Trump Amerika’nın Rusya politikasını değiştirince Avrupalılar panik oldular. Zira Putin’in, Gürcistan’ı böldüğünde ve Kırım’ı aldığında yeterince tepki gösterilmediği için Ukrayna savaşını başlatmaya cesaret ettiğini düşünüyorlar. Eğer bu savaşta Rusya’nın zaferiyle biterse Putin hiç kontrol edilemez diye düşünüyorlar.

Bu nedenle Trump başkan olduktan sonra toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Bu toplantılara Türkiye’yi de davet ediyorlar. Hatta hatırlarsanız daha önce de ele almıştık devlet başkanları seviyesinde yapılan bir toplantıya Fidan’ın katılmasını dahi kabul etmişlerdi. Şu ana kadar savaşın mali yükünün büyük kısmını ABD üstlendi. Ekonomik kriz yaşayan Avrupa’nın Amerika’dan doğacak boşluğu doldurması güç ama diyelim ki yatırımları durdurdular, vergi koydular ve savaşı finanse ettiler. Asıl sorun Ukrayna’nın asker sayısının yetersiz olması ve askerlerinin eğitimsiz ve tecrübesiz olması.

Önce cepheye asker göndereceklerini ilan ettiler. Başlangıçta İngiltere ve Fransa otuzar bin asker gönderecek onları diğer ülkeler takip edecekti. Asker gönderme kararına Almanya muhalefet etti. Bu açıklamalardan sonra Rusya, cepheye asker gönderilmesini savaş sebebi sayacağını açıkladı. Bu diplomatik dilde ‘’Fransa ve İngiltere’ye saldırırım’’ demek. Bunun üzerine Avrupalılar şu formülü geliştirdiler: Ukrayna’ya barış gücü adı altında gönderecekleri askerler cephede değil, cephe gerisinde yani şehirlerde ve sınırlarda konuşlanacaktı. Böylece Ukrayna cephe gerisindeki askerlerini cepheye gönderebilecek ve savaş gücünü arttırabilecekti.

Rusya bu değişikliğin kendisi açısından bir şey değiştirmeyeceğini deklere etti. Avrupalılar yüz gündür bu konuyu tartışıyorlar, sürekli toplanıyorlar, kararlar alıyorlar ama henüz bir adım daha atabilmiş değiller. Rusya’nın göstereceği tepkiden çekindikleri kadar kamuoylarından da çekiniyorlar.

Haddizatında Avrupalılar Trump’ın ilk başkanlık döneminden beri yani 7-8 yıldır ordularını güçlendirmeye çalışıyorlar. Savunma bütçelerini aldırdılar. Son derece modern silahlar aldılar. Ama ordularının insan boyutu çok zayıf. Gençler savaşmak istemiyor. Zaten üç gençten biri eşcinsel. Sadece başka iş bulamayanlar orduya katılıyor. İşlerine gelmeyen görevlendirmeler olmadığında istifa ediyorlar.

Hem Ukrayna’nın acil asker ihtiyacı hem Avrupa ordularının zayıf olması hem kamuoylarından gelecek tepkilerden duyulan endişe hem de Rusya’nın tehditleri gündeme Türkiye’nin gelmesine yol açtı. Barış gücüne Türk askerinin de katılmasını isteyecekler. Bunu sağlamak için kesenin ağzını açmaya hazırlar. Kredi musluklarını açacaklar, vize vermeyi kolaylaştıracaklar. Gümrük birliği anlaşmamızı güncelleyerek ihracatımızın ve turizm gelirlerimizin artmasını yani işsizlik oranının azalmasını sağlayacaklar.

Avrupalıların her zeminde tartıştıkları ve bu nedenle Economist’te ‘’Avrupa korkma. Erdoğan var.’’ başlıklı bir makale ile ele alınan Ukrayna’ya Türk askeri gönderme önerisinin ülkemize kurulan bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Askerlerimizin barış gücü askeri olarak cephe gerisine gitmeleri çok bir şey değiştirmeyecek. Zira Rusya şehirlere, limanlara, garlara yani kısaca her yere füze atıyor. Yarın askerlerimiz şehit olduğunda ne yapacağız? Rusya ile savaşa mı gireceğiz? Neden AB’nin menfaatleri için Mehmetçik kan akıtsın, can versin? ‘’Mehmetçik paralı asker mi?’’ ki para, vize ve gümrük birliği için savaşa gitsin?

Makalenin başlığında aynen şunları yazıyor:’’ Amerika çekiliyor. Rusya tehdidi büyüyor. Silah üretimi yetersiz. Ukrayna savunmada, Ama Avrupalılar korkmayın Erdoğan arkanızda.’’ Avrupa bu talebinin olabileceğini görürse Türkiye’de ‘’Kırım’ın Türk toprağı’’ olduğunu vurgulayan bir kampanya başlatarak duygulara hitap edecek ve Ukrayna’ya asker gönderilmesine kamuoyu desteği oluşturacaktır. Rusya’nın dağılmasını Türklerin hür olmasını çok isterim ama bu aşamada bu mümkün değil. Bu oyuna gelirsek Türkiye büyük zarar gördüğüyle kalır.

AB, Avrupa’da, Türkiye’nin de katılımıyla, ABD’den bağımsız bir savunma mimarisi oluşturmayı planlıyor. Bu mimariye bizim ekonomiyle ilgili taleplerimizi yerine getirmeleri şartıyla elbette katılabiliriz. Ama kurulacak olan Avrupa NATO’su aynı NATO gibi oy birliğiyle karar alabilmeli. Yani Türkiye uygun görmediği kararları veto edebilmeli. Aksi halde Avrupa’nın paralı askerine dönüşürüz.

Avrupa ile ilişkilerimizde hiç aklımızdan çıkarmamız gereken bir hakikat var: ‘’Avrupa zengin ama yaşlı ve hasta. Doğru karar alamıyor. İyi yönetilmiyor. Sürekli kan kaybediyor.’’ Ama en büyük müşterimiz. Komşumuz. Ekonomik olarak birbirimize ihtiyacımız var. Tarafların eşit haklara sahip olduğu ilişkiler ve ortaklıklar kurarak Avrupa’nın durumunu iyi değerlendirmeliyiz.