Haberpars yazarı İbrahim Erdem Karabulut, “Nijerya'lı akını durdurulmalıdır...” Başlıklı yazısı dikkat çekti.

Karabulut’un yazısı şu şekilde:

Suriyeli sığınmacılar, Afgan iç kargaşasından kaçıp ülkemize sığınanlar, Pakistanlılar, Irak saddam zulmü derken Türk milletinin geleneği olan "yaradılanı severiz yaratandan ötürü" ile açıyoruz kapılarımızı.

Kim muhalefet ederse etsin hükümet bu konuda kararlı " geleneğimizdir mazlumlara kapılarımız açık" demeyi sürdürüyor.

Sığınmacı, Mülteci adına ne dersen de ülkemizi yöneten hükümet bu konuda bu kararı aldıysa millet olarak susmak gerek diye düşünelim.

Kaçak girenler ise abartılı rakamlarıda yok sayalım. Sınırlarımız delik deşik ifadeleri yalan sayalım. Bu konuda iddaası olanlarıda iftiracı düşünelim.

Türkmenistan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Moldova gibi ülkelerden vize ile gelip kaçak çalışanları ise eskiden beri göz yumduk ve göz yummayada devam edelim.

Zaten artık millet olarak alıştığımız ve toplumun büyük bir kesiminin kabullendiği ve artık çözüm bulunamayacağı konusunda hemfikir olduğu bu kaçak işçi çalışmasınada göz yumalım.
Bunuda insani durum, yaşadıkları ülkelerde ekonomik sıkıntı nedeniyle masumane talepleridir diye görelim.

Fakat ülkemizi yönetenlerin bu Nijerya'lı akınına bir dur demesi gerekir.

Caddelerde ve sokaklarda hemen hemen her köşe başında saat, gözlük, kemer gibi ellerinde dolaşanların sayıları her geçen gün artmakta. Bu satıcılar artık metro istasyonları, otobüs durakları ve meydanlarda artık tezgahlar açarak satışlarını serbestçe yapıyorlar.

Ülke vatandaşlarımız sokakta simit satmak için kılı kırk yararak yasal işlemler sonucu rusat veya izin alırken Nijerya vatandaşlarının her köşebaşını tutmaları hoş bir görüntü olmasada biz mazlumun yanındayız diyerek bunada hoş görülü davranalım.

Küçük bir eleştiri ve tepki anlatan bir makale yayınlandığında ise Nijerya'dan okumak için gelen beş-on öğrencinin bu işi yaptığına dair yapılan açıklama bu millet ile dalga geçmektir.
Sıradan bir basit çalışmayla aldığım bir bilgide öğrendiğim Nijerya hikayesi kan donduran cinsten.
Hükümetin bu konuda mutlak bir araştırma yapması gerek.

Son dönemlerde mantar gibi kurulan iş adamları derneklerinden bazıları Nijerya Türkiye iş forumu adı altında Ülkemizde Belediye başkanının bu kılıf adı altında organize edilecek bir organizasyona davet edilmesi, Ticaret ve sanayi odası yetkililerinin katılacağı ve önceden rezerve edilen otel ve toplanan belgelerin Nijerya büyükelçiliğine sunularak Nijerya'dan kişi başı 10.000 Dolar karşılığı yüzlerce insanı kiralanan bir uçakla Türkiye'ye getirip bir gün otelde ağırlayıp göstermelik programı yaptıktan sonra köylü, köyüne evli evine misali serbest bıraktıkları, bu yolla gelenlerin hiç birinin geri dönmediği bilinmektedir.

Devletin ilgili kurumları bu konudan haberdar olmamaları mümkün değildir. Dışişleri bakanlığı yapacağı küçük bir araştırmayla Nijerya gelişlerini ve dönüşlerini kıyaslayarak bu gerçeği görebilir.
Bu yolla ekonomik rant elde edenlerin mutlaka engellenmesi kazanılan rant ne olursa olsun ülkemizin bu yolla gelip gitmiyen Nijerya'lıların ülkemize getirdikleri yükün ve kendi vatandaşlarımızı bir çok konuda olumsuz etkilediği göz ardı edilmemelidir.

Bir Türk vatandaşının AB vatandaşı bir bay veya bayanla resmi bir evlilik yaptığında dahi vize alamadığı, gideceği ülkedeki konuşulan dili konuşacak seviyeye gelmeden vize alamadığı gerçeği ortadayken ülkemize vizeli veya kaçak geçişlerin bukadar rahat ve kolay olmaması gerekir.
Ekonomik yansımalarının kendi vatandaşımıza etkisini anlamamak mümkün değildir.Sıradan bir örnek vermek gerekirse İstanbul Beylikdüzü ilçesinde şu günlerde 3000 TL bir ev kiralamak mümkün değildir.

Êmlakçılar 3000 TL ev bulmayı umut etmek Milli Piyangodan para çıkmasını beklemekten daha zordur ifadelerini kullanmaktadır. Bu durumda iki yıllık, üç yıllık kiracısını çıkararak yabancıların kira getirisi yüksek talebi için akla ve hayale gelmeyen yöntemler kullanarak tahliye ettikleri artık herkes tarafından bilinmektedir.

Ülkeyi 623 yıl yöneten osmanlı padişahları ayda yılda birde olsa tedbili kıyafetle halkın arasına girerek yaşanan sıkıntıları yerinde görmeye çalışması başarının asıl temelini oluştururken Günümüzde Ne Bakanlarımız, Ne Vali ve Kaymakamlarımız, Ne emniyet müdürleri, Ne Milli eğitim müdürleri, Ne Jandarma komutanları, Ne belediye başkanları bırakın halkın arasına girip dert sıkıntı dinlemeyi kendi personellerini dahi denetlemekten aciz bir duruma gelmişlerdir.

Gemisini kurtaran kaptan misali vatandaş gününü kurtarmaya çalışmakta. kendi ekonomik kaygıları ile Alinin küllahını Veliye, Velinin küllahını Aliyle değiştirerek ayakta kalmaya çalışırken Devleti temsil eden kurumların çözüm üretmesinden vaz geçmiş olup hiç olmazsa kendi yaşam alanlarının kendi asli vatandaşlarını zora sokarak mazlumlara kapı açıyoruz diye kısıtlamamaları doğal, yasal ve haklı olan talepleridir.

Editör: TE Bilişim