Gap Olay gazetesi yazarı Hakkı Şafakses, “Ne yapmalıyız?!” Başlıklı yazısında Ülkücü hareketin iktidarıyla ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Şafakses’in yazısı şu şekilde:

Türk Milliyetçilerinin farklı siyasi partilere dağılması artık bizim neslin yaşadığı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Tek çatıda ve ana şemsiyemiz MHP’nin üç hilali altında tekrar birleşmemizi önleyen engelleri kaldırmaya hep birlikte çok uğraştık. Ama maalesef başarılı olamadık. Ve artık aşarılı olamamamızın sebeblerini tartışmakta fayda vermiyor tam aksine dağılmışlığımızı besleyen olumsuzluklara sebeb oluyor.

Özellikle dağılmışlık diyorum. Çünkü fikri ve ideolojik bir bölünme yaşamadık.

Yaşadığımız gerçek durum, Rahmetli Başbuğ Türkeş sonrası Sn. Bahçelinin siyaset üslubu ve MHP’ye biçtiği ve de giydirdiği siyasi karakterin hem dar gelmesi ve hem de iktidar olmak hedefinden uzaklaşmasıdır.

Artık dağılmışlık gerçeğini bir dönem daha kabullenmemiz gerekir.

Fakat bu kabullenme bir teyemmüm gibi olmalıdır. Suyu bulana kada !..

Çünkü “ÜLKÜCÜ HAREKETİN” kumaşı sağlam. İdeolojik ve fikri lekesi, defosu yok. Sadece mesele usta terziyi günü gelince bulmakta.

Fakat mevcut bu kabullenme halimiz bir çaresizlik ve zaafiyete dönüşmemelidir. Çeşitli siyasi partilere dağılan arkadaşlarımızın yapması gereken ilk şey bu noktadan sonra gittikleri siyasi partilerde başarılı olmak için ellerinden geleni yapmak olmalıdır.

Gerek partilerinde ve gerekse partileri vasıtasıyla Yasama ve Mahalli idareler seçimlerinde yönetimlere seçilmek, milletvekili ve yerel yönetimlerde görev almak hedefi ile çalışmalıdırlar.

Dağılmışlığımızı hayra dönüştürmenin tek yolu hangi partiden olursa olsun bir ülküdaşımızın yasama ve mahalli idareler seçimlerinde listelerde yer alıp seçilmesini sağlamak olmalıdır.

Madem birleşemiyoruz o zaman “hattı müdafaa” değil “sathı müdafaa” yapacağız. Bu satıhta tüm partilerin “yasama ve mahalli idarelerde” seçilecek koltuklarıdır.

TBMM’de ve yerel yönetimlerde hangi partiden olursa olsun bir ülküdaşımızın göreve gelmesi hiç birimizi rahatsız etmemeli tam aksine sevindirmelidir.

Çünkü her ülküdaşımız gittikleri ya da kurdukları partilerde “Ülkücü ve Türk Milliyetçisi” olduklarını inkar etmiyorlar, tam aksine o partilere çağırılma ve bulunma sebebleri fikri yapıları ve duruşları olmaktadır.

Dolayısı ile o partilerden başka, bizim fikri yapımız dışında, hatta karşı olan ki bu ihtimal de var birisi seçileceğine bizim arkadaşımız seçilsin.

Artık bir birimizi dağılmışlık sebebi ile üzmeyelim, kırmayalım, geniş bir siyaset yapma alanında, Yasama ve Mahalli İdarelerde “Türk Milliyetçilerinin” varlığını, sayısını çoğaltmaya ve ağırlığını arttırmaya odaklanalım.

Yürütmeye gelince orada durum bambaşka ve sistemin boşluğu bize tarihi bir fırsat sunuyor.

Yani “Yürütme” organını tek başına icra edecek CUMHURBAŞKANLIĞI seçimine gelince…

İşte orada artık dağıldığımız partilerin ve ittifakların özgür iradelerimizi ve fikri ideolojik duruşumuzu baskılamasına ve bloke etmesine izin vermemeliyiz. Adaylar arasından Türk Milliyetçisi ve 50 yıllık ÜLKÜCÜ HAREKETİN özetini ve hafızasını temsil eden bir TÜRK MİLLİYETÇİSİ arkadaşımız etrafında kenetlenmeliyiz.

Ve “ülke yönetiminde” yani icra organı “YÜRÜTME’de” bizde varız diyeceğimiz adımı atmalıyız.

Cumhurbaşkanlığı oy verme hücresinde tek başımız bir Allah, bir biz kaldığımızda “dağıtılmışlık” oyununu bozacak ve “ayrılıkta azap, birlikte hayır vardır”, Hz.Peygamberimizin nasihatının işareti ile hedefe yürüme fırsatını engelsiz bulacağımıza inanıyorum.

Tek oyumuzla ülkemiz üzerindeki kara bulutları dağıtacak ve ülkemiz yönetiminde bizde varız diyeceğimiz irademizi ve gücümüzü masaya koyma fırsatı, ilk seçimlerde önümüze gelecek.

Artık aşağıda ki sorulara cevap verememenin, hem kendimize ve hem de ülkemize daha fazla acısını çektirmemenin yolu ancak “icrada” yani “yürütmede” tek yetkili olan yerde ağırlığımızın ve varlığımızın olmasına bağlıdır.

170 Büyükelçimizden kaç tanesi Türk Milliyetçisi çizgisinde?

800’ü aşan Yurt dışı ateşelerimizden kaç tanesi “ülkücü”?

207 Rektörümüzden kaç tanesi cesurca ben bir Türk Milliyetçisiyim diyebilir?

88 valimizden kaç tanesini tanıyan, arkadaşı olan ve ricada bulunacak ülküdaşımız var?

Daha sırada RÜTÜK’ten tutun SEMAYE PİYASASI KURULUN’a kadar onlarca etkin kurumlarda sizce kaç tane ÜLKÜCÜ HAREKETİN çileli yollarından geçmiş olan arkadaşımız ya da arkadaşlarımızın yetişmiş pırıl pırıl genç evlatları var?

Cumhurbaşkanlığına bağlı ve “Bakanlardan” etkili ve daha da yetkili 9 adet özel tanımlı ve yetkili kurullar var. Her birinde 10’un üzerinde atanmış yönetim kurulu üyeleri var.

Sizce kaç tanesini Ülkücü ve Türk Milliyetçisi hassasiyetine sahip olduğu için seçilmiştir?

Daha “yürütmenin” yani CUMHURBAŞKANLIĞI makamının seçme yetkisi olan kurum ve kuruluşların hepsini yazmaya devam etsem bu sayfa yetmez…

Kısaca Ülkemiz “yasama” organının hiç bir etki ve yetkisinin olmadığı yerden değil, “CUMHURBAŞKANLIĞI” makamından yönetiliyor.

HDP bile 50+1 hesabı ile gözünü oraya dikmiş durumda !..

Bunu açıkça ifade ediyorlar!..

Ya biz Türk Milliyetçileri, Ülkücüler, vatanseverler, ATATÜRKÜN gerçek çizgisinin sahibi milyonlar bizim adayımız olmasın mı?

Biz “yürütme” için gücümüzü ve sayımızı masaya koymayalım mı ?!!

Birlikte düşünür ve hedefe kitlenirsek koyacağız inşallah !..

Sağlıkla kalın.

Editör: TE Bilişim