Demokrasiyi diğerlerinden daha iyi ve kabul edilebilir kılan özelliği, hatayı kendi içinde tamir kabiliyetidir. Bu gücünü yöneticilerinin ahlakından değil kurala bağlı denetimin işlemesinden alır. Denetimsizlik sorumluluğu yok ederken yetkiyi çoğaltır. Sınırlarını sadece yöneticinin koyduğu yetki ise giderek güç zehirlenmesine evrilir. Bu durum ilkeleşirse alttan üste silsile yoluyla sürer ve nihayet otokrasi zihniyet olarak tüm sisteme yerleşir.

Otokrasi yönetimde kanunlar, kurallar ve kurumsal ilkelerden önce ve daha çok baştakinin istek ve tercihlerinin hâkim olmasıdır. Bugün yaşadığımız tam da budur. AK Partili dostlarımız itiraz etseler de artık gerçeği inkar edemiyorlar. Sadece son belediye başkanları operasyonu bunu ispata yeter. Milli irade çığırtkanlığına tamamen ters bir zoraki istifa yoluyla işten atmaların başka türlü bir izahı olamaz. İşin enteresan yanı silsile de devam ediyor. Yeni başkanlar, eski başkanın bürokratlarını tasfiye ediyor, projelerini iptal ediyor. Yeni başkanın kadroları geliyor. Yeni başkanlar aynı ekip zihniyet ve partinin adamları. Lakin sempatik olmak bazı belediye hizmetleri ucuzlatıyor. Kimse de yani daha önce halk kazıklanıyormuş demiyor tersine seviniyor.

Bu tam da kitaplarda anlatılan “otokrasi” kültürüdür. Baş olan istediğini yapıyor, alkışlanıyor. Şunlar sorulmuyor; Eski başkanlar yanlış adamlarla mı çalışmış?, Yanlış projeler mi yapmış? İyi de o zaman AK Partili belediye meclisi üyeleri niye başkanı uyarmak bir yana hep onay vermişler? Meclis üyelerinin hepsi yerli yerinde dün öncekine olduğu bugün de yenisine biat ile vazife icra edecekler! Denetimi aklına getiren yok maalesef. Peki o iptal edilen projelerin yapılan harcamaları, paraları ne olacak? Milyonlarca liranın çöpe atılmasına neden o projelere onay veren Meclis üyeleri yeni başkana hangi işler için onay verecek?

Avrupa’da mutlak krallıklar, bizde padişahlar döneminde otokrasi vardı. Onlar önce feodal beyler çatışmaları sonra Kilise egemenliğine başkaldırı ile bedel ödeyerek bunu aştılar. Biz ise bir işgalden istiklale geçtik ve Cumhuriyeti ilan ettik. Çok partili demokrasiye geçiş için de bedel ödemedik. Darbelerle kesilen demokratik hayatımız ne yazık ki demokrasi kültürünü üretemedi. Toplumsal yaşamda yönetimi denetleme fikri ne eğitim yoluyla ne de başka surette hakim kılınamadı.  Reis, patron, şef, başkan ve adamları baş olduğunda denetimsizleşti. Denetimsizlik de ahlakı yok etti. O yüzden şehirler betonlaştı, rüşvet yolsuzluk meşrulaştı. Adamım olsun yeter ehliyeti liyakati boş ver anlayışı her yere yerleşti.

Esasen cumhuriyetin ilk döneminde yeni devletin modernleşme arzusu inşa ettiği modern bürokrasinin hukuka bağlılık ve liyakat gibi değerleri vardı. Belki denetim kültürü o zamanda yoktu. Ancak kurala saygı ve norm bilinci yüksekti. Yöneticiler siyaseten çok güçlü olmalarına rağmen kural dışı idareyi düşünmediler. İşler rayında giderken bu düzende sorun çıkmayabilir. Lakin hiçbir sistem yöneticinin ahlak ve vicdanıyla mukayyet değildir. Denetim ve hesap verebilirlik olmadan demokrasinin de faziletinden bahsedilemez. Dahası adı demokrasi olan düzen denetimsiz kaldığında çok rahatlıkla otokrasiye dönüşebilir. Bugün yaşananların Türkçesi budur.