
AKP'NİN İŞİ ARTIK O KADAR KOLAY DEĞİL
Başkanlık sistemi adı altında iki şey amaçlanıyor; birincisi Hukuksuzluğu hukuk haline getirmek, ötekisi PKK’ya verilen Özerklik sözünü başkanlık sisteminin bir gereğidir diyerek yerine getirmek. Cumhurbaşkanı talebini gerekçelendirirken Parlamenter sistemin icrayı yavaşlattığından söz ediyor. Güya Başkanlık sistemi ile icranın olaylara daha çabuk reaksiyon vermesi sağlanacak.. Daha önce Yargıdan da şikayet etmiş, mahkeme kararlarını bir engel olarak gördüğünü ifade etmişti. Bu beyanlar bir araya getirildiğinde CB Erdoğan’ın nasıl bir sistem istediği daha iyi anlaşılabiliyor. Erdoğan ne Yargı ne de meclis denetimi istiyor. Denetimsiz, başına buyruk, bütün yetkilerin tek elde toplandığı bir sistem öneriyor. Bunu da mevcut sistemin yavaşlığı ile meşrulaştırmaya çalışıyor.
Başkanlık sistemlerinin neredeyse hepsinde ülke yerel parlamentolar tarafından yönetilen eyaletlere ayrılmış durumda. ABD’de 48,Brezilya’da 26,Arjantinde 23 eyalet var. Bu eyaletlerin yerel parlamentoları, hükümetleri ve ayrı başbakanları bulunuyor.Erdoğan’ın önerdiği sistem gerçekleşirse PKK’ya verilen özerklik sözü,PKK hiç gündeme getirilmeden başkanlık sisteminin bir rüknü olarak yerine getirilmiş olacak. Yani mesele Erdoğan’ı başkan yapıp hırslarını tatmin etmekle bitmiyor. Sisteme uygun bir idari yapılanma Türkiye’yi PKK ve uzantılarının uzun zamandan beri savundukları Özerklik yoluyla bölünmüşlüğe götürmüş olacak…
Erdoğan’ın uzun zamandan beri amaçladığı başkanlık sistemi biraz da muhalefetin elinde. İktidar eskisi kadar güçlü bir durumda değil. Sarayla, Başbakanlık arasında ciddi bir gerilim var.Bu zaman zaman basına yansıyacak kadar büyüyebiliyor.Davutoğlu bir çok konuda saraydan farklı düşünmesine rağmen düşüncelerini realize edebilecek imkan ve iktidara sahip değil. Onca telkin ve tedbire rağmen 50 AKP milletvekili Yüce Divan oylamasında evet oyu kullandı. Bunların bir kaçının önümüzdeki günlerde yeni kurulan partilerden birine geçmeleri sürpriz olmayacak.
Türk seçmeni partilerden çok Liderler arasında mukayese yaparak siyasi tercihlerini belirliyor.Şimdiye kadar Erdoğan ile ötekiler arasında yaptığı mukayesede oyunu hep Erdoğan’dan yana kullandı. Bu Erdoğan’ın başarısı kadar muhalefet liderlerinin stabil,konformist, duruşlarından da kaynaklanıyordu. Her seçimde Erdoğan, bütün öteki liderlerden daha fazla miting yaparak,daha çok konuşarak, daha çok gündem oluşturarak açık ara önde gitti. Buna haram parayla oluşturulan havuz medyası ve havuz anket şirketlerinin katkısı da eklenince Erdoğan rakipsiz hale geldi.
Bu defa toplum başka bir liderle, muhalefet liderlerini kıyaslayacak. Davutoğlu ve ötekiler arasında tercih yapacak. Onun için AKP’nin işi eskisi kadar kolay değil.Erdoğan bunu bildiği için sahaya inme gereği hissetti. Buna rağmen haziran seçimleri için geçmiş seçimler kadar kolay tahmin yürütmek mümkün değil. Üstelik muhalefetin eli düne göre daha güçlü. Yolsuzluklar,ayrımcı politikalar,PKK’ya verilen ve Güneydoğu’yu uçurumun kenarına getiren tavizler, dış politikadaki yanlışlar iktidara olan güveni sarsmış durumda. Nitekim on gün önce yapılan bir ankette iktidarın oyu yüzde 38 civarında gözüküyordu. Mahalli seçimleri en az yanılma payı ile bilen bu şirketin yaptığı anket gazetelerde de yayınlandı. İktidar buna hemen yönlendirilmiş bir anketle oyumuz yüzde elli diye cevap verdi. Aynı ankette MHP’nin oyu yüzde 16-17 bandında gözüküyor.Ama daha önemlisi MHP ve BBP’nin birlikte seçime girmesi halinde alacakları oy. Bu ihtimalde seçmene sorulmuş, böyle bir birlikteliğin alacağı oy yüzde 22’nin az üzerinde. Bu rakam aynı zamanda AKP’nin tek başına iktidara veda etmesi, MHP’nin iktidar ortağı olması anlamına geliyor. Anket kuruluşu yapılan saha çalışması hakkında MHP kurmaylarına bir de brifing vermiş..
Yani Türkiye çaresiz değil. AKP’yi frenleyecek farklı formüller bulmak mümkün. Bütün mesele, iktidardan başka kimseye yaramayan bu dağınıklığa son verecek hamleyi yapabilmekte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.