Aydınlık'tan Ercan Küçük'ün haberine göre; İyi Parti’de konular ve isimler değişse de tartışmalar devam ediyor. Son günlerde tartışmaların odağında bulunan Adalet ve Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem’in Türkiye’nin bölünmesinin hedeflendiği yeni anayasa tartışmalarında katıldığı, Anayasa’daki Türk vatandaşlığı tanımını hedef aldığı hatta ilk 3 maddesinin de değiştirilmesini istediği ortaya çıktı.

SEYMEN GİTTİ, ERDEM GELDİ

İyi Parti’nin 2019’da yaptığı 4. Olağanüstü Kurultay’da belirlenen başkanlık divanında Hukuk ve Seçim İşleri Başkanlığına Av. Hasan Seymen getirilmişti. Seymen’in National Endowment For Democracy (NED)’e bağlı kuruluşlar başta olmak üzere yabancı kuruluşlardan fonlanan Denge Denetleme Ağı sözcüsü olduğu, yaptığı ‘Çerkezler nasıl bir anayasa istiyor’ başlıklı çalışmayla Türklüğü hedef aldığı ortaya çıkmıştı. Seymen parti içinden gelen tepkiler sonucunda görevlerinden ve partiden istifa etti. 20 Ekim 2020’de yapılan 2. Olağan Kurultayın ardından Adalet ve Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak başkanlık divanına Hukuk Prof. Bahadır Erdem girdi. Erdem’in geçmişte Leyla Zana ve Selahattin Demirtaş’ı öven, teröristbaşının ev hapsine alınacağını yazdığı tivitleri gündeme gelmişti. Bunu yapanları ‘müptezel’ olarak tanımlayan Erdem’in Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni anayasa maskesiyle bölünmesinin hedeflendiği dönemde Anayasadaki Türk vatandaşlığı tanımını hedef aldığı görüldü.

FETÖ’DEN KAPATILAN SHABER’DE KONUŞTU

Erdem, FETÖ’den kapatılan S Haber’de 2012’de çıktığı yayında, Anayasa’daki Türk ifadesinin herkesi temsil etmediğini savundu, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak değiştirilmesini istedi. Aksi taktirde hazırlanacak yeni anayasanın hedefine varamayacağını vurgulayan Erdem, BDP ve MHP’ye de seçmenlerini ikna etmeleri çağrısında bulundu. Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk 3 maddesinin de düzeltilmesi gerektiğini belirten Erdem, anadilde eğitim de istedi. Erdem şunları söyledi:

'TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞI YAPILSIN'

“1924 anayasasındaki Türk lafı aslında milleti ifade eder. Hiçbir surette ırkı ifade etmez. Ama bugün için bu anlatımlar bu güzel süslü laflar derdimize derman oluyor mu? Kesinlikle olmuyor. Çünkü büyük bir kesim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kendini Türk lafının içinde bulamıyor, kendisini temsil etmediğini söylüyor. Böyle olunca ortak bir mutabakatla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına oturtmak zorunlu bir hale geliyor bu Anayasa’da. Biz diyebiliriz ki devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olanlar ırk dil din mezhep gibi farklılıklar olmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarını oluştururlar. Bunu eğer ortaya koyamazsak o zaman bu Anayasa isterse geçsin bu meclisten, yine de maalesef hedefine varmış bir Anayasa olamayacaktır.

'TÜRK MİLLETİ’ KAPSAMIYORMUŞ

“Ben hep Türk milleti lafının her şeyi kapsadığını söylüyordum. Ama son 1 yıldaki duruma bakalım. Hiçbir şeyi kapsamıyormuş. Önemli olan burada derdi çözmek. Yalnız 66. Maddedeki Türk lafının kalkması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki bütün Türk laflarının kalkması anlamına da kesinlikle gelmez. Anayasa’nın ilk 3 maddesi var biliyorsunuz. Değişip değişmemesiyle ilgili tartışmalar var. Tabiî ki Anayasa’daki her şey değişebilir. Ama burada sorulması gereken şey bu değişimle neyi hedefliyoruz amacımız ne? Amacımız hedefimize varıyorsa biz eğer bunu değiştirmekle toplumsal huzuru sağlayabiliyorsak ne ala? Ama sağlayabilecek miyiz? Sağlayamayacağız. Herkesi teker teker memnun etmek mümkün değil.

‘İLK 3 MADDEDE DEĞİŞİMLER YAPILABİLİR’

“Her maddeye dokunulur yeter ki meclisin temsilcileri olan TBMM’nin iradesiyle anayasada bu irade oluşsun. Sadece burada önemli olan o ilk 3 maddeye dokunulacaksa ondan ne amaçlıyoruz? Değiştirilebilir ama hepsi değiştirilmez belki ortak mutabakatla bir iki cümlesi değiştirilebilir. Orada çok fazla değiştirilecek çok önemli şeyler yok. Çok fazla kıyamet kopartacak şeyler de yok.

“Aslında kırmızı çizgiler hep Türk lafından kaynaklanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne Türkiye laflarına BDP ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın da hiçbir itirazı yok. Eğer 66. Maddedeki Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığını tanımlarsak, anayasanın ilk 3 maddesine dikkatli bakıldığında çok fazla büyük problemler yaratacak maddeler olduğunu düşünmüyorum.

"Dili Türkçedir derken her devletin resmi dili vardır. Resmi dilimiz Türkçe olabilir ama bizim mesela Kürt kökenli vatandaşlarımızın Kürtçe ana dilleriyle eğitim ve öğretim görmeleri engellemek için hiçbir nedenimiz olamaz. İlk 3 maddede: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birliğine menfaatlerine vurgu yapabilir. Bu tip bazı değişimler yapılabilir.

DERSLERİNDE DE BUNLARI ANLATMIŞ!

Aydınlık’ın ulaştığı öğrencileri Erdem’in bu görüşlerini derslerinde de savunduğunu vurguladı. Erdem 29 Mayıs 2011’de Milliyet’e verdiği röportajda da aynı görüşleri savunuyor. Türk vatandaşlığının tanımlandığı 66. Madde değişmezse üniterliğin bozulacağını savunan Erdem şunları söyledi: “Anayasanın 66. maddesi, toplumumuzun, hatta hukukçuların da birçoğuna göre kutsal bir madde. En ufak bir değişiklik üniterliği bozar! Tam tersi. 66. madde değişmezse, bu devletin üniter yapısının değişme ihtimali ortaya çıkar. (Öneriniz ne?) ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ tanımı kullanmak.”

Editör: TE Bilişim