1978-1982'de Türkiye'nin o zamanki adıyla Rızaiye şimdiki adıyla Urumiye Başkonsolosluğunda görev yaptım.

Urumiye, Türkiye sınır kapısı Esendere'ye 50 km. mesafede ve çoğunluğu Türklerle meskûn olan Batı Azerbaycan Eyaleti'nin yönetim merkezi olan güzel bir şehir.

Urumiye Başkonsolos'u Orhan Akbil Dışişleri Bakanlığına birincilikle girmiş yetenekli bir diplomatmış.

Eski Büyükelçi ve Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin tarafından mağdur edildiğini söylüyordu.

60 yaşındaydı ve çeşitli sağlık sorunları vardı.

Fiilen Başkonsolos bendim.

16 Eylül 1941'den beri görevde olan Muhammed Rıza Şah Pehlevi (1919 - 1980) siyasi huzursuzluk ve toplumsal olaylardan dolayı 16 Ocak 1979'da İran'ı terk etmek mecburiyetinde kaldı.

İran'da Şah'ın AK Devrimine karşı çıkan Ayetullah Humeyni 1964'de Ankara ve Bursa'ya sürgüne gönderildi.

Daha sonra Humeyni, uzun yıllar Irak'ın Necef kentinde yaşadı.

1975 yılında Cezayir'de İran Şah'ı Pehlevi ile anlaşan Irak Devrim Komuta Konseyi Başkan Yardımcısı Saddam Hüseyin ( Hasan El Bekr 16 Temmuz 1979'da Devlet Başkanlığı ve Devrim Komuta Konseyi Başkanlığını Baas Partisi'nin yeni önderi Saddam Hüseyin'e terk etti) 1978'de Humeyni'yi Irak'tan kovdu.

Humeyni

Humeyni Eylül-1978'de Fransa'ya gitti ve siyasi faaliyetlerini Paris'te yürüttü.

Şah'ın Mısır'a kaçmasını fırsat bilen Ayetullah Humeyni özel bir uçakla 1 Eylül 1979'da Paris'ten Tahran'a döndü.

İran silahlı kuvvetleri siyasi kargaşada kardeşkanı dökülmemesi adına tarafsızlığını ilan edince İmam Humeyni'nin İslam Devrimi 12 Şubat 1979 tarihinde resmen gerçekleşti.

İran İslam Devriminden sonra Molla Hasani namıyla maruf Urumiye Cuma İmamı Hüccetül İslam Gulam Rıza Hasani'yi makamında ziyaret ederek İran İslam Devriminden duyduğum memnuniyeti dile getirerek tebriklerimi sundum.

Beraberimde getirmiş olduğum Kur'an-ı Kerim'i üç defa öperek Molla Hasani'ye hediye ettim.

Bu jestimden son derece etkilenen Molla Hasani Kuran-ı Kerim'i üç defa öperek bana teşekkür etti.

İranlılar çok misafirperver insanlardır.

Bize bol miktarda ikramda bulundular.

Molla Hasani İran Türklerinden olduğu için aramızda lisan problemi de yoktu.

Gulam Rıza Hasani ile sohbetimiz beklenenden çok uzun sürdü.

Molla Hasani bir ihtiyacımın olup olmadığını sordu.

Kendisine cevaben sık sık Yüksekova, Hakkari ve Van'a gitmemiz gerektiğini, yolda pastarların (devrim muhafızları) bize kaba davrandıklarını ve güçlük çıkardıklarını söyledim.

Molla Hasani hemen antetli bir kağıda "Dost Türkiye'nin Urumiye Temsilcisi Kardeşim Vahit Özdemir'e her türlü kolaylığın gösterilmesini önemle rica ederim. Hüccetül İslam, Urumiye Cuma İmamı Gulam Rıza Hasani" diye yazdı.

Belgeye imzasını attı ve mührünü de bastı.

Akşam haberlerinde Molla Hasani ile görüşmemiz radyo ve televizyonda geniş bir biçimde yer aldı.

Türkiye'ye gidiş ve gelişlerde Molla Hasani'nin bize verdiği tavsiye mektubu sayesinde devrim muhafızları bizi aramadıkları gibi son derece de saygılı davranıyorlardı.

Diplomatik dokunulmazlığımız var ama bunu cahil Devrim Muhafızlarına anlatmak deveye hendeği atlatmak kadar zor.

Bu durumda özel ve dostane ilişkilerle sıkıntılarımızı çözmeye çalışmak mecburiyetinde kalıyoruz.

Yine bir gün Molla Hasani'nin Urumiye'de yerleşik 64’ncü Tümen Komutanı Albay Gulam Rıza Zehirnejad'ı sille tokat dövdüğünü öğrendik.

Gulam Rıza Hasani'den randevu alarak ziyaretine gittim.

Hasani bana "Agayı Konsul 64’ncü Leşger (Tümen) 'in Komutanı Serheng (Albay) benim emirlerimi dinlemediği için iyice dövdüm." dedi.

Ben de "İyi yapmışsın, eline koluna sağlık" dedim.

Molla Hasani'den dayak yiyen 64’ncü Tümen Komutanı Albay Zehirnejad kısa bir süre sonra Jandarma ve Kara Kuvvetleri Komutanı ve akabinde Genelkurmay Başkanı oldu.

Molla Hasani daha sonra milletvekili seçildi.

Tahsili kıt ve Farsçası da zayıf olduğu için konuşmasının yarısı Türkçe kelimelerle doluydu.