Her ülkede krizler, bunalımlar olabilir, önemli olan bunun farkına varmak gerekli tedbirleri almaktır.Krizden daha kötü olan onun varlığını kabul etmemek, vardır diyenleri susturarak,   her şeyin düzeleceğini sanmaktır.

CB geçen gün bir vesile ile yaptığı konuşmada “kriz mıriz yoktur” dedi. Keşke gerçekten yok olmuş olsa. Bu beyan, içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetinin henüz yeterince kavranmadığını gösterir. Bir şeyin varlığını kabul etmezseniz onu yok etmek için herhangi bir tedbir almanız da gerekmez. Yoktur demeyi krizin kendisinden daha tehlikeli hale getiren budur.

Türkiye çok zorlu bir süreçten geçiyor, bu iktidar gitsin isterse Türkiye batsın diyenlerden değilim. İktidar karşıtlığının millete, devlete zarar verecek noktalara taşınmasını doğru bulmam. Şurada burada kriz çağırma seansları yapanların da doğru  yolda olduğunu düşünmüyorum.

Evet bu iktidar gitmelidir; çünkü kötü ekonomi yönetimi ile ülkeyi bu duruma iktidar sürükledi.

Bu iktidar gitmelidir, çünkü, dün PKK ile masaya oturarak üniter  devlet konusunda yeterince hassasiyet taşımadığını gösterdi.

Gitmelidir, çünkü; bölmeye yönelik yanlış Suriye politikası ile aslında Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden  bir  yapının Fırat’ın doğusunda kantonlar kurmasına vesile oldu.

Gitmelidir, çünkü, devletin birliğini, milletine karşı tarafsızlığını temsil eden CB makamını partileştirerek CB makamı ile halkın bir kısmı arasında mesafeler konulmasına neden oldu.

Gitmelidir çünkü, yüce dinimizi kirli siyasetin bir aparatı ve ikbal aracı haline getirdi.

Gitmelidir çünkü, yargıyı siyasallaştırarak adalete ulaşmanın, hakkı, hukuku sağlamanın aracı olmaktan çıkardı.

Gitmelidir çünkü,tarihin en büyük yolsuzluklarını,usulsüzlüklerini kapatmak için Sayıştay işlevsiz hale getirildi.

Daha birçok olumsuzluk sayılabilir. Lakin, bir iktidarı göndermenin yolu demokratik yollarla mücadele olmalıdır, ekonomik krizi köpürtme çabaları değil.

CB’nin krizin varlığını ret eden tavrı,  bu sürecin daha uzun ve yıpratıcı olacağının göstergesidir. Üstelik ard arda yayınlanan tedbir paketleri kriz yoktur beyanları ile çelişmektedir. Tüketim, israf ve rüşvet  ekonomisi  ülke ekonomisini içinden çıkılamaz hale getirmiştir. Daha önce 500 Bin dolara vatandaşlık veren Türkiye krizden sonra bu rakamı yarıya indirmiştir. Bir ülkenin itibarı ile vatandaşlığın değeri arasında doğru bir orantı vardır. İtibar arttıkça vatandaşlığın değeri artar. Düşen vatandaşlık değeri aslında ülkenin ne kadar büyük oranda itibar kaybına uğradığının göstergesidir.

Açıklanan tedbir paketleri ve verilen beyanlar krizin faturasının kime yükleneceğini gösteriyor. Vatandaşa kemer sıkma çağrıları yapan, israftan kaçınmayı tavsiye edenler bunu önce kendi nefislerinde tatbik etmelidirler. CB’na ait uçaklara rağmen yeni bir uçağın alınması -velev ki bağışta olsa- çok kötü bir örnektir. Sn Cumhurbaşkanı, satılığa çıkarıldığını öğrendik, biz de ilgilendik ama bağışladılar diyor. Demek ki bağışlamasalar bu uçak vatandaşın parası ile satın alınacaktı.Böylesine derin bir krizde,  vatandaş kan ağlarken  bu pahada bir uçağı almak için ilgilenmek, vatandaşın çektiği sıkıntılara duyarsız kalmak değil de nedir?  Ekonomik krizlerde vatandaş kadar ülkeyi yönetenlerin fedakarlığı da önemlidir. Vatandaş tedbir paketlerinden önce ülkeyi yönetenlerden bu tavrı bekliyor. Şimdiye kadar böyle bir örneklik gösterilemediği için toplum bu paketlerle netice alınacağına da inanmıyor.  Umarım bundan sonra bu hassasiyet gösterilir.