ABD ne yapmak istiyor? Beyaz Saray, kazan-kazan formülünü devreye alarak Türkiye ile olan sorunlarından çözebileceklerini çözmek istiyor. Rusya-Çin Blokuna çok yakınlaşmış olan Türkiye’yi daha merkeze, Batıya daha yakın pozisyona çekmek istiyor. Türkiye’ye ‘’Sen bir adım atarsan, ben üç adım atarım.’’ diyor. 

Sürece Amerika açısından bakıldığında, Türkiye aslında kendisi için çok önemli olmayan vetoyu kaldırma karşılığında çok sayıda kazanım elde etti. Ambargolar çok büyük ölçüde kalktı, F-16 sorunu çözüldü, İsveç’in Anayasası ve kanunları değiştirildi. İsveç, Avrupa’da PYD-YPG yapılanmasına en yüksek tutarda finansal yardım yapan ülkeydi. Bu durduruldu.

  ABD, bu süreç tamamlanmadan devamını getirmeye çalışıyor. ‘’S-400 sorununu çöz, bana 155 milimetrelik mühimmattan ver. Bende seni F-35 projesine dahil edeyim ve Patriot vereyim.’’ diyor. Bu cümle de kritik ifade ‘’F-35 projesine dahil edilmek’’, ‘’F-35 satmak değil.’’ Bunun anlamı, önümüzdeki elli yılın uçak teknolojisine ortak olmak. Yapılacak üretimlerle devasa gelirler elde etmek. Bazı uzmanlar ABD’nin bu açılımının, Amerikan askerlerinin Irak ve Suriye’den çekilmesiyle süreceğini iddia ediyorlar. Bağdat, uzun süredir topraklarındaki ABD askerlerinin çekilmesini istiyor ve bu isteğini giderek daha yoğun ve yüksek perdeden dile getiriyor.

Amerika, Irak’tan asla çekilmez. Zira bu çekilme, İran’a alan açmak ve Tahran’ı daha da güçlendirmek anlamına gelir. Çünkü Amerika çekildiğinde doğacak boşluğu Irak dolduramaz. Amerika’nın çekilmemesinin ikinci nedeni, Irak’tan çekilmenin aynı zamandan Suriye’den de çekilmek anlamına gelmesidir. ABD, Suriye’deki yapılanmasını Iraktan besliyor. Iraktan çekildiğinde Suriye’deki yapılanmasının lojistiğini sağlayabileceği bir alternatifi yok. Ne Türkiye ne İran nede Şam yönetimi bunu kabul etmez. Yani ABD Irak’tan çekildiğinde, Suriye’deki Amerikan yapılanması çöker. PYD-YPG son derece zayıflar. Türk ordusu tarafından kolaylıkla imha edilebilir.

ABD için PYD-YPG yapılanması çok önemli. Dolayısıyla, Beyaz Sarayın dış politika konsepti tamamen değişmeden, Amerikan ordusu Irak ve Suriye’den çekilmez. (Trump iktidara geldiğinde, ABD güçlerini çekeceğini söylüyor. Başkan olduğu dönemde de çekilmeyi istiyordu fakat bunu yapmaya gücü yetmedi.)

Ankara açısından denklemin bir tarafında ABD varsa diğer tarafında Rusya var. Reuters, Putin’in, Nuland’ın seyahatinin hemen ardından, 12-13 Şubat’ta, Türkiye’ye geleceği açıkladı. Beyaz Saray Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırarak Batıya yakınlaştırmayı hedeflerken, Rusya Ankara’nın mevcut pozisyonunu korumasını istiyor.

Bunu sağlamak için elindeki en büyük koz, enerji. Türkiye’yi enerji merkezi hatta borsası seviyesine getirmek. Doğalgaz ve petrol fiyatlarını düşürmek. Enerji merkezi olmak ülkemiz açısından çok stratejik bir hedef. Ülkemizin enerji güvenliğini sağlayacak, milli gelirini arttıracak ve nakil hattı projelerinin bize yönelmesini teşvik edecek bir adım.

Bunun ardından muhakkak rafineri ve LNG yatırımları gelir.   Rusya ile ilişkilerde göz önünde bulundurmamız gereken nokta şudur; Türkiye’nin enerji merkezi olması, en az ülkemiz kadar Rusya içinde önemli. Rusya içinde olduğu kuşatılmışlıktan kurtulmak istiyor. Petrol ve gazını piyasalara ulaştırabileceği en uygun alternatif güzergah, Türkiye. Yani Putin bize lütufta bulunmuyor, karşılıksız bir şey vermiyor. Her iki memleketinde menfaatine olan bir projeyi hayata geçiriyoruz.

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini veto etmesinin Rusya açısından, çok mühim olduğunu https://www.habererk.com/isvecin-natoya-uye-olmasi makalemizde izah etmiştik. Rusya, Türkiye ve Macaristan’ın İsveç’in üyeliğini ilanihaye veto edemeyeceğini biliyordu. Zaman kazanmak istiyordu. Zira Kremlin’e göre, ABD seçimlerini Trump kazanacak. Biden yönetiminin stratejisi, en güçlü rakip olarak gördükleri Çin-Rusya-İran blokunu zayıflatmak için Rusya’yı zayıflatmaktı.

Bu nedenle Ukrayna’yı AB ve NATO’ya dahil etme sürecini başlattılar. Rusya buna ses çıkarmasaydı, Ukrayna’yı ebediyen kaybederek zayıflayacaktı. Ukrayna’ya saldırdı, şu an savaşarak zayıflıyor. Eğer savaşı kaybetseydi, ikinci kez bölünecekti ki bu ABD için ideal senaryoydu. Rusya’nın kontrol ettiği enerji kaynakları çok sayıda ülkenin kontrolüne geçecekti.  Şu an Rusya’nın savaşı kaybetmeyeceği gözüküyor. Fakat bu durumda bile Rusya güç kaybetti.

Biden, Kongre engellemese Ukrayna’ya destek olarak savaşı uzatabildiği kadar uzatır. Oysa Trump, yapılan yardımları durdurarak, Ukrayna’yı Rusya’yla anlaşmaya zorlayacak. Zira Trump’a göre demokrasi, insan hakları gibi değerler ve Ukrayna’nın işgal edilmesi önemli değil. Ona göre, rakip Çin. Rusya ile anlaşarak onu Çin blokundan koparmak lazım. Savaş Rusya’yla birlikte Batıyı da zayıflatıyor ve aynı zamanda Batının Ukrayna’ya yoğunlaşmasına yol açıyor. Bu da asıl rakip olan Çin’in hareket alanının genişlemesini sağlıyor.

Kremlin savaş uzadıkça Batının yorulacağını ve yardımları azaltacağını öngörüyordu ki bugünden haklı çıktığı söylenebilir. Ukrayna için, bu yaz savaşın son yazı. Sonuç alamazsa yardımların devam etmesi imkansız. Yani hem sonuçlandığından yani Türkiye onay verdiğinden hem de Rusya açısından maksat hasıl olduğundan Putin’in gündemi İsveç değil.

Rusya için mühimmat satışı da öncelikli konu olmayacaktır. Zira Türkiye zaten Ukrayna’ya silah ve mühimmat satıyor. Belki hacim konusunda ricaları olabilir. Rusya için seyahatin asıl maksadı, Türkiye’nin S-400 konusunda adım atmasının engellenmesi. Zira Türkiye bu konuda, adım atarsa, kısa sürede NATO ülkeleriyle ilişkileri iyileşecektir. Buna paralel olarak Rusya ile ilişkileri soğuyacaktır. Rusya S-400 konusunda Ankara’nın adım atmasını engelleyemeyeceğini görürse ipleri koparmaz, koparamaz. Bunun karşılığında tavizler almaya yönelir.

En önemli ve acil talebi, Türkiye’de Türk-Rus ortaklığında bir banka kurulması olacaktır. Rusya’nın kullanamadığı yüksek tutarda nakit stoku var. İhracat gelirlerinin tahsilinde sorun yaşıyor. Aslında bu talep, ABD tarafından ambargonun delinmesi olarak algılanmasa, Türkiye’nin de faydasına. Muhtemelen süreç şöyle işleyecek; Türkiye Rusya’ya, Ukrayna’ya mühimmat vermeyi, S-400’leri ve gıda koridorunu yeniden faal hale getirmeyi kabul ettirecek. Ondan sonra ABD’ye S-400’ler ve mühimmat verilmesi karşılığında banka açılmasını kabul ettirecek. Putin’in seyahati ertelenmezse, ‘’Türkiye ve Rusya anlaştı ya da anlaşmaya çok yakın’’ denilebilir.

Seyahat ertelenirse, ‘’Taraflar anlaşamadı, müzakereler devam edecek.’’ yorumunu yapabiliriz. Çok hassas günlerden geçiyoruz. Dünyanın geri kalanı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama Türkiye için en olumlu gelişme seçimleri Trump’ın kazanması olacak ki süreç bunun olacağını gösteriyor. Kuzeyimizdeki savaş biterse ve Batıyla Rusya’nın yakınlaşması süreci başlarsa her iki taraf içinde merkez ülke konumuna geliriz.