Bir sahnede tüm dünyanın ve biz halk tabakasının izlediği veya izlemek durumunda kaldığı bir oyun oynanıyor.

Birde sahnenin arkasında kapıların arkalarında hiç kimsenin görmediği sadece ilgililerin görmesine bilmesine müsaade edildiği çeşitli sahneciklerde oynanan oyunlar var.

Bizim seyrettiklerimizin aslında hiç bir sonuca tesiri yok ülkemizin geleceği için sonuçlara tesir eden halkın yani bizlerin gözünden kaçırılarak gizli ajandalarla sahnelenen oyunlar.

Türk ordusunu çökertmek için açılan Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında da bir görünen yüzü birde tabii ki görünmeyen yüz mutlaka vardı.

Ülkenin Genelkurmay Başkanı, eski Kuvvet Komutanları, yazarları, çizerleri hiç ülkenin başbakanının haberi olmadan gözaltına alınabilir mi?

Bu kişileri gözaltına almaya giden Emniyetçi, valiye, vali, içişleri bakanına, içişleri bakanı, başbakana haber vermez mi?

Toplasak yarım saatlik bir perde arkası sahnesi görüşmesi değil mi?

Türk ordusunun kalbi olan “Kozmik Oda“ ya ABD ajanı FETÖ’cü savcıların girmek istediğini zamanın Genelkurmay Başkanı, zamanın Başbakanıyla istişare etmedi mi? Tabii ki etti.

Zamanın Genelkurmay Başkanı, Bodrum, Dibekli handa yaptığı söyleşide “zaten kozmik odaya giriş izninin” zamanın başbakanı tarafından verildiğini söylemişti.

Şimdi Bülent Arınç’ta ikrar etti. Halbuki o zamanın başbakanı olanlardan sanki haberi yokmuş gibi davranmıştı sahnenin önünde.

Bugünkü Nazlı Ilıcak, Mehmet ve Ahmet Altan kardeşlerin serbest kalışları FETÖ iltisakî, bugünkü Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilen Bülent Arınç’ın KHK ile ilgili reddedici açıklamaları son günlerde ülkemizde sahne arkasında birtakım görüşmelerin yapıldığı yeni müttefiklikler oluşturulduğu yönünde bir izlenime yol açıyor.

Burada lüzumlu olan bir davranış yapılacaksa, bir siyasi hesap ve ileriye dönük plan olacaksa, kişi menfaati değil milletin menfaatinin gözetilmesidir.

Bilinmelidir ki toplum olarak bir millet çadırının altında yaşıyoruz, çadır çökerse kişisel hesaplar yapanlar çöküntünün dışında kalamayacak ve aslında içinde yaşadıkları toplumla çöken çadır altında kalmak eşitliğiyle karşılaşacaklardır.

Peki devleti yönetenlerin hiç mi gizli işi olmaz? Olmalı tabii mesela, ülkemizin başına bela olan dünyanın birçok köşesinde diplomatlarımızı şehit eden ASALA örgütünün karşı eylemler düzenlenerek etkisizleşmesi devletin millet yararına gizli görüşme sahne arkasında yazılan ve uygulamaya konulan müspet bir oyun olarak addedilebilir.

Terörist başı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da Yunanistan büyükelçiliğinde teslim alınması da mutlaka bir sahne arkasında yazılan ve vizyona konan bir millet tarafına oyun dur.

Devletimizi yönetenlerden yüksek karakterli işler ister gizli olsun ister açık olsun beklemek hakkımızdır.

Bunları neden yazıyoruz?

Eğer ülkenizi Oslo da İngiliz istihbaratının hamiliğinde milletinizin can düşmanı PKK ile gizli görüşmeler yapanlar hala yönetiyorsa, her hesabı yapmak zorundasınız.