Türkiye ikinci dünya savaşından sonra, savaşın galip devletlerinden Sovyetler Birliği’nin (Rusya) milli hedefi olan “Sıcak denizlere ulaşma” politikasının gereği şiddetli bir Rus tehdidi ile karşı karşıya kaldı.

Zamanın Türkiye hükümeti İsmet İnönü başkanlığında Rus tehdidi, Marmara boğazlarında Rus başkanı Stalin ‘in hak iddiası etkisi ile batılı devletler bloğuyla ilişkilerini sıklaştırdı.

Türkiye devletinin üzerindeki ABD etkisi, Rus tehdidi sonucunda başlamış, Türkiye Osmanlı zamanından alışılmış emperyal devletlerle vererek anlaşma modeline geri dönmüş, tıpkı yüz yıl önce 1838’de İngiltere ile yapılan ikili ticaret anlaşmaları gibi yüz yıl sonra 1947’de Türkiye-ABD ikili ticaret anlaşmaları yaptı ve 1947 anlaşmalarıyla Osmanlının İngilizlere olduğu gibi Türkiye artık ABD’nin oltasındaki balık haline gelmişti.

1947’den 3 yıl sonra Türkiye’de seçimle iktidara getirilen Demokrat Partinin genel başkanı Adnan Menderes seçim kampanyasında Türkiye’yi küçük Amerika yapacağını vaat etmişti.

10 yıl Türkiye’yi bir ABD valisi gibi yöneten Menderes zamanı gelince tabii olarak auta atılacaktı çünkü emperyalizmin çalışma şekli böyle idi.

1960 darbesi içinde ABD de eğitim almış subaylarında olduğu MBK (Milli Birlik Komitesi) tarafından yapıldı. Darbede önemli bir ABD etkisi olduğu birçok yorumcu tarafından yazıldı çizildi.

1960 darbesi akabinde Türkiye’de lakabı “Morrison Süleyman” olan Süleyman Demirel’in Adalet Partisi iktidara getirildi.

Rahmetlinin lakabı bile ABD tandanslı idi tabii olarak kendisi de pragmatist ABD eksenli politikalarla Türkiye’yi yönetti.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin yapıldığı gece sabaha karşı ABD Ankara büyükelçisi Washington’a gece yarısı saat 02.00 da şu mesajı geçmişti “Bizim çocuklar başardı”

12 Eylül askeri darbesi bir ABD darbesi idi.

1983’de Türkiye askeri diktatörlükten sahte demokrasiye geçiş gösterisi yapmak istedi.

Zamanın askeri konseyi kurulmaya çalışılan partilerin tüm kurucularını veto ediyordu.

Zamanın başbakan yardımcısı Amerikancı Turgut Özal önce Suudi Arabistan’a sonra Washington’a gitti. Zamanın ABD dışişleri bakanı ve ABD yetkilileri ile görüştü Türkiye’ye döndüğünde parti kurarken parti kurucularına şöyle bir konuşma yaptı “Başta ABD olmak üzere dış dünyadan gereken desteği sağladım yaşım 55. Bunca yıl tecrübe edindim, para kazandım, zengin oldum. Bu işe ayıracak paramda var. Politikaya atılmam Allah-u Teâlâ’nın emrettiği ilahi bir görevdir.”

Turgut Özal Türkiye’de iktidara getirildi. ABD ve İMF endeksli politikalar izledi.

Kendisinden sonraya popülist, bireyci, menfaatçi, paraya ve güce tapan bir toplum bıraktı.

Türk ekonomisini dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokacağı iddiasıyla geldi geldiğinde 16’ncı büyük ekonomi idik. Rahmetli olduğunda dünyanın 18’inci büyük ekonomisi idik.

1994 de Tayyip Erdoğan yüzde 22 reyle İBB başkanlığına seçildi.

İBB başkanlığı sürecinde Türkiye’deki ABD Büyükelçililiği, CİA istasyon şefliği (Richard Perle) ile ilişkilerini geliştirdi.

Tamamen bir manipülasyon olan şiir okudu diye 3 ay ceza aldı.

Türkiye’de Ziya Gökalp’in bir dörtlüğünü okudu diye ceza alan ilk kişi oldu.

Hiç olur mu? Amacınız bir mağduriyet üretmek ise tabi ki olur.

Ceza ceza da hepi topu 3 ay ama mağduriyet amacına ulaştı.

Tayyip Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra ABD seyahatine çıkar, adı “Dil öğrenme” diye adlandırılsa da Türkiye’de kuracağı parti için çeşitli görüşmelerin yapıldığı hatta Fetullah Gülen’le siyasi ortaklığın temellerinin bu seyahatte kararlaştırıldığı açık medya alanlarında yazıyor.

Tayyip Erdoğan Amerikancı politikalarla Türkiye’yi 21 yıldır yönetiyor.

Osmanlıyı İngiltere, Osmanlıdaki İngilizci yöneticileri kullanarak yıktı.

Türkiye’yi ABD Türkiye’deki ABD hizmetçisi politikacılar eliyle yıkmaya çalışıyor.

ABD’nin bu niyetini, çabasını, çalışmalarını, ihanetlerini görmemek için kör olmak lazım.

ABD Tayyip Erdoğan konusuna bir türlü karar veremiyor.

Millet İttifakında küçük ortak Meral Akşener, ABD büyükelçisi ile geçen ay 5 kez görüşmüş.

İBB başkanı İngiliz büyükelçisi ile, yancı İyip İl başkanı Alman vakıfları ve İngiliz başkonsolosu ile sürekli görüşüyor.

CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bugün ABD ye gidiyor.

Türkiye’de 1923-1938 arası hariç değişen hiçbir şey yok.

Bırakalım bu Amerikancı, emperyalizmin aparatı, kukla, işbirlikçi ittifak görünümlü siyasetçileri.

1923 ruhu sahada biraz sağımıza solumuza bakarsak rastlayacağız…