Bugün otobüs beklerken durağa doğru sallanarak gelen 2 genç gördüm. Birbirlerine tutunuyorlardı ama ikisinin de ayakta duracak hali yoktu. Göz kapakları şişmiş adeta kapanmak için yalvarıyorlardı sahiplerine. Durakta benimle beklemeye başladılar.

Biri duraktaki çöp kutusundan bir şişe aldı. İçindeki suyu içti. Sonra otobüse bindiler benimle birlikte. Herkes onlara bakıyordu, ben de. Güneş gözlüklerim ilk kez bu kadar şirin geldi. Kullandıkları madde her neyse onları çok susatıyor olmalıydı. Yanlarında duran bir hanımefendiden elindeki suyu istediler. Kadın sessizce verdi. İçim o kadar yandı ki onların bu haline, sanıyorum onlar kadar susadım.

Kalbim o kadar hızlı çarptı ki onlara bakarken, nefesim kesildi gözlerim yandı. Biraz sonra, ayakta bile duramayan gençler tuhaf hareketler yapmaya başladılar. Otobüsteki kalabalık rahatsız olunca şoför, çirkin ördek yavrusu gibi bakılan iki genci indirdi. Kimileri onlar için üzüldü, kimileri kızdı, kimileri de "mübarek ramazan günü" başlıklı uhrevî cümleler kurdu ama kimse onların kurtuluşuna dair tek fikir sunmadı. Kimse onları sevmedi çünkü onlar artık yok hükmündedirler bu ülke için. Tıpkı o otobüstekiler gibi. Çünkü biz sevginin değil şiddetin gücüne inanan müthiş vatanperverlerin ülkesinde yaşıyoruz.

Otobüsten indirilen çocuklardan biri kaldırıma takılıp yere düştü. Muhtemelen dizleri ve avuçları yaralandı. Elbette yaraları geçecek ama onun ve bizim içimize işleyen bu haysiyet yoksunu ve onursuz davranışın açtığı yarayı hangi merhem iyileştirebilir ki ?

"Sürekli birbirinin ayağını kaydırmaya çalışan, yüz yüze konuşmak yerine arkadan konuşmayı seven, karşılaşınca sahtekarca birbirine gülümseyen çok sayıda kardeşe sahip kocamaaannnn bir aileyiz biz." demişim geçen yıl bu zamanlar.

Koskoca bir ülke nasıl böyle riyakar, nasıl böyle bencil bir topluma bu kadar hızlı dönüştü anlamıyorum. Her seferinde "bizim tarafımız vatan" diyenlerle birleşme umuduma balta vuruyor ihanet.

Bir olma konusunda, vatanımı bölme kaygısında olan kalleşlere bile özeniyorum bazen. Nasıl da birlikte, nasıl da sımsıkı bağlıları davalarına ve dava arkadaşlarına.

Ama biz öyle miyiz?

Sorarlarsa tarafımız vatan ama tarafı vatan olanlardan gayrısına yetmiyor gücümüz. Eskiden yazılarımda "kardeş kardeşi yara götürür ama yardan atamaz" filan derdim. Şimdi düşünüyorum da, benim hissettiklerim; umuttan, iyi niyetten ve güvenden öte sadece bir ahmaklıkmış. Nefret duygusuna karşı verdiğim savaşı hayatta kalmak için bile vermeyecek kadar sevgi dolu bir kalbim vardı ama elimden almak için elinden geleni yapan bir yığın sığıra yem oluyor şimdi.

Beysbol oynamayı bilmeyenlerin ülkesinde binlerce beysbol sopası satılıyor ve bu satışın izahı bulunamadığı için mecburen mizahı yapılıyor. Artık sopalı kavga haberleri duyunca altından kim çıkar acaba diye oturup çok kafa patlatmıyorum. Dönüp dolaşıp vatansever diyecekler nasılsa.

Sevmeyin kardeşim. Siz vatanı sevmeyin. Irkı bozuk dağ farelerine öfkelenmeyi bilmeyen ama sadece fikir ayrılığına düştüğünüz yol arkadaşınıza karşı öfkeden kararan o iğrenç kalplerinizle benim cennet kokulu vatanımı sevmeyin.

5 yaşındaki bebeklerin tecavüz edilerek öldürenlere kadınların sadece cinsel bir obje yahut eşya gibi görenlere, terör adı altında her türlü eylemin yapılıp binlerce vatan evladının toprağa düşürenlere, her türlü yolsuzluğa, hırsızlığa, yalana, ihanete hizmet edip bunu da İslam diye önümüze koyanlara bırakın yüksek sesle eleştiride bulunmayı kalbiyle buğz edemeyecek kadar korkakların sevgisine ihtiyacı yok bu toprakların.

Sevmeyin kardeşim. Bu ülke, 7 düvele karşı savaşırken "İslam'a saldırdılar" yalanıyla Yemen çöllerinde Türkler'i katleden Araplar gibisiniz. Hem okumayı bilmiyor hem de eli kalem tutan kim varsa katlediyorsunuz.

Öyle öfkeliyim kendime. Sesim ulaşmıyor sevgisizlikten, bencillikten, kör olmuş gönüllere diye. Bizim köye gittim 5 dakika gözlerimi kapatıp. Dünyanın bizim dağın yamacı kadar olduğuna inandığım yaşlarıma. Yazıyı tamamlamadan önce o her şeyden habersiz kız çocuğu olmak arzusu ile annemi aradım yine. "Anne" dedim, "bıktım bu adamların riyakar vatanperver masallarından. Çocukken odun ateşinde pişirdiğin ramazan lokurları (lokma) vardı ya, çok özledim. Yapsana."