
GALİP ERDEM ve Dar Zamanlarda Vefa
GALİP ERDEM ve Dar Zamanlarda Vefa
Hayat tiyatrosunda herkesin zorluklarla dolu dar zamanları olmuştur. Sorunların olmadığı hoş zamanlarda, dostluklar genelde teste tabi tutulmaz, ama tökezlemenin başladığı andan itibaren gerçek dost, sahte dost ayrımı kendini göstermeye başlar.
Dar zamanların en dikkate değer özelliklerinden birisi, böyle zamanlarda iyi gün dostlarının askerlikteki tabirle “arazi” olmalarıdır. Sıkıntıların zirvede olduğu böyle zamanlarda insanlar, omzuna yaslanacağı vefalı dostlar arar ve böyle dostlar sayesinde tekrar aydınlık günlere ulaşacağı ümidini taşırlar.
12 Eylül Dönemi, Milliyetçi Hareketin dar zamanlarından birini oluşturmaktadır. Büyük çilelerin çekildiği, kişiliklerin büyük bir imtihan yaşadığı dönemdir. Galip Erdem, bu dar zamanda büyük bir vefa ve samimiyet örneği sergileyerek gönüllerde taht kurmuştur.
Galip Erdem, 10 Mart 1930 tarihinde Rize’de doğmuştur. 1949 yılında liseyi bitirerek 1953’te memuriyete adımını atmıştır. Belli aralıklarla sürdürdüğü memuriyet görevinin yanı sıra Ankara Hukuk Fakültesini bitirmiştir. 1958–1960 yılları arasında Türk Ocakları Merkez Heyetinin yayın organı olan Türk Yurdu dergisinin Genel Yayın Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Fıkralar yazan Erdem, Yeni İstanbul, Zafer, Sabah, Bizim Anadolu ve Ortadoğu gazetesinde fıkra yazarlığını sürdürmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Müdürlüğüne 1966 yılında müşavir olan Galip Erdem, 1975’te Başbakanlık müşaviri, 1981’de Turizm ve Tanıtma Bakanlığında Genel Müdürlük müşaviri olmuş ve 1982 yılında da emekliye ayrılmıştır.
Ülkücü Hareketin fikri ve siyasi gelişimine büyük katkılar sağlayan Galip Erdem, Mamak’ta görülen ünlü MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın avukatlığını üstlenmiştir. Milliyetçi Hareketin tarihindeki dar zamanlardan birisini oluşturan 12 Eylül Döneminde, milliyetçi gençlerin yardımına koşarak eşsiz bir vefa ve samimiyet örneği sergileyen Galip Erdem, Ülkücü Gençliği hayatın tuzaklarına karşı uyarmayı kendisine görev bilmiştir. Maddiyata karşı kayıtsızlığı, bükülmeyen sağlam karakteriyle herkese örnek olan Galip Erdem, ülkücü bir insanın davasında samimi olabilmesinin sırrını gençlere şu şekilde açıklamıştır:
“… Bugün tamamen haklı olarak ülkücülüğe aykırı davranışlarından dolayı kınadığın ağabeylerin, senin yaşındayken ülkücülüklerine asla toz kondurtmak istemezlerdi. Ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. Şimdi sapmalarını bağışlatmak için münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir…
Neden böyle oluyor? … Hayat dediğimiz en büyük düşmana yenilmemiz yüzünden oluyor. Yapımız çıkarlarımızdan vazgeçebilmeye müsait değildir. Hele çağımıza hükmeden maddecilik, belki de hiç kavuşulmayacak sevgili uğruna zahmet çekmemize, acılara katlanmamıza imkân vermiyor. Ancak bir müddet, özellikle hiç bir sorumluluğu yüklenmediğimiz gençlik yıllarında her türlü baskıya dayanabiliyor, biraz yaşlanıp çoluk çocuğa karışınca dökülüyoruz… Yenik düşmemenin, ülkü kaygısını bir ömür boyu yürütebilmenin sırrı nedir? Yenilmemenin tek sırrı vardır: Nefsini yenmek! Ama nefsini yenmek, söylendiği kadar kolay bir iş değildir. Nefsini yenebilen bir yiğit bütün bir dünyayı yenmiş sayılır.”
Ülkücü Hareketin fikri ve siyasi gelişimine 67 yıllık ömrünün büyük bir bölümünü adayan Galip Erdem, Ülkücünün Çilesi başta olmak üzere çok sayıda kitap, makale ve şiiri bizlere miras bırakıp 12 Mart 1997 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.