MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Altılı Masa'ya yaptığı, "Gelin aday olarak Erdoğan'ın etrafında birleşelim" çağrısını değerlendiren Karamollaoğlu, "Hadi diyelim ki biz genel başkanlar; 'Sn. Bahçeli’yi kırmayıp, Sn. Erdoğan’a birer tane oy verelim' desek, bu kendilerini kurtarır mı zannediyorlar?" diye sordu.

Karamollaoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

BUGÜNKÜ UCUBE SİSTEMİ VE BU YOZLAŞMIŞ SİYASİ DİLİ GÜNCELLEYECEĞİZ 

Muhterem arkadaşlar; iktidar ve ortakları, TÜİK marifetiyle matematik hesaplarını sil baştan değiştirdikten sonra; anlaşılan şimdilerde Türk Dil Kurumu vazifesini de üstlenmeye çalışıyorlar. Ama bir farkla… Kavramların içini boşaltıp, birçok kavrama da kendi çıkarları doğrultusunda anlam yükleyerek… Öyle ki, artık “zam” kelimesini ağızlarına bile almıyorlar; zammın yeni adı “güncelleme!” Güncelleme kavramını çok sevmiş olacaklar ki; artık “erken seçim değil, seçim tarihini birazcık güncelleyeceğiz” diyorlar. Onlar ne derlerse desinler; 500 liralık bir vergi, 2-3 bin liralara çıkmışsa bunun adı zamdır! Onlar hangi planları yaparlarsa yapsınlar; biz her daim seçimlere hazırız! Ve aynı zamanda kararlıyız; yapılacak seçimlerin ardından, hadi onların çok sevdiği kavramla ifade edeyim, bugünkü ucube sistemi de bu yozlaşmış siyasi dili de gün-cel-le-ye-ce-ğiz! Çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var! Değişime ve yeni bir başlangıca ihtiyacımız var!

İKTİDAR BLOKUNUN SEÇİMİ KAZANACAĞI HERHANGİ BİR DENKLEM VE TARİH YOKTUR

 "Biz seçimlere en avantajlı nasıl ve ne zaman gideriz?" hesabını yapanlara diyoruz ki, sizin seçim kazanacağınız herhangi bir denklem ve tarih kalmamıştır artık! Madem seçim tarihi güncellenecek; hadi buyurun! Bugün seçim kararı alınsın, en geç 2 ay içerisinde de seçime gidelim. Hem o çok merak ettiğiniz adayımızı hemen öğrenin, hem de insanımız artık rahat bir nefes alsın! Bir de 6 siyasi partinin liderleri olarak bizlerden, Cumhur İttifakı’na oy istiyorlar… Hani biz “hain”dik, hani biz “illet” ve “zillet” ittifakıydık? Ne oldu şimdi? Meğer şu seçim kaybetme korkusu ve iktidar nimetlerinden bir 5 yıl daha nemalanma arzusu nelere kadirmiş! Dün “hain” ilan ettiklerinizle bugün “dost” olmayı, bugün “dostum” dediklerinize de yarın “düşmanım” diyebilmeyi siz karakter edinmiş olabilirsiniz. Fakat kusura bakmayın, bu bizim siyasi anlayışımıza sığmaz! Siz kendinize yakıştırabilirsiniz fakat bu, bize yakışmaz!

ÇOK BÜYÜK BİR YANILGI İÇERİSİNDE OLDUKLARINI SEÇİM AKŞAMI ANLAYACAKLAR 

Muhterem arkadaşlar; olmaz da, hadi diyelim ki biz genel başkanlar; “Sn. Bahçeli’yi kırmayıp, Sn. Erdoğan’a birer tane oy verelim” desek… Bu, kendilerini kurtarır mı zannediyorlar? Mafya-siyaset-uyuşturucu üçgeninin yeniden gündeme geldiği bu kirli düzene; bugüne kadar Ak Parti ve MHP’ye oy veren kardeşlerimiz, bir dönem daha oy verecek mi zannediyorlar? Gencecik bir akademisyenin başkent Ankara’da, sokak ortasında katledildiği bir olayda; milletvekili, özel harekât polisi ve uyuşturucu bağımlılarının aynı cümlede bir araya gelişine Cumhur İttifakı seçmeni vatandaşlarımız sessiz, tepkisiz kalır mı zannediyorlar? Bugüne kadar eleştirdikleri ne varsa, zamanla ona dönüşen Ak Parti iktidarına 2002’den bugüne samimiyetle oy veren kardeşlerimiz, bir dönem daha destek verir mi zannediyorlar? Vali ile parti il başkanı, rektör ile parti sözcüsü, bürokrat ile parti yöneticisinin kim olduğunun dahi ayırt edilemediği bu sistemin devamına aziz milletimiz razı olur mu zannediyorlar? Eğer böyle zannediyorlarsa, çok büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını ve bunu da seçim akşamı anlayacaklarını kendilerine şimdiden hatırlatmak isterim.

'CÜMLEMİZ FANİYİZ, LÂKİN DEVLET-Ü MİLLET VE VATAN BÂKİDİR'

 Muhterem arkadaşlar, kıymetli basın mensupları; İktidara, ortaklarına ve inşa ettikleri bu sistemden nemalanmaya çalışanlara bazı şeyleri hatırlatmakta fayda var. Devlet başkadır, parti başka! Devlet hepimizindir! Vali validir, il başkanı da il başkanı! Vali, iktidarın değil devletin ve vatandaşların valisi olmalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı başkadır, parti genel başkanlığı ise çok başkadır! Sn. Cumhurbaşkanı, 85 milyon insanı gözetmesi ve temsil etmesi gerektiğini unutmamalıdır. “Seçmen odaklı” bakış açısı ile “vatandaş odaklı” bakış açısı çok farklıdır. Ordu, hepimizin ordusu ve gözbebeğidir; üzerinde üniforma taşıyanlara milletimiz her daim saygı gösterir, “üniformalılar” da bu hassasiyeti her daim gözetmek zorundadır! Cevdet Paşa’nın ifadeleriyle; “Cümlemiz faniyiz, lâkin devlet-ü millet ve vatan bâkidir!”

BU DÜZEN; ZULÜM DÜZENİDİR VE MUTLAKA DEĞİŞMELİDİR

Değerli arkadaşlar; bu ülkede uzunca zamandır iki gündemli bir ortam var. Bir tarafta iktidarın gündemi, diğer tarafta da aziz milletimizin gerçek gündemi… Bir tarafta boş lakırdılar; diğer tarafta boş tencereler var. Bir tarafta bir avuç insan milyonlarca liralık ihaleleri paylaşırken, diğer tarafta milyonlarca insan bir-iki bin liralık borcunu dahi nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Bakınız, geçen günlerde uluslararası yeni bir rapor yayınlandı. Özetle bu rapor; “kriz, zenginlere yaradı” diyor. Hani “kriz yok” diyenler var ya; işte o yok dedikleri kriz, kendilerine yaradığı için böyle söylüyorlar. OXFAM Raporu’na göre Türkiye’de; en zengin 13 milyarderin serveti, nüfusun yarısının toplam servetinden daha fazla! (38,9 milyar dolara karşılık, 38,5 milyar dolar). Yani 13 kişinin varlığı, 44 milyon insanınkinden fazla. En zengin yüzde 1’in serveti ise, en alttaki yüzde 90’ın servetinin 1,4 katı. Tam bir “altta kalanın canı çıksın” düzeni! Bu düzen; zulüm düzenidir ve mutlaka değişmelidir!

ONLAR BİR AVUÇ İNSANIN MENFAATİNİ GÖZETİR, BİZ İSE MİLYONLARIN HAKKINI

Muhterem arkadaşlar, kıymetli kardeşlerim, onların söyleminde özne olan “biz”, bir avuç insan iken; bizim söylem ve anlayışımızda özne olan “biz”, 85 milyon insanın tamamıdır! Onlar insanı, “devletin nesnesi” kabul eder; biz ise her bir insanımızı “devletin öznesi” kabul ederiz. Onlar bir avuç müteahhittin çıkarını düşünür, biz evinin kirasını ödemekte zorlanan insanımızın derdiyle dertleniriz. Onlar medya patronlarının milyarca dolarlık borçlarını tek kalemde siler, biz televizyon ışığı altında hep birlikte bir odada oturmak zorunda kalan yüz binlerce ailenin hakkını savunuruz. Onlar aldıkları ihaleler üzerinden milyarlarca lira kâr eden enerji şirketlerinin menfaatini gözetir, biz elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte zorlanan milyonların hakkını gözetiriz. Onlar kendi menfaatlerini önceleyen “maddiyatçı siyaset” anlayışına sahip iken, biz 85 milyon için “İnsanca Yaşam” diyen, “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyen bir siyaset anlayışına sahibiz.

MAKAS DEĞİŞTİRME ZAMANI GELMİŞTİR

Muhterem kardeşlerim; Türkiye, artık bir yol ayrımındadır. Adaletten ekonomiye, eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, güvenlikten dış politikaya varıncaya dek bir “makas değiştirme zamanı” çoktan gelmiştir. Zira bu trenin gittiği yön, yanlıştır. Karşıdan görünen ışığı, algılarla tünelden çıkış emaresi gibi göstermeye çalışsalar da; görünen o ışık, karşıdan son sürat gelen bir başka trenin ışığıdır ve toslamaya ramak kalmıştır. Enflasyondaki baz etkisini, “enflasyonu düşürdük” diye takdim etmeye çalışsalar da çarşı-pazarın durumu ortadadır. Zira fiyatlar artık cep değil, can yakıyor! Gerçekte olan şudur: Enflasyon değil, “enflasyondaki artış hızı” düştü. Ve bu bir başarı değil, bir başarısızlık hikayesidir aslında. Ekonomi bir tepeden aşağı hızla yuvarlanmakta iken, siz sadece seyrettiniz ve kendi kendine hızının kesilmesini beklediniz demektir. Peki sonuç; sert bir şekilde yere çakılmak. 

Editör: İlayda Şimşek