Eski İç işleri bakanı, Millet ve Adalet partisi genel başkanı İdris Naim Şahin, Uludere’de askere kumpas kurulduğunu söylüyor.

O dönemi hatırlamakta fayda var; terör örgütü ile ciddi bir mücadeleye girişilmiş, neredeyse eylem yapamaz hale getirilmişti. Çözülmeler başlamış, militanlar eylem emirlerini dinlemez duruma gelmişti. Herkes örgüte son darbenin vurulmasını beklerken Uludere olayı patlak verdi. Bir anda gözler TSK’nın üzerine çevrildi. BDP ve sempatizanı medya üzerinden askere yönelik ciddi bir sindirme kampanyası yapıldı. Asker masum,sivil vatandaşları vuran kuralsız bir güç olarak takdim edildi.Gezete köşelerinde, TV ekranlarında sözde liberal, gerçekte PKK’lı yazarlar tarafından mahkemeler kuruldu. Sonunda ağır kamuoyu baskısı karşısında asker operasyon yapamaz hale getirildi. Bir süre sonra PKK ile masaya oturulunca da sona gelinmek üzere olan bir mücadele tamamen bırakıldı. Şahin’in sözleri, Uludere’nin tam da bu sonucu almak için askere bilinçli olarak bombalattırıldığını gösteriyor.Operasyonları durdurmak, PKK’yı askerin pençesinden almak için, TSK’ya kasdi olarak yanlış istihbarat verilmiş… Bu açıklamalardan sonra, aradaki –istihbarat ihanetini- ortaya çıkarmak, benzer olaylarla karşılaşmamak için şarttır. Örgütle görüşen iktidarın diz çöker tarzda görüşmeleri alenileştirmesi, örgütü meşru muhatap kabul etmesi bu olaydan sonra gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bunun bir istihbarat hatası mı, yoksa istihbarat ihaneti mi olduğu ortaya çıkarılmalıdır.

******

Arınç,bir zamanlar AKP’nin vicdanı olarak görülen bir kişiydi. Ancak çözüm süreci başladığından beri bambaşka bir hüviyete büründü. Apo ile ilgili söylediği sözler hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Bir örgüte silah bıraktırmak başkadır, o örgütün liderini aklamak, masumlaştırmak, kader kurbanı olarak takdim etmek başkadır. Kader kimseyi kurban etmez, bu İslam’ın kader anlayışına da terstir. İnsan kaderin önünde pasif, edilgen,iradesiz bir mahluk değildir. Öyle olsa hesap gününün bir anlamı kalmazdı. Allah önceden bilen, kul isteyen,iradesini kullanan, Allah’ta o fiili yaratandır. Apo bu ihanet ve cinayet yolunu kendisi seçmiştir.Bunda kaderin bir zorlayıcılığı yoktur.Kader mevzuu İslam’ın en girift konularından biri olduğu için işi ehline bırakıp, esas konuya dönmekte fayda var.. Arınç, önceki gün HDP’yi Apo’nun itibarını düşünmemek,zor durumda bırakmakla suçladı. Bir anlamda hükümet sözcüsü olarak Apo’nun itibarını koruma görevini üstlendi.Bu sözlerin bir hükümet sözcüsünden, üstelik bir zamanlar AKP’nin vicdanı olarak görülmüş bir kişiden çıkması ne acı. Bu açıklamalar iktidara bir şey kazandırmadığı gibi sürecin geleceğine de bir katkı yapmıyor. En önemlisi Apo’ya itibar kazandırmak isteyenin itibarını yerle bir ediyor.Teröristle masaya oturmanın yanlışlığını kimse teröristi parlatarak izale edemez. Doğru tavır, teröriste terörist muamelesi yapmak, onu meşrulaştıracak söz ve davranışlara asla müsamaha etmemektir. Birini göklere çıkarmak, onunla sadece barış yapmanın hedeflenmediği anlamına gelir. Silah bırakmakla her şey bitecekse Apo’yu şişirmeye ne gerek var, çünkü buna ihtiyaç duyacağı bir konumu olmayacak. Biri şişiriliyorsa, onun için başka bir statü düşünüldüğündendir. Bu yaltaklanmalar, bu parlatmalar hep Apo’ya verilen sözlere uygun bir geleceğin psikolojik zeminini hazırlamak için. Peki Arınç’ın kefaleti bu algıyı oluşturmaya yeter mi, yetmez! Sn. Bülent Arınç kusura bakmasın ama bu dünyada Apo’yu temizleye, masumlaştırmaya yetecek bir güç yoktur. Onu parlatmaya çalışan kendisini kirletir.