FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ

20 aralık 2009 tarihinde yayınlanan yazımı tekrar yayınlıyorum...

 

 

Orta birde din dersi hocam İzmir’in buca ilçesinde bir çiftlik evinde sohbete götürmüştü beni. Orada Resulullah (s.a.v) efendimizden bahsederken; duygularına hâkim olamayan ağlayan beyaz cübbesi işlemeli bir hocayı dinledim. Fethullah Gülen hoca efendi ile sonraki yıllarda sıkça değişik vesilelerle karşılaştık.



Şu an dahi yakınında bulunan birçok eski arkadaşım var. Cemaati çok samimi bulurum. Hocayı da çok okuyan, ciddi bir âlim olarak bilir ve söylerim.



Hoca ve cemaatin savunulması için bana ihtiyacı yoktur. Ancak bizim ve ülkemizde birçok insanın ikna olmaya ihtiyacı vardır: Ben bizzat kendisinden ülkücülere olan sevgisine şahit birisiyim. 



Ancak benim şahadetim değil; dünyaya kendini sabırla anlatıp hizmet kervanı üreten bir cemiyetin, ülkemizde kendileri aleyhine oluşan endişelere karşı yapılması gerekenlere duyarsız kalmaması gerekir:



Anadolunun verimli topraklarından yetişmiş yiğit Anadolu çocuklarıyla bir hizmet kervanı kurup, bunu dünyaya ulaştıran cemaat; takdir görmesi gerektiği yerde endişe duyanların sayısı artması karşısında, endişeleri anlamalı ve bu konularda hoşgörülü ve uzlaşmacılığını sabırla kullanmalıdır.



Yanlış anlayan ve anlaşılan konularda taraf konumundan vazgeçmelidir. 



Uluslar arası hizmetlerden doğan ilişkiler bu ülkenin değerleri ile çelişmemelidir. Bu ilişkilerden endişe değil, rahatlık ve eminlik duymalıyız.



“Meyve veren ağaç taşlanır” veya “it ürür kervan yürür” tarzındaki tavırlardan kaçınılması gerekir. 

Bu toprakların değerinin işlenmesiyle ortaya çıkardığınız her değer ve hizmet, yine bu değeri üreten millet tarafından anlaşılması şarttır.



Endişe duyulduğunda ise “atı alan üsküdarı geçmiş” tavrı gelişmeye başlarsa, hizmetin yerini pazarlıklar ve açıklanamayacak davranışlar alır.



Buradan da taraflar ve cepheler ürer. Maksat taraf ve cephe üretmekse endişelere aldırış etmeye gerek yoktur. Çünkü herkese kendinizi kabul ettirmeye ihtiyaç yoktur.



Ancak maksadınız Allah(c.c) ve Resulullah(s.a.v) yolunda hizmetse; kalbinde endişe duymaya başlayanların endişesi, endişeniz olmak zorundadır. 



İslam yolunda takvada yarışırken metotlarımız vardır. Ve olmalıdır. Meşrep ve cemaatler bu anlamda gerekli ve meşrudur.



Ancak, Müminlerin aynı istikamette olması gereken; tevhit dediğimiz inancımız ise; yoruma, anlayışa terk edilmeyecek netlikte: nasstır. Burada tevile kaçmak mümkün değildir.



Ben âlim bir zata cahilce hitap etmekten hicap ederim. 



Bütün dünyaya, hoşgörü ve uzlaşmacı olarak ulaşan cemaatin: kendilerine karşı yükselen ve yayılan endişelere karşı duyarsız olmamaları gerektiğini, hizmet için değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum.



Bu verimli topraklardan beslenen hizmetlerimiz, bu verimli toprakların üstüne düşecek endişe ve şüphelerle zayıflar; “hizmetler” kaybedilmemesi gereken mevzii haline dönüşüp, hizmetten ortak menfaatlere dönüşür. 



Bundan hizmet değil milletin aleyhine fitne çıkar endişemden bu yazıyı kaleme aldım.



Bu ülkede yapılan her hizmet: bu ülkeye ve bu ülkeden tüm insanlığadır.



İslam ve millet yönünde şereflenen tarih ve ecdadımıza yakışan fertler olabilmek için: siyasi mülahazalardan arınmış, böyle hizmet ehl-i âlimlere ihtiyacımız her zamankinden daha çok ve elzemdir.



Örnek alınacak kişilikleri taraf ve cephe haline getirmek; her şeyimize ihanet olacaktır.



Sözümüzün maksadı muhabbetimizdendir:



Alime muhabbet…

Milletimize muhabbet..

Ülkümüze muhabbet…





Her zaman ALLAH’A emanet olun…

-

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi