12 Eylül 1980 askeri darbesinin yapıldığı gece saat 04.00’da ABD Ankara Büyükelçisi ve CIA Türkiye İstasyon şefi Paul Hanze’nin ABD’nin o zamanki başkanı Jimy Carter’e gönderdikleri iddia edilen darbenin yönünü izah eden mesaj bu.

Türkiye- ABD siyasi ilişkileri ikinci dünya savaşından hemen sonra ABD’nin İngiltere’nin yerini almasıyla tek taraflı olarak 1947’lerde başladı.

Türkiye’ye 250 yıldır tehdit olan Rus yayılmacılığına karşı Türk devletine Osmanlıdan kalan bir emperyal güce yaslanma politikasını Atatürk Türkiye’sinden sonra tekrar devletin gündemine geldi.

Nasıl Osmanlının yıkılışının aslında 1838 de yapılan İngiliz ticaret anlaşması ile başladığı biliniyorsa ABD ile Türkiye arasında 1947 de yapılan ikili ticari anlaşmalar Türkiye’yi ABD eksenine sokmuştur.

O gün bu gündür Türkiye ABD ekseninde ve kontrolünde bir ülke olarak yaşamını sürdürmektedir.

Türkiye’de devlet mekanizmalarının yönetiminde ABD etkisi, iktidara getirilecek siyasi partilerin veya iktidara ortak olacak siyasi gurupların belirlenmesi sürekli ABD de kotarılıp Türkiye’de uygulamaya konmuştur.

150 yıl önce İngilizlerin Osmanlıya sadrazam, veziri azamlar atanmasında nasıl etkisi olmuşsa son 70 yılda da Türkiye’de başbakan, bakan ve yüksek devlet görevlerine getirilen kişiliklerde bir ABD etkisi ve ekseni olduğu bilgisi artık açık kaynaklarda bulunabiliyor.

Menderes, Demirel, Özal, Tansu Hanım, Tayyip Erdoğan…

Hepsinin Türkiye’de iktidara geliş hikayelerinin perde arkasını aradığımızda mutlaka ABD etkisini buluyoruz.

Menderes idama giderken Türkiye’deki ABD’nin esas adamının İnönü olduğunu anladı diye eski siyasetçilerin yazdığı anılarda sözleri var.

1959 da ABD tarafından Türkiye’ye CIA istasyon şefi olarak görevlendirilen ve 1971 yılına kadar bu görevi yapan sonrasında Antalya’da hayatını kaybeden Ruzi Nazar’ın Türkiye’deki ilişkileri ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesine hizmet etmek için Türk gençliğinin birbirine düşürülme çalışmaları, 10 bin gencimizin katledilmesi 10 binlercesinin geleceğini kaybetmesi hep bir kurgunun uygulanması idi.

Sonuçta Osmanlının yıkılmasına kadar nasıl hep İngiltere kazanıyor idiyse, 1947’den sonra bugüne kadar Türkiye ve yakın coğrafyasında hep ABD kazanıyor.

Son yıllarda ABD’nin Türkiye’de ve yakın coğrafyasında uygulamaya koyduğu BOP projesi var Türkiye’de kendi projesini uygulayacak siyasi partilerle çalışıyor ve Türkiye’de iktidara getirilecek olan partilerden ABD’nin Büyük Ortadoğu projesinin uygulamacısı olması planlanıyor.

150 yıl önce bir İngiliz planı olan “Şark meselesi” için nasıl İngilizler Osmanlıda kendi planlarını uygulayacak padişahları, sadrazamları, vezirleri buldularsa Sevr ‘i, Mondros ‘u imzalattırdılarsa 2000li yıllarda da ABD Türkiye coğrafyasında aynı zamanda Türkiye’nin bölünmesini de kapsayan BOP projesinin uygulamacılarını sanki Türk milletinin kurtarıcılarıymış gibi siyaset sahnesine sürüyor.

Türkiye’yi 21 yıldır yöneten Ak Parti iktidarının ABD’de oluşturulduğu, zemininin hazırlandığı, iktidara geldiklerinde kimlerle ortaklık yapacaklarından ne yapacaklarına kadar konuşulduğu anlaşıldığı Ak Partili yazarlar tarafından şahitleriyle ortaya dökülüyor.

Ak Parti başkanı belki de zamanın İnönü rolünü oynuyor.

Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Merkezindeki odasındaki şahsi eşyalarını toplayıp taksi ile evine giderken ABD’nin esas adamının Tayyip Erdoğan olduğunu anlayacak olabilir.

Türkiye’de bir önder ABD de belirlenmeye çalışılan iktidara gelme kavgası yaşanıyor.

Yakında seçim var.

Ak Parti başkanı geçenlerde ABD ye gitti.

CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu birkaç gün önce ABD’den döndü.

Kemal bey New York’tan Washington’a uçak bileti almasına, iki şehir arası uçakla 1 saat olmasına rağmen uçak biletlerinin tamamını yakarak otomobille 8 saatlik yolculukla New York’tan Washington’a gitti.

Garip olan iki şehrin arasında Pensilvanya eyaletinin olması.

Günah almayalım ama davranışının gerekçesini Türkiye’ye dönüşte de açıklamadı.

Hiç kusura bakmasın aklımıza kötü kötü şeyleri Kemal Bey getiriyor.

Millet İttifakı diye nitelenen ittifakın küçük partilerinin İngiltere ile ilişkilerini ilgili olan herkes biliyor.

Millet İttifakının dışardan destekçisi HDP’nin de ABD kurgusu olduğu ve o eksende politika takip ettiği ortada.

Millet İttifakının ortanca üyesi İYİ Parti’de dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan yardımcısı Ahmet Erozan başkanlığında bir heyeti ABD’ye göndermeye karar verdi.

İYİ Parti başkanı Meral Akşener’in geçen aylarda bir ayda ABD Ankara büyükelçisi ile 5 kez görüştüğü yazıldı.

Türkiye’de iktidara gelmenin yolunun ABD’den geçtiği bir vakadır ama ABD eliyle iktidara gelenlerinde ABD’ye ve kendilerine hizmet ettiği de bir vakadır.

ABD’den Türk milletine ancak Sevr gibi, Mondros gibi utanılacak metinler, işgal girişimleri, terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlanması, yıkıcılık, bölücülük ve düşmanlık gelir.

Türkiye’de iktidar olabilmek için ABD ile iş birliği yapanlar Türk milletine düşmanlık ederler.

Türk milletinin kurucu önderi Atatürk Sivas kongresi sırasında ABD’li General Harboard ve heyeti ile Sivas’ta görüşmüş idi.

Sivas kongresine katılan ABD mandacısı delegelerin generali Sivas’a davet etmesi sonucunda Atatürk generalle görüşmüş ve kendisini geldiği gibi geriye göndermiştir.

ABD’de ikbal, siyasi iktidar arayanlar mutlaka tarihin çöplüğünde yerini alırlar.

Tabii Türk milletinin mensupları olarak bizler de İşbirlikçileri, devşirmeleri, menfaatçileri, Türk milleti düşmanlarını gözünün içinden tanımalı ve cezalandırmalıyız…