Referandum sonuçları hileli haliyle bile AKP’nin hezimeti oluyor. Son 3 yıldır anlatarak, yazarak şunu savundum. Mevcut siyasi düzen değişmez yani halkın önüne yeni bir seçenek sunulmazsa eğer AKP tüm seçimleri gene alır ve fakat asla bu ülkeyi yönetemez. Bunun birçok sebebi var. Ancak en önemlisi yönetim kadro ve zihniyeti olarak AKP nin tükenmişlik sendromudur. Kifayetsiz muhterislerle, başarısızlığı tescillenmiş muhalefetle yarıştığı her seçimi kazanan AKP ancak konjoktürel başarılı sayılabilir. Artık o konjoktürde yok. 

Yönetim yetmezliği kabak gibi açığa çıktı, her alanda denizi bitti. Ekonomi SOS veriyor! İşsizlik, enflasyon, dış açık artıyor. İstatistik hileli büyüme rakamlarına da kimse inanmıyor. Çünkü halk olan biteni görüyor ve yaşıyor. Ticarethaneler, sanayi tesisleri işyerleri kapanıyor. Yastık altı altınlara muhtaç olması ve halka bunun için yalvarması örtülü ama acı bir itiraftır.

Esasen bunu 16 Nisan akşamında Sarayın balkonundan gördüler. AKP-MHP toplamının son seçim sonuçlarına göre %62 olmasına rağmen zor bela ve hileyle ancak 51 alabildiler. İstanbul, Ankara başta seçmen yoğunluğu yüksek yerlerde kaybettiler. O akşamki suratları bir düşünün ve göz önüne getirin Hiç kazanmış bir adam havası var mıydı? Yoktu çünkü kaybettiğini gördü. 

Bu sarmaldan hızlıca kurtulmak ve 2019 Kasım korkusunu defetmek için çareler arandı, çok sayıda anket yaptırıldı. Durum fena idi. R.T.Erdoğan’ın kişisel karizması ve itibarı hızla eriyor, oylar düşüyor. C.Başkanlığı seçiminde Meral Akşener’le yarıştığı takdirde her ahvalde 7-8 puan fark yiyor. Çok başlılığı ortadan kaldırdığı yani tek adam olduğu için iktidar namına olumsuz her şey hanesine eksi yazılıyor.

En kötüsü de gün geçtikçe ağırlaşan yaşam şartları altında ezilen, mahdumlar zenginleşirken kendisi fukaralaşan halk nezdinde yolsuzlukla AKP birlikte anılıyordu. Bu ise 20 yıl önce başına geldiği ANAP’ın akıbetini hatırlatıyor, can sıkıyordu. Saray, israf, debdebe, şatafat, lüks halkın canını sıkmaya, gözünü açmaya başlamıştı. 

Bir tek kurtuluşu vardı. Algı yönetimini iyi biliyordu. Yolsuzluk ve lüks yaşamın halkta neden olduğu kızgınlığı yok etmek için, vebali günahı yükleyeceği adamları bulmalıydı. Ve buldu, Belediye Başkanları. Çünkü herkes her işi, icraatı bilemez göremez. Ama belediyeler her yerde var ve yolsuzluk yapıyorlar halk da en azından kendi bulunduğu yeri görüyor. Öyleyse yolsuzluktan şikayetleri ve memnuniyetsizliği bunlara fatura etmek çok kolaydı. Önce metal yorgunluğu dedi, sonra yolsuzluğa bulaşanı lüks yaşayanı kapının önüne koyarım diyerek sahayı hazırladı. Operasyona İstanbul’dan başladı, Ankara Balıkesir Düzce ve daha 10 kadar başkanı gözden çıkardı. G.Antep, K.Maraş, Bursa gibi büyük şehirlerde yolda.

Tüm bunları niye yaptı, yapıyor ve yapacak? Fetö, metö işin magazin kısmı. AKP de Fetö ye bulaşmayan mı var? Asıl amaç itibarı düşen eskiden olduğu gibi her sözüne güvenilen bir lider olmaktan çıktığını bildiği için, bu işi manivela yapıp kendini kurtarmak. Halka; bak yahu yolsuzluk yapanı kapıya koyarım dedi ve helal olsun dediğini de yaptı algısıyla 2019’daki seçimi kurtarmak. Yoksa her zaman milli irade çığırtkanlığı yapıp sonra da seçilmiş başkanları kapı önüne koymak akıl işi değil.

İşler yolunda iken halk yolsuzluk hırsızlık v.b gibi sözlere pek itibar etmez. Hatta yolsuzluğa şahit olsa, görse, anlasa dahi eğer halinden memnunsa karşı da çıkmaz. Yol yaptı, köprü yaptı diye icraat anlatır. Ama cebine, kesesine, ekmeğine dokunduğunda aynı halk anında karşıya geçer. Şimdi ekonomik mali durum halka sus payı, rüşvet kabilinden bir şey veremez halde. Hazine tamtakır ve borç bulmakta da zorlanıyorlar. Zamlar yağmur gibi yağıyor ve yağacak. Düne kadar ne derse inanan ahali artık soruyor ve soracak. Yahu kardeşim sen aday yaptın biz oy verdik seçtik Şimdi adamı niye alıyorsun?  Yolsuzluk varsa çıkar ortaya ver Savcılığa, yoksa derdin ne diyecek.

Sonuç itibariyle bu operasyonların yapana da faydası olmayacak. Hep itiraz edip değişmesini savunduğumuz mevcut siyasetin cari düzeninin ülkeyi yönetilemez hale getirdiği ve tüm kesimlere zarar vermeye başladığı artık aşikar. Yalın gerçek şu; AKP içten çürüdü, sihiri bozuldu, sırması döküldü, desti çatladı artık su tutmaz. Zihniyet aynı iken yenileşme v.s de olamayacak. 

O yüzden yeni parti siyasetin düzenini değiştirecek, eski arazları bünyesine sirayet ettirmeden, ‘’siyasette ahlak, yönetimde adalet’’ temelli, çağdaş, şeffaf, denetlenebilir, hesap verebilir parti ve kamu yönetimi kurma iddiasını güçlü biçimde ortaya koymalıdır. Ben, ben, ben diyen, seçilmiş belediye başkanlarından istifa alan, Başbakanı işten atan biri kendi tabanı açısından çekilmez, ülke insanı açısından taşınamaz noktaya gelmiştir. Bu yenilikçi siyasete ilave bir ivme kazandıracaktır. Artık önümüz düne göre çok daha açıktır. Yeter ki kendi rüzgarımızı kesmeyelim.