Bu başlık yanlış mı geldi size?

Yüce kitabımız Kuran’ı Kerim’in Bakara Suresinin 154’üncü ayetinde, “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin, aslında onlar diridirler ancak siz bunu bilemezsiniz” denilmektedir.

Allah (cc.) hiçbir ameli karşılıksız bırakmayacağına, vatanı uğruna şehit düşeni cennetine koyacağına göre…

Bu başlık ne?

Ne demek “Şehitler Ölür Vatan Bölünür”, ayete karşı mı geliyorsun?

Hâşâ, bu bir ironi…

Vurgulamak istediğim şehitlerimize liyakattir, “Sahipsiz Vatanın Batması Haktır/ Sen Sahip Olursan Bu Vatan Batmayacaktır” dizelerini hatırlatmaktır.

Sakin kafayla bir düşünün bakalım, ne yaptınız, ne yaptık vatanın bölünmemesi için? Sanal dünyada yazışmanın dışında…

Selçuklular Müslüman değil miydi? Elhamdülillah müslümandı. “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyor muydu? Ne oldu? Bırakalım Selçukluları da Ahlat’a, Adilcevaz’a ne oldu?

Osmanlılar Müslüman mıydı? Elhamdülillah müslümandı. “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyor muydu? Peki, ne oldu? Var olan topraklarının yaklaşık %96’sını kaybettiler.

O dünya Rabbimizin işi, bu dünyadan haber ver sen.

Barış’lar, Bahadır’lar öldü mü? Öldü…

Şehidimize manen ve madden muhtaç olan bebesi, ebesi, eşi, atası ömrünün son gününe kadar onun yokluğunu yaşayacakken biz ne yapıyoruz?

Örneğin, bir milletvekiline lideri “öyle dikine dikine, misafir falan demeden, yüzüne karşı” dese ki, “bu seçimlerde sen yoksun” ne olur dersiniz? Bir şehit ailesinin duyduğu kadar acı duyar mı iç dünyasında? Birinde can, diğerinde makam…

Örneğin, ben şehit olmak istiyorum demesine karşın camiye bile onlarca korumayla giden Bakana, dünyada kalan kısacık ömrünü sonsuz rahmana tercih mi ediyorsun, bu iş ne iş dense ne der? Bırakalım onu da, bu sözleri alkışlayan cami cemaati ne der?

Ben 1969-1976 yılları arasında Diyarbakır’da öğrenciydim. Bilen bilir o zamanlar Diyarbakır’da Melikahmet semti hariç sokakta Kürtçe konuşana pek rastlanmazdı.

Ama ben çocukken de, delikanlıyken de oralarda bir gün başkaldırtılabileceğini, özerklik talebi olacağını ve ardından bağımsızlık rüyalarının görüleceğini biliyor ve söylüyordum.

Ve devletin isterse ayakları yere basan uzun vadeli projelerle bunu önleyebileceğini, bizi bir yumruk halinde karabileceğini de görüyordum.

Ne hazindir ki, devlet idaresi bu konuları bilmeyen, çakıl taşı edebiyatının ötesine geçemeyen, dünyayı okuyamayan, vizyondan ve misyondan yoksun bir yapıyla bugünlere kadar geldi.

Aç gözünü kardeşim.

Başkaldırıyı bugün bastırdın diyelim. Oraya yine gidemeyeceksin, yürürken hep arkanı kollayacaksın, çünkü orada yoksun…

Hakkâri’de kaç tane arkadaşın var?

Şırnak’ta evinde misafir olabileceğin veya evinde misafir edebileceğin kaç dostun var?

Bursa’da gecenin üçünde kapısını çalarak ben geldim diyebileceğin kaç tane akraban var?

İstanbul’da bizim kirvenin çocukları sizin inşaatta amelelik yapsın diyebileceğin kaç müteahhidin var?

Antalya’da komşunun oğlu sizin otelde komilik yapsın diyebileceğin kaç ahbabın var?

Vatanının bütünlüğünden, milletin birliğinden, bayrağın tekliğinden yana olanların önemli bir kısmını da küstürdün. Küstürdüler…

Ötekileştirilenler de sürekli göçüyor…

Yeni proje ve söylemler gerek…

Ama biz yine de haykıralım.

“Şehitler ölmez vatan bölünmez”.