Washington Büyükelçiliği eski Başmüşaviri Fikret Artan, 1 Mart tezkeresi öncesi ABD'de yapılan müzakereleri Odatv’ye anlattı.

Artan’ın yazısı şöyle:

DPT Müsteşar Yrd. Birol Aydemir  bir anda Ali Babacan'a dönerek, “Sayın  Bakanım, harekat başladıktan sonra Irak’tan Türkiye’ye sığınacak olanların maliyeti olan 1 Milyar dolarlık tutarı toplantıda söylemeyi unuttuk” demesin mi...

Söz konusu müzakerelerin ana konusu olan 1 Milyar dolarlık bir hibe için Türkiye’den milyonlarca lira masrafla gelen iki bakan, müsteşarlar ve diğer onlarca görevlinin 2-3 gün süren müzakereler esnasında tam da hibe tutarı kadar bir büyük bir maliyet kalemini söylemeyi unutmaları büyük bir skandal değil de nedir.

BİZZAT YAŞADIM

Kulaktan dolma veya rivayet değil, bizzat şahit olduğum bu tarihi müzakerelerdeki yetersizlikler, beceriksizlikler ve skandalların inkar edilmesi durumunda, elçilikteki kayıtlar ve Dışişleri Bakanlığında arşivlenmiş toplantı notları söylediklerimin doğruluğunu ispatlayacak en önemli delillerdir...

Tabi ki FETÖ'cüler bu yazıdan sonra özellikle dijital kayıtları ortadan kaldırmazlarsa…

AT PAZARLIĞI

Müzakereler maalesef böylece başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve Ali Babacan ABD Başkanı Bush’tan yana yakıla randevu alarak görüştüler ama “At Pazarlığı” sözü ile istiskal edilerek elleri boş bir şekilde ve Ülkemizi de uluslararası alanda rencide ettirerek Türkiye’ye döndüler.

Malum 1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçemeyince söz konusu müzakereler de sonuçsuz kaldı.

Bilin bakalım, olumsuz müzakere sonuçları ve ABD’den ekonomik desteğin çıkmaza girmesi üzerine 28 Şubat 2003 gece yarısı Başbakanlığa çağrılan Ali Babacan’ın önerisi ne oldu? (Bunu ben söylemiyorum, dönemin Başbakan Yrd. Ertuğrul Yalçınbayır ifşa ediyor.

2003 yılında Motorlu Taşıtlar ve Emlak Vergileri 2 defa alınarak, yani %100 zamlı tahsil edilerek, vatandaşlarımız cezalandırıldı…

BAŞARISIZLIĞA BÜYÜK ÖDÜLLER…

Değerli okuyucular uluslararası skandallara yol açan ve vatandaşın sırtına vergi yükü bindiren bu şahıslar, tirajı komik bir şekilde bu başarısızlıklarından dolayı maalesef büyük ödüllere ulaştılar ve taltif edildiler…

Ali Babacan müthiş müzakere yeteneği (!) ile 2005 yılında AB Başmüzakerecisi ünvanını aldı…

Müsteşar Yardımcısı Birol Aydemir ise "FETÖ'nün Joker Bürokratı" olarak, önce SGK Başkanlığı’na, sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarlığı’na ve en son da TÜİK Başkanlığı’na atandıktan sonra, nihayet 15 Temmuz’un ardından bir çok “sözde hizmet hareketi” mensubu gibi emekliliğini isteyerek kamudan ayrıldı.

Bu şahıs 2019’da önce Ali Babacan’la parti kurup, daha sonra 2022 tarihli yeni seçim kanunu ile vekil olamayacağını anlayınca, danışıklı dövüş ile İYİ partide konumlandırıldı.

BELİMİZE KADAR BORCA SOKTULAR,ŞİMDİ DE GIRTLAĞIMIZA KADAR BORÇ HEDEFLİYORLAR

Bugün Türkiye’nin toplam dış borcu milli gelirimizin %55’ine ulaşmış ve 450 milyar dolar düzeyine yükselmiştir ki, bunun 1 numaralı sorumlusu Ali Babacan ve Hazine, Maliye, DPT ve Merkez Bankası'nda kadrolara doldurulan FETÖ'cü ekiplerdir.

Katıldığı müzakerelerde ana konu olan hibe tutarına eşit bir maliyeti (1 Milyar Doları) unutan Ali Babacan ve FETÖ'cü  arkadaşlarının, bugün ülkemizi beline kadar soktukları borç batağından kurtarmak yerine, çözüm olarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dile getirdiği şekilde, 500 milyar dolar daha borçlandırarak,  milli gelirimizin toplam tutarını da aşırttırıp,  gırtlağımıza kadar borca sokmak istediklerini duymak ne kadar ürkütücü değil mi?

LİYAKATLİ KADROLAR ?

Ayrıca, Ali Babacan’ın son günlerde “iktidara geldiğimizde ekonomiyi liyakatli bürokratlarla kurtaracağız” derken kastettiği, yukarıda bahsettiğim FETÖ'cülerdir ki, Allah korusun, böyle bir şeyin gerçekleşmesi durumunda, her türlü sınava giriş sorularının çalınarak, milyonlarca gencimizin hakkının yenilmesini ve Ergenekon- Balyoz vb. tertipleri bırakın, bu sefer devletimizin topyekUn elden gitme tehlikesi ihtimali maalesef kuvvetle muhtemeldir.

Ancak, ben şahsen Türkiye Cumhuriyeti devlet aklının, kıytırık, sünepe FETÖ'den,  kat be kat büyük ve güçlü olduğunu ve Türk milletinin feraseti ile milli iradesini FETÖ'cüler ve bölücülerden yana kullanmayacağını ve bundan sonra asla böyle bir duruma müsaade edilmeyeceğini düşünenlerdenim.

Peki ya sizler…

Editör: Gökçe Sevim