Hatırlarsınız… 2017 yılının sonunda 696 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile vasatı 1 milyonu aşan taşeron işçilerle ilgili bir düzenlemeye gidilmişti…

… Bu kararname ile merkezi idareye bağlı kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin dışarıdan personel çalıştırmasına dayalı hizmet alımı engellenmiş ve belediyelerde taşeron hizmet alımıyla çalışan işçiler belediye şirketlerine geçirilmişti.

Yıllar içinde ve her seçim döneminde özellikle 696 sayılı KHK kapsamlı belediye şirketlerinde çalışanların sayısı muazzam bir artış gösterdi. DİSK/GENEL-İŞ’in paylaşımına göre Belediye İktisadi Teşekkülü (BİT) dâhilinde çalıştırılan işçi sayısı 500 bine dayanmış durumdadır.

Türkiye’de “Taşeron sömürüsü” diyeceğimiz anlayışın nispeten ortadan kalktığı ve belediye işçilerine kadro verildiğine/verileceğine dair bir algı gelişse de günün sonunda işin esbabı mucibinin hiçte öyle olmadığı anlaşılmıştır; çünkü bu işçiler A taşeron şirketinde emekleri ve hak edişleri sömürülürken “X” belediyenin “Y” şirketine geçirilmişler ve sanılan manada iş garantisi, liyakate göre iş veya refah düzeyini artırıcı bir sonuçla karşılaşmamışlardır.

BİT çalışanları: “hükümetin 696 sayılı KHK ile kadro verdik” cümlesinin tamamen aldatmaca olduğunu söylemektedirler. Dahası BİT emekçileri, mevcut 696 sayılı KHK’nin birçok hak kaybına sebep olduğunu ve çoğu belediyelerce tediye verilmediği ve maaş skalalarının gün geçtikçe eridiğini, maaşlarının asgari ücretin dahi altına düştüğünü iddia etmekteler.

BİT/696 KHK düzeninin çoğu belediyelere yük haline dönüşmesi ise bir diğer meseledir. Belediye harcamalarının tam denetlenemediği aşikârken çoğu belediyelerin tam bir “karadelik” haline dönüştüğünü de ifade etmeliyiz.

Anlaşılıyor ki bugün Türkiye’de BİT’ler tam anlamıyla birer istihdam deposuna dönüşmüştür. Seçim dönemlerinde parti fark etmeksizin istihdam edilenlerin oranları ciddi artış göstermiştir. Dolayısıyla BİT’lerin verimliliğini ve liyakate esas şekilde ne oranda işçi çalıştırdığını bilmek mümkün değildir. Sayısı yarım milyonu bulan (hatta aştığı da düşünülebilir) bu kadar işçiyi işinden aşından etmek ise elbette düşünülemez. Bu vebale hiçbir belediyenin girmemesi de gerekir; ancak aşağı paragrafta değineceğimiz üzre belediye şirket işçilerinin çalışma garantileri de pamuk ipliğine bağlıdır. Özellikle seçim sonrası süreçlerde herhangi bir işçi rahatlıkla işten çıkarılabilirken bu konuda en çarpıcı örnek İstanbul BB’nin işçi çıkarmaları olmuştur. Dolayısıyla belediye şirket işçilerinin kadro ve iş garantisi söz konusu olmamakta, en fazla birkaç yıllık tazminatları ödenerek rahatlıkla kapı dışarı konulmaktadır.

BİT çalışanları: diğer kadrolu çalışanlar gibi ilave tediye almamakta, özel şirket statüsünde sayılmakta, asgari ücreti geçmeyen ücretlerle ekmek kavgası vermektedir.  

Konuyu biraz irdelediğinizde BİT kapsamında çalışmanın adeta garabet örneği olduğuna karar vermek işten değildir.  Öncelikle hatırlayalım ki bu şirketler, kamu tüzel kişiliğine sahip değildir ve kamu kurumu olarak nitelendirilmezler. Belediye şirketlerinin faaliyetleri, kamusal faaliyet olarak da kabul edilmediğinden bu şirketler kamu hüviyeti taşımazlar. Söz konusu şirketlerin idarecileri, çalışanları, ifa ettikleri görev dolayısıyla Türk Ceza Kanunu uygulamasına göre kamu görevlileri değildir. BİT çalışanları 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olsalar da işçilerin işten çıkarmaları çok kolaydır. Tabiri caizse birilerinin iki dudağı arasında işlerinden edilebilirler. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 13 bin 312 bin işçiyi işten çıkardığı ve yerine 44 bin 995 kişiyi işe aldığı kamuoyunun gündemine düşmüştür. İroni olan konu ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiçbir emekçinin işinden edilmeyeceği sözünü verdiği halde, bu talihsizliklerin CHP belediyesinde yaşanmasıdır.

Düşünsenize… Binlerce işçi neye göre işten çıkarılır ve neredeyse 3,5 katı kişi neye göre işe alınır?.. Bu kadar insanı işinden aşından etmek, hangi siyasi görüşe sahip olunursa olunsun yahut hangi belediye zamanında işe alınırsa alınsın hakikaten vebaldir. İşin esasına gelelim… Görülüyor ki bu 696 sayılı KHK düzeni her belediyenin işine geliyor. Neden mi? Durum açıkça ortada; istediğin adamı işten rahatlıkla çıkar ve yerine başkalarını işe al… Yani insanların ekmeği ile oy uğruna rahatlıkla oynanan başka memleket var mıdır, bilmem!

BİT’ler vergiye tabi şirket olsalar da çalışanların neredeyse tamamı kamu hizmeti görmektedir. Bir belediyenin Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığında hem kadrolu memur, sözleşmeli memur, hem kadrolu işçi hem de şirket işçisi aynı görevi ifa edebilmektedir. Bir iş için üç dört farklı statüde ve farklı ücret kapsamında çalışanları belediyelerde rahatlıkla görebilirsiniz. Bu durum bizi eşit işe eşit ücret verilmediğ sonucuna vardırır. Şaşılacak konular bunlarla da sınırlı değil; mesela Yüksek lisans mezunu bir şirket işçisi ile ortaokul mezunu işçi aynı işe görevlendirilmekte yahut aynı maaşı alabilmektedir. Takdir edersiniz ki bir kamu kurumunda hatta özel şirketlerde böyle garabetlikleri görmek neredeyse imkânsızdır.

Özetlersek;

Belediye şirket çalışanları kadro istemektedir. Sürekli işten çıkarılma baskısı yahut iması ile bir insanın çalışma veriminin düşebileceği, çalışanın ruhen ve madden yıpranacağı da dikkate alınması gereken önemli diğer meselelerdir.

Etrafımızda pek çok örneğine şahit olduğumuz belediye şirket emekçilerinin sesi umarım iktidar ve diğer partiler tarafından duyulur ve hak ettikleri iş/emek güvencesine kadrolarıyla en kısa sürede kavuşurlar.