Türkiye’nin bir beka sorunu var deniliyor.

Referandumda evet oyu istenirken ülkenin içinde bulunduğu tehlikeye dikkat çekiliyor.

On beş yıl önce Türkiye’nin bir beka sorunu yoktu.

Terör minimize edilmişti. Apo hapishanede –demokratik Cumhuriyet- diye yalvarıyordu. Özerklikten,ayrılıktan vaz geçtiklerini söylüyordu.

On beş yılda –beka sorunu –olan bir ülke haline getirildik.

Sorumlu herhalde muhalefet değil.

Eğer bir beka sorunu varsa-ki var- önce buna neden  olanlardan kurtulmak gerekiyor.

Beka sorununa neden olan politikaların sorumlusu bir parti ile içerisinde bulunduğumuz tehdit savuşturulamaz.

Bu soruna neden olanlara destek olmak ise o sorunu kronikleştirmekten başka işe yaramaz.

Bu ülkeyi on beş yıl AKP yönetti.

Hiçbir tenkidi,yol gösterici eleştiriyi dikkate almadı.

Hala da almıyor.

Tehdidin büyüdüğü dönemlerde yapılması gereken ilk iş toplumu barıştırmaktır.

Çünkü içeride paramparça olmuş bir toplum dışarıdan gelen hiçbir saldırıya karşı koyamaz.

Bunu yapacak olan da –birleştirici bir liderliktir.

AKP bugünkü liderliği ile bunu yapamaz.

Toplumun yarısını terörist,darbeci,hain,çukur ilan eden bir liderlik –beka sorununu- daha da büyütür.

Eyaletleşmeyi,bölgeselleşmeyi,Lazistan’ı,Kürdistan’ı bir demokratikleşme biçimi- olarak gören bir ideolojik alt yapı toplumu birleştiremez.

Türkiye’nin kucağını Türkiye kadar açacak –birleştirici- bir liderliğe ihtiyacı var.

Toplum peşinden gideceği,aradığımı buldum diyeceği,bir lider bekliyor.

Bu üslupla devam edilmesi halinde ne Türkiye kalır, ne Türk milleti…

BBP NE DİYECEK?

Referanduma kırk günden az bir zaman kaldı.

BBP hariç,bütün partiler  pozisyonlarını belirlediler.

BBP beklemede kaldı. Rahmetli Yazıcıoğlu son yılların en ilkeli siyasetçisiydi. Köşeli bir adamdı. Hayatta olsa hiç şüphesiz konumunu hemen belirler, tabanını askıda bırakmazdı.

BBP ısrarla bekledi.

Cumhurbaşkanı bu bekleyişin anlamını kavrayacak bir siyasetçi.

BBP liderini makamına çağırdı, uzun bir görüşme yaptılar.

Bu süreç zarfında, BBP kendi iç mekanizmalarında istişareler yaptı.

Mesela,Yüksek İstişare Kurulu oy birliği ile –hayır- yönünde karar verdi.

Ancak bu karar –parti kararı-haline getirilmedi.

Bu BBP’nin hayır demeyeceği anlamına geliyor.

BBP yönetiminin tabanı ikna turları sürüyor.

Argüman aynı,devlet tehdit altında.

Devlet, Ülkücüler,Alperenler için oltadaki yem.

Ülkücülere siz sadece devlet tehdit altında olduğunda jandarma olun ama asla yönetmeye kalkmayın,o iş bize ait deniliyor.

Kimse devlet tehdit altındaysa bu noktaya kim getirdi sorusunu sormuyor.

Devleti kurtarmanın yolu herhalde devleti bu duruma getirenlere teslim etmek değildir.

BBP ne diyecek sorusunun artık herhangi bir muğlaklığı yok.

İki yol var biri Bahçeli gibi siyaset yapma yolu,

Öteki rahmetli Yazıcıoğlu gibi siyaset yapma yolu.

BBP yönetimi birinciyi tercih edecek görünüyor. Yönetim birinci yoldan,taban ikinci yoldan yürüyecek.

Keşke yanılıyor olsam.

Çünkü orada değer verdiğim çok sayıda dost ve arkadaşım var.

Dostlarıma birinci yolu yakıştıramıyorum.