Sanat kişiye özel değildir.

Toplum adına mazlumun yanında, mazlumların yüksek sesi, korkusuz sesi gibidir sanatçılar.

Toplumun özgürlük isteğini Türkülerin o aydınlık sözlerinde, eğer o ülkede diktatörlük varsa ironi ile anlatırlar.

Benzetme sanatı ile benzetirler diktatörleri bir güzel.

Mesela Rus mezalimi altında Azerbaycan Mahnılarına baktığınızda, şairlerin, sanatçıların, ironi sanatını suçlamalardan kurtulmak adına çok kullandıklarını görürsünüz.

Osmanlının feslerini lâle'ye benzeterek bu mezalimden kurtulmak için yazdıkları şiirlerden, yapıtlardan, özgürlüğe bağımsızlığa çağrı anlamında yardım taleplerini iletirler.

Suç var mıdır?

Hayır.

Çünkü keskin zekâları ile ironi sanatını konuştururlar.

Kerkük Türkülerine, sanatına, sanatçılarına baktığınızda da diktatörlükle yönetilen rejimlerde sanatçılar, mecazi anlatırlar zalimin zulmünü.

Bunu rahmetle andığım değerli ağabeyim Halk sanatçısı Abdurahman Kızılay'dan, bu günlere gelmemize bilgisi donanımı ile bizleri yetiştirerek, sanatçı olmamıza büyük katkı sunan sevgili hocam Mehmet Özbek beyefendiden dinlemiştim.

Türküleri varsa, dilden dile iletiliyorlarsa, bağımsızlık istekleri bu Türküler de öne çıkar.

Türkü sözlerinin arasına serpiştirilir özgürlük isteklerini.

Buradan Pir Sultan Abdal'a gelirsek o ironi sanatına ihtiyaç duymadan yekten zalimin zulmüne göğsünü siper ederek, Halk dili ile yalın yağdanlık yapmadan konuşup, sazını yüreklere işleyen bir silah gibi kullananlara, kurşun gibi sözlerle karşı duruş göstermiştir.

Mesela bir örnek verirsek ;

“Pir Sultan Abdalım dünya durulmaz.

Gitti giden ömür geri dönülmez

Gözlerim de şah yolundan ayrılmaz.

Ben de bu yayladan şaha giderim.

Alınmış abdestim aldırırlarsa,

Kılınmış namazım kıldırırlarsa,

Sizde şaha gideni öldürürlerse,

Bende bu yayladan şaha giderim.”

Bu zulme direnen sanatçıların kese kese altına ihtiyaçları yok muydu? Diye düşünmeden edemiyorum

Nasıl geçiniyorlardı?

Hayatlarını yokluk içerisinde sürdürseler de neden boyun eğmiyorlardı acaba?

Anladım ihalelerde gözleri yoktu.

Yürekleri ve nefisleri toktu.

Sanatçı elbette devletinin sanatçısı olsalar da, kişinin özel sanatçıları değildirler.

Onlar "Halkın sanatçıları" olmayı tercih ederler, çünkü onların içlerinden çıkmışlardır.

Ser verirler sır vermezler.

Baş verirler boyun eğmezler.

Peki, şimdi sanatçılar arasında ayrım yapan kendi borusunu ötüren sanatçıların cici sanatçılar, diğerlerinin nerdeyse vatan haini gibi nitelendirilmesinin nedeni ne?

bakıyorum zor geçiniyorlar hele bir de muhaliflerse.

Diğerlerine bakıyorum, bir elleri yağda, bir elleri balda, ohhh! rahat her şey önlerinde, krallar gibi yaşıyorlar.

Yalnız emirle hoooop ellerinde saz, düşüyorlar yollara paslı sazlarıyla emir kulu, kapı kulu gibi sanat icra ediyorlar.

Karşılığında ihaleler, diziler, konserler, tepeden gelme torpille seçilemeyecekleri yerlere kamikazeler gibi iniyorlar.

Sanatı yok ederek var oluyorlar.

Kendilerini de halk nazarında yok ederek tabii.

Peki, sanat nedir?

Sanatın içi boşatıldığında ortaya çıkan şey nedir?

Rahat yaşamı tercih edenler ağızlarıyla kuş tutsa da, halkına sırt çevirenler halkın alkışını hak edemezler.

Sanat kişiye değil halka aittir.

"Aidiyet hissi yalnız halkınadır"

Onun zulme direnişine ışık tutanlar halkının gönlünde taht kurarlar.

Sanatçıların tahtı şüphesiz gönüllerdir.

Tahta oturmuş krallar gibi yaşayanlar gönül tahtını yıkanlardır.

Sizde şah diyeni öldürürlerse

Bende bu yayladan şaha giderim.

Bu sözü yürekte tutuyorum.

Perde kapansa da alkışları duyarak.

İroni sanatına çok da ihtiyaç duymadan.

Mağrurlanma padişahım

Senden büyük Allah var..