Türkiye, Temmuz’un harıyla birlikte dört taraftan saldırıya uğradı ve arkası da gelecek gibi.

Aslında gibisi fazla…

Görmemek için kör olmak gerek.

Türkiye’nin önüne üç alternatif konuldu. Ancak bu kör gözüne parmağım noktasına gelmedi henüz. Muhtemelen 2015 sonundan önce kahvelerde pişpirik oynayanlar bile görebilecek.

Ben seçenekleri yazayım, siz kendi değerlendirmenizi yapın.

Bir: Suriye’de Esad (son dört yıldır Esed denilen) rejimiyle anlaşın denilecek…

İki: İŞİD (sonradan DAİŞ denilen) ile anlaşın denilecek…

Üç: PYD (PKK’nın Suriye ayağı) ile anlaşın denilecek…

Daha doğrusu deniliyor. Bombaların, uykuda şehadetlerin, kandırmaca pusuların, intikam katliamlarının nedeni alternatiflere alt yapı hazırlığı.

Evet, şimdi soruyorum. Sizce başta devletin televizyon kanallarını olmak üzere görsel medyayı parselleyen zevat ve çok satan gazetelerde kalem oynatanlar hangi alternatifi şirin gösterecekler?

Bir dakika mola verin. Derin bir nefes alın ve düşünün. Eğer bir cevabınız varsa, ben kendi görüşümü yazabilirim artık.

Bence;

Alternatif bir: İmkânsızdır. Cumhurbaşkanı ve mevcut hükümet bunu istemez. Ki ister de-facto devamlılık, ister azınlık hükümeti, isterse de koalisyonun büyük ortağı şeklinde gelecek seçimlere kadar AKP’li hükümet yönetmeye devam edecek ülkeyi.

Alternatif iki: İŞİD formatıyla İslam’ın batı kamuoyunda daha da öcüleştirilmesi için “mış” gibi yapma oyunu sürdürülecek. Baksanıza Amerika İŞİD’le mücadelenin 10-20 yıl sürebileceğini açıkladı bile. Dolayısıyla Türkiye İŞİD ile de anlaşmayacak.

Alternatif üç: Bingo… Evet, Türkiye’yi PYD ile anlaşmaya zorlayacaklar. Bu suretle açılım politikaları devam edecek, BOP taahhütleri yerine gelecek… Aşağıda Barzani, yukarıda Salih, en üstte Öcalan… Suriye sınırımız 900 km miydi? Hadi oradan(!).

Milletimizi o hale getirdiler ki, alt kimlikti - üst kimlikti, paraleldi - generaldi, bayraktı – flamaydı, andımızdı – marşımızdı, şehitti – gaziydi, kasaydı - masaydı diyerekten bütün değer yargılarımızın üzerinden silindir geçirdiler.

Bu milletin hazmetme kapasitesini o kadar artırdılar ki, binlerce cana kıyılsa bile (maazallah), nerede kalmıştık diyerek okeye dönmeye devam eder haldeyiz…

Kim aydınlatacak bu milleti?

HDP’li bir Belediye Başkanının karşısında vücut kimyasının bozulduğunu televizyon ekranlarında söyleyen Vali mi? Anadolu’da “namerdi sevindirmemek için aç gezip tok sallanacaksın” diye bir söz var, onu damı duymadın Sayın Vali?

Yurdumuzda meydana gelen vahim suikastlar ve katliamlar sonrası, yine televizyon kameraları karşısına geçerek istihbarat zafiyetini paralele bağlayan Emniyet Müdürü mü?

Lidere yakın olmaktan başka sermayesi olmayan, kongrelerde kendi tabanına parmak sallayan ama kaybetmesine rağmen kazanan siyasetçiler mi?

Kendi yandaşlarından bile ehil olanları dışlayan, ehliyetsizleri tercih eden hükümetler mi?

İftiranın mubah sayıldığı tarikatlar mı?

Ülkemizin bir bölgesinde, artı Suriye’de, artı Telafer’de, Musul’da, Kerkük’te, kısaca Irak’ta Türkleri göçe zorlayarak etnik temizlik yapanları dahi görmeyen beyinler mi?

Kim?

Efendim, duyamadım bir daha söyler misin?