan üssünün kurulmasına müsaade eden zihniyet, isteyerek veya istemeyerek İsrail ve Amerikan askeri çıkarlarına hizmet ettiklerini düşünemediler veya düşünmek istemediler.

O yıllarda çekiç güce karşı çıkanlar, Irak’ın bölünüp kuzeyde tampon bir Kürt devletinin kurulacağı iddialarını hep dile getirdiler. Türkiye’nin Esad’a “Eset” demesiyle başlayan Amerika’nın politikaları doğrultusunda ülkemizi Suriye bataklığına sokan zihniyete de, Suriye bölünmek suretiyle orada büyük İsrail projesine hizmet edecek bir PKK devleti kurulmak istendiği iddialarını dile getirdiler.

Bu iddialar karşısında Amerika’nın politikaları doğrultusunda hareket eden hükümet, Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız dedikleri gibi Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız diyordu. Amerika’nın kurmuş olduğu terör örgütü IŞİD’e ve Suriye’ye karşı Amerika ile birlikte savaşan Türkiye, IŞİD ve insan hakları bahanesiyle Esad’a karşı Amerika’nın yanında yer almış, “Kobani’ye selam olsun” diyordu. Barzani’nin peşmergelerinin PYD-YPG’ye yardıma gitmelerini sağlıyor, peşmergelerinin karınlarını doyurup Türk topraklarında geçiriyordu. Peşmergeleri YPG-PYD-PKK’ya yardıma gönderen zihniyet, PYD-YPG terör örgütünün başı Salih Müslim’i Türkiye’de kırmızı halıyla karşılayıp ağırlıyor, bunları Amerika’nın isteği doğrultusunda yapıyordu.

Bunu bize empoze eden yaptıran güç Amerika, şimdilerde açıkça aleni bir şekilde Suriye’de bir PKK devleti kurmak istediğini dillendirmekle kalmıyor, her türlü silah, mühimmat, erzak, para ve lojistik destek sağlamaktadır. Türk askerinin daha önce verdiği 12, en son vermiş olduğu 9 şehit, İsrail ve Amerika’nın ülkemize açık bir mesajıdır.

Uluslararası ilişkiler mütekabiliyet esasına dayanır. Yani karşılıklı çıkar ilişkisi. Amerika’nın Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurdurması, Suriye’de de kurdurup Kuzey Irak ile birleştirerek Türkiye’yi kuşatma politikasına, FETÖ’yü başımıza bela etmesine, Halk Bankası Müdür Yardımcısı’nı yargılamasına, askerlerimizin başına çuval geçirilmesine, SİHA’mızın düşürülmesine, milyonlarca Suriyeli’nin, Afganlı’nın Türkiye’ye gelmesine, gelen Suriyelilerden boşalan yerlere PKK’lıların yerleşmesini sağlamasına, parasını verdiğimiz uçakları teslim etmemesine karşılık Türkiye, Amerika’ya hangi yaptırımı uygulamıştır? Mütekabiliyet esasına dayalı ilişki nerede kalmıştır?

Ülkemizde Yunanistan’ın NATO’ya girmesini sağlamak için 80 darbesini yaptıran Amerika, şimdilerde de İsveç’in NATO’ya girmesi için dayatmaktadır. Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girmesine evet demek, ülkenin bağımsızlığını tartışmalı hale getirecek, “Türkiye Amerika’nın müstemlekesi midir?” sorusunu sorduracaktır.

Değilse gereğini yapmalıdır. Stratejik ve jeopolitik öneme haiz Türkiye, Amerika’ya değil, Amerika’nın Türkiye’ye muhtaç olduğunu bilerek ve bu şuurla hareket etmeli, sil baştan bir Milli Güvenlik doktrini geliştirmelidir. Lozan Anlaşması’nı tanımayan tek ülke Amerika’dır. Amerikan düşmanlığının temel dayanağı İsrail’dir.

Türkiye’nin en öncelikli düşmanı katil İsrail, terörist emperyal Amerika olduğu da hafızalara kazınmalıdır.