HABER: SELİM ÇORAKLI

Ülkücü hareketin önde gelen ve çilesini çeken ülkücülerin başını çektiği “Ülkücü Delikanlılar Vuslat Kervanı” bu hafta da ülke gündemini konuşmak ve ülkücü birliği sağlamak için Bağcılarda bulunan Sivas Evi Muhsin Yazıcıoğlu konağında bir araya geldi. 
Ocak ruhu ile hareket eden ve Üç Hilalli bayrağın altında bir araya gelen toplantı yemek ve duanın ardından İstanbul Ülkü Ocakları eski başkanı Erdem Karakoç tarafından yapılan konuşma ile açıldı. 

Erdem Karakoç, ülkücülerin her hafta toplanmalarının amacı ocak ruhunu geliştirmek, gelecek nesillere aktarmak ve MHP’nin siyasi iktidarına destek vermek olduğunun üzerinde durduktan sonra sözlerine şöyle devam etti: . 

Sanatın Gücüyle Türk Birliğine Adım Adım Sanatın Gücüyle Türk Birliğine Adım Adım

Bizler varlığını Türk milletine adamış bir hareketiz. Başbuğun izindeyiz. Başbuğumuz bu davanın vatan, millet, hak ve hakikat davası olduğunu Mamak’taki savunmasında çok açık dile getirmiş ve demokrasiyi geliştirmenin de bizim önemli uğraş alanlarımızdan olduğunun altını çizmişti. Dün olduğu gibi bugünde şehidi bol bir hareket olarak Türkiye üzerine oynanan oyunları bozmaya çalışıyoruz. Gelecekte başarılı olmak için gücümüzü artırarak her alanda daha da tesirli olmalıyız. Birlik olduğumuz yerlerde başarı geliyor, birlikte rahmet arıyoruz. Yolumuz Allah yoludur. Ülkücü kendini hak yola adayan kişidir. Durmadan, ara vermeden çalışmak her ülkücünün görevidir.”

Toplantıda daha sonra alan eski milletvekillerimizden Mustafa Verkaya ise, bu toplantıların bir hareketin vazgeçemeyeceğim moral toplantıları olduğunun altını çizdi. “Bu hareketin devamı için neler yapabiliriz?” diye soran Verkaya sözlerini şöyle tamamladı: “Ülkücü genel karakteri teşkilatlı bir özellik taşır. Türk milletinin yaşama arzusunu öne çıkarmak için güçlü teşkilata ihtiyaç vardır. Ülkücüler bunu başarmış büyük bir harekettir. Ülkücüler bu misyonuyla Türk milletinin hizmetindedir. Türk milletinin varlığı için ülkücüler biz sigortadır. Güçlü Türkiye için ülkücüler olarak her yerde var olmalıyız. Ülkücü hareketin zaferi Türkiye’nin zaferidir. Bu da bir ve diri olmakla mümkündür.”

Ülkücü hareketin önemli isimlerinden ve eski milletvekillerinden Ahmet Çakar da konuşmasında ülkücülerin samimiyeti üzerinde durdu ve sözlerine şöyle devam etti: 
“Ülkücüler samimi, ihlaslı insanlardır. Allah rızası için iş yaparlar. Ülkücüler siyasi alanda da samimiyetle hizmet etmektedirler. Biz toplumun dinamosuyuz. Bu açıdan farklı söylem ve eylemlerle bu topluma önderlik yapmak zorundayız. Başarılı olmak içinde birbirimize güvenmeliyiz. Bu hareket binlerce şehit vermiş olmasına rağmen geride kalanların gözü yılmamıştır. Bugün ülkemizin yönetiminde bizler olmalıyız. Yüzde on-yirmi değil yüzde yüz yönetimde olmalıyız. Bizim samimiyetimiz doğru düşüncemize etki eder. Türk milletinin menfaatini her şeyin üstünde tutmalıyız. Türkün gayesi nizamı âlemdir. Türk adaletin temsilcisidir. Ülkücü Türk’ün temsilcisidir. Ülkücünün gönlü Kur'an’a, vatana, millete bağlıdır. Dün olduğu gibi bugünde ülkücüler Türk varlığı için mücadele etmektedirler. Bu hususta canlarını bile vermekten çekinmemektedirler.”

Daha sonra söz alan İstanbul Ocak eski başkanlarından Nadir Altındal ise Türklerin tarih içinde yaptığı misyona değindi ve özetle şunları söyledi: 

“50 senedir bu hareketin içindeyiz. Türk milleti bir yanıyla ordusu diğer yanıyla ülkücülerle vardır. Türkler nizam kuran bir millettir. Ülkücüler ise Türk milletinin prototipidir. Hamaset yönü ağır bir hareketiz. Bunu destekleyecek ilmi temellere sahip olmalıyız. Gelecek tasavvurlarımızı sağlam ayaklar üzerine bina etmeliyiz. Bunun içinde sistemli hareket etmek zorundayız.”
“Bu hareket nice fedakârlıklar üzerine kurulmuştur.” Diyen Erhan Öztunç ise, “Dün olduğu gibi bugünde durmak yok, gece gündüz çalışmalıyız. Rehavete kapılma lüksümüz yok. Ülkücü hareketi tek başına iktidar yapmalıyız.” Dedi. 

Ülkücülerin birbirlerinin değerini iyi bilmeleri üzerinde duran Mustafa Can ise sözlerine şöyle devam etti: “Ülkücüler gönülleri birleşen insanlardır. Davanın çilesini çekmiş insanların kıymetini bilmeliyiz. Her gün birileri aramızdan ayrılıyor. Öldükten sonra değerini yazıp çiziyoruz ve konuşuyoruz. Hâlbuki hayatta iken ülkücüler birbirlerini iyi tanımalı, tanıtmalı ve değerini bilmelidir. Birbirimizin dertleriyle dertlenmeliyiz. Öldükten sonra değil sağ iken birbirimize sahip çıkmalıyız. Dertlerimizi paylaşmalıyız. Burada bunu yapacak çok insanımız var. Derdi olan insanlarımız da var. buna alan açmalı ve dertlerimize çözüm bulmalıyız.”
Hareketin duayenlerinden Hayrettin Alp ise, ülkücü hareketin içinde kanıyla, canıyla mücadele eden binlerce insanını varlığından bahisler açtı ve devamında şöyle dedi: “Bu hareketin kurucularından başbuğumuz Alpaslan Türkeş ve dava arkadaşlarını minnetle anmalıyız. Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz diyen ve harekete katkısı olan bütün büyüklerimize karşı vefalı olmalıyız. Dün sayı olarak azdık ama bugün hamd olsun çoğuz. Bu çokluk bizi geçmişimizi unutmaktan alıkoymamalıdır.”

Hayrettin Alp daha sonra da aşağıdaki şiiri okudu: 
Nerde Selenge Orkun. 
Kopuz kırık at yorgun. 
Susmam hayra değil, 
Korkun düşmanlar korkun.
Ergenekon’da kalmışız.
Giden gitmiş, sona kalmışız.
Ey koca Türk, atlı kanatlı Türk,
Yerle yaşıt, kalk artık kalk.
Kimler çalmış senin o altın çağlarını?
Üzerindeki ölü toprağını?
Buldum, buldum dert ortağımı.
Bekleyin duyulur, 
Yüceden bir kurtulur.
Çakallar susar.
Yerim dar, yerim dar.
Geldi beklenen atlılar.
Önde başbuğ; büyük kafalı, büyük elli.
Tanrının gönderdiği belli.
Irkımın kurtuluş sancısı var.

Son olarak söz alan hareketin hem bomba hem de kurşun ile yaralanmış gazilerinden ülkücü yazar Selim Çoraklı ise yapılan toplantıların mahiyeti ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu:  
“Davasının çilesini çekmiş ülkücüler olarak bu güzel toplantılarda bir araya gelip metafizik gerilimimizi artırıyoruz. Bu bize ruh dinginliği veriyor. Malumunuz bu toplantıların haberlerini yapıp yayınlıyoruz. Faaliyetimiz dostlara güven, düşmanlara ise korku salıyor. Dostlardan çok güzel geri dönüşümler de alıyoruz. Ancak bu arada bazı tenkitlere de maruz kalıyoruz. Bu tenkitlerin bir kısmını kötü niyetlilere hamletsek de içlerinde iyi niyetli olanlar da var. Diyorlar ki: ‘Ne güzel bir araya gelip nostalji yaşıyor, nefsinizi tatmin ediyorsunuz. İyi de marş söylüyorsunuz. Sonra ne oluyor? Niye bu toplantılarınızı ayakları yere basar hale getirmiyorsunuz? Niye ocak ve partiden katılımlar olmuyor?’ Atalarımız ‘Tenkidin olmadığı yerde tekâmül, gelişme olmaz.’ derler. Hür düşünemeyenler neticeye varamaz. Bizlerde atalarımızı dinleyerek ve bu iyi niyetli eleştirileri dikkate alıp hür düşünerek, ‘Bu toplantılarımızı daha verimli hale nasıl getirebiliriz? Bizden sonrakilere davamızı daha sağlıklı bir şekilde nasıl aktarabiliriz? İnsanımızı özgür düşünmeye nasıl sevk edebiliriz?’ diyebilecek miyiz?  Bu mesele hakkında ülkücüler ne düşünmektedirler? Toplantılarımızı % de % verimli hale nasıl getirebiliriz?  Özgür düşünceyi nasıl teşvik edebiliriz? Gelecek toplantımızın konusunun bu olmasını teklif ediyorum. Bütün ülküdaşlarımız bu hususa kafa yorarak fikirlerini beyan etsinler. Hatta mümkünse bunu yazılı hale getirsinler. Ülkücü harekete yakışacak çok güzel fikirlerin ortaya çıkacağına eminim. Böylelikle toplantılarımızı daha verimli hale getirebiliriz.”
Toplantı hep beraber Kürşat marşının okunmasıyla sona erdi.

A1

A2

A3

A4

A5

A6

A7

A8

Editör: Habererk Haber Merkezi